|
||
Milli Eğitim Bitmiş! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Okullar öğretmensiz. Programlar, çağın gerisinde. Öğrenci kıyafeti diye bir bütünlük yok. Disiplin bozulmuş. Sınıflar kalabalık. Okul seçme hakkı yok. Eğitimin “Milli” tarafı kalmamış. Daha ne olsun ki? Konuyu biraz açalım. Ömrümün önemli bir bölümünü ayırdığım ve harcadığım bu konu, perişan bir hal almış. “Bu işte bir eğrilik ya da kamburluk var.” derseniz, “Neresi doğru kalmış ki?” derim. Okul çağına geldik ve zaman içinde her dereceli okuldan eğitim aldık. Bizi eğiten ve sonra da bize teslim edilen, tutarlı bir “Eğitim Sistemi” vardı. Onu, koruduk ve geliştirdik. Bizden sonra gelenlere ve tabii ki bu iktidara devir ve teslim ettik. Teslim ettiğimiz sistemi, şimdi tanıyamıyoruz. Olup bitenler, halkın gözü önünde cereyan ettiğine göre, fazlaca detaya girmeden, eğitim sistemimizin ne hale geldiğini ya da getirildiğini, gelin birlikte inceleyelim. OKULLAR, SAYICA YETERSİZ! Ülkemizde nüfus artışıyla birlikte, okul çağına gelen öğrenci sayınsın da artması, yeni okullar (Okul binaları) gerektiriyordu Mevcut iktidar, ihtiyaç kadar yeni okul binaları yapmak ya da yaptırmak yerine, rant amaçlı gökdelenler yaptırdı. Kalabalık sınıfların sayısı giderek arttı. Kimi yerlerde sınıf mevcutları, 100 kişiye yaklaştı. Doğu ve Güneydoğu Bölgemizde terör sebebiyle yakılan-yıkılan okulların yerine de okul yapılmadı ve çocuklar okulsuz, dolayısıyla eğitimsiz kaldılar. İki gün önce Milli Eğitim Bakanı; “Tam gün eğitime geçiyoruz. Halen, 77 bin dersliğe ihtiyacımız var. Bunu süratle karşılayacağız.” diyordu. Yani, kısa sürede 3 binden fazla okul binası yapacaklarını söylüyordu. Bakan, tarihi binaları yıkarak ya da ormanları yakarak rant için yapılan binaları kast ediyordu herhalde. Onları hemen yapıyorlar, ama öyle kısa sürede 3’binden fazla okulu yapacaklarını duyun da, sakın inanmayın! Aynı gün konuşan Başbakan ise; “2019 yılında ikili öğretime son veriyoruz.” diyor ve açıkçası, desteksiz sallıyordu.Bu şartlar dahilinde, Başbakan’ın da doğru konuşmadığı ortadaydı. ÖĞRETMENLER DE, SAYICA YETERSİZ! Her yıl yapılan öğretmen alımları, sayıca yeterli olamayınca kimi okullara öğretmen verilemedi. Böylece sınıfların ve branş derslerinin bir kısmı öğretmensiz geçti ve geçiyor Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimizde görev yapan Polis, Asker gibi öteki memurlara farklı, yani ilave ücret verilirken, öğretmenler gereği gibi bu haktan yararlanamadılar. O sebeple, o bölgelere tayin olanlar, oralara hevesli ve gönüllü gitmediler. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 50 binden fazla öğretmenin açığa alınması ve 30 binden fazlasının tutuklanması ve bunların meslekten atılmaları, öğretmen ihtiyacını daha da artırdı. Şanlıurfa’nın Siverek İlçesindeki bir okulda, “140 öğrenciye bir öğretmen” haberi, beni iyice ürküttü. 30 bin kadar öğretmen alımı planlanmışsa da, mülakatla yapılan sınavlar, bu alımların hakka ve hukuka uygun yapılmadığını gösterdi. Eğitim sistemi, bu şekilde de bir kere daha yerlere serildi. Açıkçası bitirildi. Eğitim Fakültelerine, plansız bir şekilde öğrenci alınması sebebiyle çok sayıda öğretmen adayı ortaya çıktı. Ataması yapılamayan bu kişiler, eğitimini almadıkları başka mesleklere yöneldiler. Bir taraftan öğretmen ihtiyacı varken, öte yandan öğretmen olarak yetişenlerse, açıkta kaldılar. OKULLARDA DİSİPLİN YOK! Öğrenci kıyafetlerinin serbest bırakılması, öğrencileri tanımayı zorlaştırdı ve okul içinde de, okul dışında da disiplini bozdu. Öğrenciyi tanıma, birlik ve terbiye kavramına da, büyük ölçüde zarar verdi. Eskiden mahalle aralarında satılan uyuşturucu maddeler, artık okul önlerinde satılmaya başlandı. Sigara içmek, Liseden Ortaokula kaydı. İlkokul öğrencileri de sırada. Takip ve men etmek yerine “hoşgörü” hakim oldu. İktidarın öğretmene verdiği değer azalınca, veliler de aynı anlayışa ve davranışa girdiler. Saygınlık ortadan kalktı. Öğrenci, öğretmenini eskisi gibi saymıyor. Zaten, sevmiyor da. EĞİTİMİN, MİLLİLİK VASFI KALMADI! İktidarın “Türklüğü” reddeden ve hırpalayan tutumu, okullara da yansıdı. 1933 yılından beri okullarda okunan ve “Türküm, doğruyum…” diye başlayan “Andımız” da yasaklanınca, Türklük kaldırılmış, doğruluk yerle bir edilmiş oldu. Dünyadaki bütün ülkelerde bu Bakanlığın adı “Eğitim Bakanlığı” iken bizde ise, Atatürk’ün isteği ile Bakanlığın başına “Milli” sözcüğü eklenerek, adı “Milli Eğitim Bakanlığı” oldu. Bu, olumlu bir farklılıktı. Ancak, bu dönemde, Atatürk’ün adı ve eserleriyle, Bakanlığın adındaki “Millilik” vasfı da ortan kaldırıldı. Yetişen yeni nesle, Atatürk’ü unutturmak ya da yanlış tanıtmak için büyük gayret gösterildi. O sebeple, Atatürk’le bütünleşen Milli gün ve bayramlar bile, kutlanamaz hale getirildi. Eğitim Programlarında ise, “ Bilimsellik ve Akılcılık” tan çok, fizik ötesi kavramlara ve anlatımlara yer verilerek, adeta çağın gerisinde kalmak benimsenmiş oldu. ÖĞRENCİNİN, OKUL SEÇME HAKKI KALMADI. Okullara öğrenci kayıtlarında, öğrencinin ev adresine yakınlık esas alınmışsa da, bir merkezden yapılan dağıtım sağlıklı olmadı, bir çok öğrenci arzu etmediği okula kayıtlanmak zorunda bırakıldı. Bu yerleştirmede ayrıca, öğrencilerin bir kısmı evlerine çok uzakta bulunan okullara kayıt olmaya zorlandı, servis ücreti ödemek zorunda kalan veliler, büyük sıkıntıya sokuldular. Hiçbir şekilde karşı olmadığım İmam Hatip Liseleri’nin sayısı ihtiyaçtan değil, farklı bir anlayıştan artırıldı. Bir çok öğrenci istemediği halde, bu okullara kayıt olmak zorunda bırakıldı. Bu konuda, o kadar çok yazılacak ve söyleyeceklerimiz var ki, ana hatlarıyla bu değindiklerim, şimdilik yeterli sanıyorum. Gelecek iktidarların bu yanlışları düzeltmesi, hayli zor olacak! |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.