|
||
AKADEMİSYENLER MAĞDUR, ÜNİVERSİTELER KAN AĞLIYOR | ||
AKADEMİSYENLER MAĞDUR, ÜNİVERSİTELER KAN AĞLIYOR | ||
ULUSAL HABERLER Haberi | ||
Ülkemizde 2022 yılı Mart ayı itibariyle 207 yükseköğretim kurumu var. Bunların 129’u devlet, 74’ü vakıf üniversitesi. Ayrıca 4 vakıf meslek yüksekokulu eğitim-öğretim faaliyeti yürütüyor. Bu kurumlarda çeşitli unvanlarda 184 bin 350 akademisyen çalışmakta. Üniversitelerimiz akademik başarıları ve bilime yaptıkları katkıyla değil, soruşturma ve mobbing olayları ile kayyım rektörlerin yandaş atamalarıyla gündemde. Türk üniversitelerindeki ciddi akademik gerilemeyi ve akademisyenlerin özlük hakları sorunlarını meclis gündemine taşıyan CHP Tekirdağ Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Candan Yüceer’e göre, “Üniversiteler Cumhuriyet tarihinin en kötü günlerini yaşıyor. Siyasi baskı kurumları felce uğrattı. Öğretim üyeleri susuyor. Adrese teslim atamalar akademik kaliteyi aşağı çekmekte. Plansızlık nedeniyle kapanan bölüm ve programlar pek çok anadolu üniversitesini hayalet kurumlara çevirdi. Ama bu sonuç şaşırtıcı değil. Özgürlüğün olmadığı yerde ot bile yetişmez. Tek adam rejimi üniversiteleri kimliğinden uzaklaştırdı. Akademisyenler kan ağlıyor.” Kayyım Rektör Felaketi 5 Sorun “Öncelikle kadro atamasıyla ilgili süre sınırı yok. Bu boşluk rektörlerin öğretim üyelerine yaptığı baskı ve mobbingin ana nedeni. Rektör canı istediğinde ilana çıkıyor. Bazen hiç çıkmıyor. Binlerce öğretim elemanı yıllarca ve çaresizce rektörünün keyfi iradesinin kendi lehlerine dönmesini beklemekte. İkinci mesele gereksiz bürokrasi. Akademide bazı kadrolar unvana bağlı. Mesela doçentlik. Bir öğretim elamanının doçent olabilmesi için yayınlarının belli bir sayı ve derinliğe ulaşması ve bu durumun en az 5 Profesör tarafından onaylanması gerekir. Ama ne gariptir ki, siz doçent unvanını alsanız da rektörlük sizi yine de doçent kadrosuna atamayabilir. Türk üniversitelerinde böyle binlerce unvanı olup da kadrosu olmayan mağdur akademisyen var. Üçüncü sorun özel şart. Adrese teslim kadrolar özel şartın sonucu. Üniversite ilana çıkıyor. İsmi önceden belli kişiyi almak için o kadar çok şart sayıyor ki, ilan eden kadroya başka hiç kimse başvurmuyor. Bu boşluk yüzünden üniversiteler torpilin en çok döndüğü kurumlara dönüştü. Üstelik gözünü karartmış durumda rektörler. Oğlunu, kızını, damadını kadroya alan rektörler var. Hiçbir şey olmuyor bu yöneticilere. Çünkü sistem böyle. Damadını bakan yapan cumhurbaşkanı varken damadını asistan yapan rektöre kim ne diyebilir ki? Dördüncü önemli sorun kadınlarla, yani toplumsal cinsiyetle ilgili. Üniversitelerde kadınlara değil, erkeklere pozitif ayrımcılık yapılıyor. Unvan yükseldikçe kadınlar yerini erkeklere bırakmakta. Araştırma görevlisi ve öğretim görevlisi gibi nispeten alt düzey kadrolarda yüzde 50 üstünde olan kadın akademisyen oranı doktor öğretim üyesinde yüzde 45,6, doçentlikte yüzde 40,1, profesörlükte ise yüzde 32,4’e düşmekte. Kadın idareci oranı ise çok daha kötü. Dekanların yüzde 17,9’u, rektörlerin ise sadece yüzde 8,7’si kadın. Üniversitelerde bile kadınlar dışlanıyor. İşin özeti bu. Son olarak vakıf üniversitelerine değinilebilir. Vakıf üniversitelerindeki öğretim elemanı maaşlarını devlet üniversitesindeki akranlarıyla eşitleyen bir kanunumuz var. Ama uygulamıyor bu kanunu rektörler. Düşebiliyor musunuz, devletin kanunları vakıf üniversitelerinde ciddiye alınmıyor. Peki, ne yapıyor YÖK bu durum karşısında? Hiçbir şey. Ne bir rektör görevden alınıyor ne de doğru dürüst bir denetim var. Akademisyenlere reva görülen bu zulmün bitmesini istiyoruz. Dün olduğu gibi bugün de liyakati esas alan demokratik üniversite Türk toplumunun vazgeçilmez ülküsüdür.” |
||
|
||
Etiketler: AKADEMİSYENLER, MAĞDUR,, ÜNİVERSİTELER, KAN, AĞLIYOR, |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.