Değerli okuyucularım, bugünkü köşemde, "Kartal ve Tavukları"n konuşmalarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Kartal ve Tavuklar konuşmaları şöyle: "Bir bahar günü köy evinin ardındaki tavuk kümeslerinin olduğu bölge alışkın olduğu günlük hayatı yaşamaya devam ediyormuş. Küçük paytak ördek yavruları su birikintisinin içinde oynaşıyıyor, civcivler birbirlerini kovalıyor, horoz yavruları babalarını taklit ederek ötmeye çalışıyor seslerini deniyorlarmış. Kümeslerden birinin tepesine konan bir serçe ise aşağıda kendisine bakan üç tavukla sohbet ediyormuş. "Benim yükseğe uçabileceğimi biliyorsunuz. Beni çok kezde uçarken gördünüz. Fakat kartal varya kartal, öyle yükseğe uçuyorki buradan göremezsiniz." Hayatlarında hiç kartal görmeyen tavuklar hayret etmiş. "Keşke demiş kartal olabilseydim" bir tanesi hayranlıkla. "Ben kartal olsam şimşeklerin üstünde uçardım" demiş ikincisi. "Ne yazıkki ben hiç kartal görmedim daha" demiş beneklisi. Tam o sırada gökyüzünden hışımlabir şey inmiş, kümeslerden birinin tepesine konmuş. Serçe bunun kartal olduğunu hemen anlamış. Tavuklara şöyle demiş: "Siz hiç kartal görmediğinizden yakınıyordunuz ya işte kartal huzurunuzda. Arkanızdaki kümesin tepesinde duruyor." Tavuklar dönerken kartal da yandaki kümesin üstüne sıçramış. "Ünlü kartal bumu!" diye dudak bükmüş birinci. "Buda uçmak mı ben bundan daha iyisini yaparım." diye dudak bükmüş ikincisi. "Onunda iki kanadı var bizimde! Onun da iki ayağı var bizimde! Bizden nesi fazla anlayamadım!" demiş üçüncü yani benekli tavuk. Kartal bu konuşulanlara kulak misafiri olmuş. "Demek sen küçük benekli, benim sizden farkım olmadığımı düşünüyorsun. Ben eğer canım isterse gökyüzünden iner, bir kümesten ötekine uçarım, ama sizin hayatınız bir kümesten ötekine uçmakla sınırlı. Gökyüzüne uçmayı denesene bir!" Sonra da görkemli kanatlarını açtığı gibi bir saniye içinde gökyüzünün derinliklerinde kaybolmuş. Tavukların da ağzı açık kalmış bu durum karşısında." Kalın sağlıcakla.
TOPAL TİLKİ Mİ, YİĞİT ASLAN MI? Adam, ormanda dolaşırken, çalıların arasında bir tilki görmüş. Ama bu tilkinin dört ayağı da sakatmış. Adam, bu tilki böyle nasıl yaşıyor, merak etmiş. İzlemeye başlamış. Birden çalıların arasından ağzında bir tavukla bir aslan çıkmış gelmiş. Aslan tavuğun yarısını tilkiye vermiş, diğer yarısını kendi yemiş ve çekip gitmiş. Adam bu mucize karşısında donmuş kalmış. “Allah’ım” demiş, “Sen kullarını nasıl koruyup kolluyorsun. Ben de sana teslim oluyor ve kendimi sana bırakıyorum.” Ve gitmiş bir ağacın altına oturmuş, beklemeye başlamış. Bir gün geçmiş, iki gün geçmiş hiçbir şey olmamış. Adam açlıktan ölecek. Ellerini açmış, göğe seslenmiş “Allah’ım beni görmüyor musun?” Gökten bir ses gelmiş: “Görüyorum da şaşırıyorum, neden sakat tilkiyi taklit ettin de, o yiğit aslanı taklit etmedin?”
|