|
||
Aslan Tavşan | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Orman sakinleri korku içindeydi. Azgın bir arslan, onlara dünyayı dar etmişti. Bir gün toplanarak, ‘böyle yaşanmaz, bir şeyler yapmalıyız’ dediler. Konuşup tartıştılar, bir sözcü seçerek Arslan’a göndermeye karar verdiler. Sözcü, ‘Ey ormanların şahı, her gün içimizden birini yiyorsunuz. Buna itirazımız yok, hakkınız. Fakat, sizin yorulmanıza gönlümüz elvermiyor. Siz artık zahmet buyurmayın. Biz her gün yiyeceğinizi ayağınıza kadar getiririz. Böylece rahat edersiniz’ dedi. Aslan’ın da işine geldi bu öneri, kabul etti. Böylece her sabah bir hayvanı gönderiyorlardı. Sıra tavşandaydı. Hayvanlar, ‘elden ne gelir, kader bu.. Çoğumuzun huzuru için birimizin kendini feda etmesi gerek. Zaman kaybetmeden yola düş, aslan’ı kızdırmaya gelmez’ Tavşan gitmek istemiyordu. İşi ağırdan alarak ötekileri kaygılandırdı. Sonunda ikna ettiler ve Tavşan yola çıktı. Açlıktan cini tepesine çıkmıştı Aslan’ın, ‘nerede kaldın sen? Neden geciktin?’ diye kükredi Tavşan terin silmeye çalışarak, ‘sormayın şahım, yolda bir aslan önüme çıktı. Elinden kurtulmak için neler çektim bir bilseniz’ Arslan’ın öfkesi artmıştı, ‘Ne arslanı, kim bu cüretkar. Burada sadece benim borum öter, o da kimmiş?’ Tavşan, ‘efendim, görmeliydiniz, heybetinden ödüm koptu, bir yelesi var, o bile yeter korkudan ödünün patlamasına kişinin. Sizden söz edince de bir tehditler savur sormayın gitsin’ ‘Düş önüme’ dedi Arslan, ‘gidip o küstaha haddini bildireyim’ Yola düştüler, Tavşan önde Arslan arkada gittiler babam gittiler. Bir kuyunun başında durdu Tavşan, ‘işte şahım, bunun dibinde, bakın nasıl da kurulmuş oraya’ Aslan, ‘çekil şurdan’ diyerek iteledi Tavşan’ı, baktı. Sudaki aksini görmüştü. Hırlayınca o da hırladı. O da hırladı. İyice sinirlenmişti. Kükreyince o da kükredi. Tavşan fırsatı kaçırır mı, ‘görüyorsunuz efendim’ dedi, ‘nasıl da meydan okuyor’ Arslan çileden çıkmıştı, gözleri dönmüş, iyice kızgınlaşmıştı. Ormanın dört bir yanından yankılanan bir bağırtıyla atladı kuyuya. Herşey bitmişti.. AZRAİL'İN BAKIŞI Ölüm meleği bir gün Süleyman peygamberin (as) huzuruna geldi. Yanında bir gencin oturmakta olduğunu gördü. Ona dikkatli dikkatli baktı, şaşırmıştı. Yüreğindeki korku ateşiyle, Süleyman peygambere dönerek, ‘ey Allah’ın elçisi’ dedi, ‘sen ki hükmünü Allah’ın izniyle rüzgarlara geçiren bir peygambersin. Ne olur bulutlara buyur da beni derhal uzak bir ülkeye atsınlar. Ölüm korkusundan ölmek üzereyim.’
|
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.