The document has moved here.
|
||
Ateşe Tapan Aslan | ||
SARAY Haberi | ||
Bir gümbürtü koptu kaçan can derdinde, kovalayan aç bilaç karnını doyurma peşinde. “Yine kaçırdım” dedi Kral Aslan. “Son üç gündür kaçırdığım yirminci av bu. Halbuki bu otlar büyümeden önce her on avdan üçünü kesin yakalardım. Kahrolası otlar çok uzun ve ormanda çok çalılık var. Avların hepsi kolayca saklanıyorlar. Yok, bu böyle olmayacak bir şeyler yapmam lazım yoksa hepimiz yok olacağız.” Kral Aslan tüm soydaşlarını toplamış. Aslanlar toplantı yapıyorsa bir şey var demektir diyerek tüm hayvanlar kulak kabartmışlar. Kral Aslan kükremiş: “Ey aslan ırkı! Bundan sonra amacımız Ateş Tanrısı’na daha fazla yaranmak onun yakıcı gücünü bizden esirgememesini sağlamaktır. Bu uzun otlar ve çalılar yüzünden av yakalayamaz olduk. Eğer ateş dinimize geri dönmezsek, hepimiz açlıktan öleceğiz. Bundan sonra dindar nesiller yetiştirmeliyiz ki Ateş Tanrısı bizi gözetsin, otları çalıları yeryüzünden silsin, biz de avlarımızı yakalayabilelim. Güneşin parçaları biz ancak dindar olursak yeryüzüne inecektir” Başlarında hep bir Kral Aslan olmuş ve hiç soru sormadan hep onun dediğini yapmışlar çünkü Kral Aslan en iyisini bilirmiş. O günden sonra tüm aslanlar yatıp kalkıp Ateş Tanrısı’na kendilerinden ateşi esirgememesi için yalvarmaya başlamışlar. Ara sıra şimşekler çakıp yıldırımlar düştüğünde, savanada ve ormanda bazı yerler yanıyor ve yanan ağaçların, otların, çalıların etrafında toplanıp tanrılarına şükran dansı yapıyorlarmış. Ama, aradan çok geçmeden ateş yağan yağmurla sönünce tüm aslanlar homurdanarak yağmura beddua ediyorlarmış. Ne de olsa yağmur hem kendileri için kutsal olan ateşi söndürüyor hem de otların daha fazla uzamasına neden oluyormuş. Bu yüzden aslanlar, yağmuru şeytan ilan etmişler. “Kral’a dönüp Aslan Efendi, bize yağmur da lazım ateş de; yağmur tanrısı yeryüzünde bitkileri yeşertir, susuzluğumuzu giderir, beslendiğimiz otları, ağaçları büyütür” diyecek olmuş. Aslan’a sadık tüm hayvanlar üzerine çullandıkları gibi onu yere yıkmışlar. Kral Aslan, “Ateşten başka Tanrı yoktur. Ey aymaz adam, sen otları büyüterek bizim avlarımızı saklayan Yağmur Tanrısı’na mı inanıyorsun? O yağmur tanrısı dediğin şey tanrı bile değildir. O bizim neslimizi tehdit ediyor. Halbuki tüm avlar bizim olmalı çünkü biz soylu bir ırkız. Eski aslan soyundan herkes tirtir titrerdi. Bizim adımızı duyanlar kaçacak delik ararlardı. Şimdi öyle mi? Bakın Fil gibilerin yüzünden Ateş Tanrısı’na inanç kalmadı. Otlar uzadı ve hep yağmur yağıyor artık. Bu yüzden dindar bir nesil yetiştirmeliyiz. Ayrıca tüm aslanlara sesleniyorum. Yapabileceğiniz kadar yavrulayın ki neslimizin devamı garanti olsun.” Demiş. Fil, hemen ateş düşmanı ilan edilmiş. Hatta yağmurla işbirliği yaptığını bile söylemişler. O günden sonra hayvanlar tüm filleri izlemeye alarak hortumlarını gökyüzüne üfleyerek, gökyüzündeki nemi nasıl yağmur haline getirebileceğine dair teoriler üretmeye bile başlamışlar. Kimileri, aslında yağmurun filin tükürükleri olduğunu bile söylemiş. Aralarında kimliğini açıklamayan bazıları, filin bir gölün suyunun tamamını içine çekerek yağmur şeklinde ovaya püskürttüğünü bile söylemiş. Fili tutuklayıp sorgusuz sualsiz hapse atmışlar. Birbirlerine durmadan en güzel dinin kendi dinleri olduğunu ve birgün tüm kainatın tamamının mutlaka ateş dinine döneceğini, bunun kitaplarında da yazdığını anlatmaya başlamışlar. Bunları söyledikçe tarifsiz şekilde mutlu oluyorlarmış. Gerçekten de dedikleri gibi olmuş: |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.