Hatırlayın,  Tarsus’tan Mersin’e gitmek isteyen Özgecan adındaki bu genç kız, bir pislik adamın minibüsüne binmişti.

     Yolcular inip de arabada yalnız kalınca, iki ayaklı bir hayvan olan minibüs şoförü, onu ormanlık bir alana götürüp, tecavüz etmek istedi.

     Kendisi gibi iki ayaklı bir hayvan olan arkadaşı da, ona yardım etmek istemişti.

      Kız, direndi başarılı olamadılar. Ve bu iki ayaklı hayvanlardan minibüs şoförü, kızı hunharca öldürdü.

      Babasını da yanına alıp, kendisine destek olmasını istedi ve olayı örtmeye çalıştılar.

       Ancak, bu vahşi olay çok kısa sürede ortaya çıktı. Toplumun bütün lanetlemesine rağmen, devlet bu hayvanları korudu ve onları Cezaevinde koruma altına aldı.

      Doğru olansa, onları cinayetin işlendiği mahalde, kazığa oturtmak ya da verilebilseydi, idam etmekti.

      Müebbet hapisle cezalandırıldılar ve Adana Kürkçüler Cezaevine kondular.

   İşledikleri bu suçla, Cezaevindeki mahkumlar bile onlardan tiksinmişlerdi. Olay, unutulmaya yüz tuttuğu sırada, tiksinen mahkumlardan biri, geçen hafta ona gerçek cezayı verdi. Bu iki ayaklı hayvanı, 6.35’lik bir tabancadan çıkan tek kurşunla kalbinden vurarak öldürdü, açıkçası gebertti.

      Ulusal ve Uluslararası hukuka göre, devlet cinayet işlemezdi. Ancak, halkının canını, malını ve namusunu korumak için, böyle canilere idam cezası verebilirdi.

                                         İDAM CEZASI KALKTI, İYİ Mİ OLDU?

      Avrupa Birliği’ne girme umuduyla, bizdeki  idam cezasını kaldırdılar. Binlerce insanın katili olan bölücü örgüt liderini bile, bu cezaya çarptırıldığı halde idam etmediler.

        Böylece, iki ayaklı hayvanlara gün doğdu. Başta kadın cinayetleri olmak üzere, her çeşit cinayetler aldı başını gitti ve gidiyor.

       Oysa, dünyanın en ileri ve en medeni ülkesi sayılan Amerika’da bile, hala idam cezası var. Elektrikli sandalye mi istersin, zehirli iğne mi, yoksa başka türlüsünü mü? Ölümlerden ölüm beğen.

     Üstelik, cezalar Parlamento kararı olmadan, bir Eyalet Valisinin onayıyla bile gerçekleşiyor.

     Onlar, bizim kadar medeni değil mi? Onlarda, bizim kadar insan hayatına önem verilmiyor mu? Hayır, tam tersi…

       Oysa, bizden fazla olarak bütün medeni hak ve davranışlar var, ama suç işleyeni affetmek yok. Doğru olan da bu.

     Özgecan’ın katili,  bu dünyada gebertilmekle kalmayacak,   cezasını inşallah Allah’ta verecektir.

     Gelen haberlere göre, bu caninin cenazesini hiç kimse kabul etmemiş. Mezarlıklarda buna yer vermemişler. Son olarak bir köy mezarlığına götürmüşler, ama köy Muhtarı “Mezarlığı kilitledim.” diyerek, o da ona bir mezar yeri vermemiş.

      Annesi, “Çöpe mi atayım.” demek zorunda kalmış. Bence, ayağına bir taş bağlayıp denize atarlarsa iyi olur. Hiç değilse, balıklara  yem olur.

    Ne var ki,  annesinin dediği gibi, Özgecan artık geri gelmeyecektir. Allah, bu iki ayaklı hayvanlardan halkımızı korusun.

                                                   İDAM, GERİ GELSİN!

    Değerli okuyucularım; ülkemizde olup-bitenleri görüyor ve duyuyorsunuz. Aramızda, Allah’ın “Muzır mahluk” diye nitelediği insan denilemeyecek nice kişiler var.

      Allah, Kur’an-ı Kerim’de bütün zararlı mahlukun (küllü muzır), öldürülebileceğini belirtiyor. Yani, insan zararlı bir mahluk haline geldiğinde, devletin mahkemesi  kararıyla, pek ala idam edilebilir.

     Her gün, işlenen cinayetlerin haberlerinden bıktık artık. İdam, adam öldürmenin ilk caydırıcı tedbiridir.

     Avrupa Birliği’ne girme umudumuz ve şansımız kalmadığına göre, İdamı artık geri getirmek gerekiyor.

     İnsan canına kıyanlar, bu toplumun içinde ya da bu dünyada yaşamamalıdırlar.

       Devletin bu konuda bir çekincesi varsa, halkoylaması yapsın ve halkımıza  sorsun. Başka ne yapılabilir ki?