301 Moved Permanently

Moved Permanently

The document has moved here.

Haber Detayı
24 Eylül 2009 - Perşembe 19:36 Bu haber 1710 kez okundu
 
Benim de, Bir Televizyonum Olsa ...
Köşe Yazıları Haberi


Televizyon... Radyodan sonra, haberleşmede yaşamımıza giren görüntülü en iyi iletişim aracı. Gerçi, daha sonra cep telefonları gibi daha pratik iletişim araçları çıktıysa da, televizyon evlerimizin ve yaşanılan her yerin vazgeçilmez bir yayın aracı.

   1990 yılına kadar TRT adı altında devletin tekelinde olan televizyon yayınları, merhum Turgut Özal’ın girişimi sonucu özelleşti ve Turgut Özal önce oğlunu televizyon sahibi yaptı. Daha sonra, özel televizyonların sayısı giderek arttı. Bu gün Türkiye’den yayın yapan kaç televizyon kanalı olduğunu, tam olarak bilmek mümkün değil.

      1988 yılında Londra’ya yaptığım bir seyahatte, kaldığım otelde neredeyse sabaha kadar özel televizyon kanallarını izledim. İngiliz dostuma, bu kadar çok kanalın nasıl denetlendiğimi sorduğumda  gülerek, “Onlar, kendi kendini denetliyor. O konuda, hiçbir sorunumuz yok.” dedi.

      Türkiye’de de, özel televizyonların kurulmasından sonra denetimi konusu gündeme gelince, adına kısaca “RTÜK” denilen Radyo Televizyon Üst Kurulu kuruldu. Kuruldu, ama her işimizde olduğu gibi onu da siyasete bulaştırdık ve kısa sürede bugün varlığı ile yokluğu arasında hiçbir fark olmayan bir kurum haline getiriverdik.

                          KUR TELEVİZYONU, GÖSTER GÜCÜNÜ

      Ülkemizde, özel TV olarak ilk kurulan Star TV nin, halkın ve devletin üzerindeki etkisi ve gücü kanıtlanınca, varlıklı kimseler bir bir özel televizyon sahibi olmaya başladılar. Bu gücü en açık bir biçimde, daha sonra Star’ı satın alıp, adını İnter Star yapan Uzan Gurubu kullandı. Kanal hem devlet, hem de halk üzerinde büyük bir baskı, şantaj ve tehdit aracı olarak kullanıldı. Ta ki, Uzan’lar batıncaya kadar. Daha sonra, Doğuş Gurubu ve Erol Aksoy’la,  Çukurova Gurubu bu işe soyundu. Hürriyet Gazetesi’nin sahibi Aydın  Doğan’ın, Doğuş Gurubu’ndan satın aldığı Kanal D adlı televizyon kanalı ise, Starı da geçip, herkes üzerinde tam bir baskı, şantaj ve tehdit unsuru haline getirildi.

      Sözün kısası, kurulan bütün özel televizyonlar, çıkarı için kurucusunun tam bir maşası ya da silahı olarak kullanıldı. Ve, kullanılmaya devam ediyor.

                                     İŞTE,  SADECE  İKİ  ÖRNEK

      Uzanlarla, Aydın Doğan’ın, sahip oldukları televizyon kanallarını herkesin üzerinde bir silah gibi kullanmaları onlar için iyi sonuç verince, diğer kanallar da aynı yola başvurdular. Yani diğerleri de aynı amaçla kuruldular.

       Mesela, Türk Metal Sendikası, bir Sendika için hiç de gerekli olmadığı halde, kısa adı “Art” olan Avrasya TV’yi kurdu. Kıbrıs bağlantılı olan bu televizyonun, Sendika Başkanı’nın Ergenekon davası kapsamında tutuklanması üzerine, neden kurulduğu daha iyi anlaşıldı. Kanalın, tutuklamadan hemen sonra, Sendika Başkanı lehine ve sürekli olarak yayın yapması, gerçek televizyonculuğu amacından saptırıverdi. Neyse ki, bu yayınların etkisi altında kalmayan yargı, yayınları umursamayınca, kanal yayınlarını normal hale getirdi. Ancak, bu kanal zaman zaman yine de Başkan hakkında, yargıyı ve kamuoyunu  etkileyici haberlerini yapmaya devam ediyor.

      İlgi çeken son örnek ise, Kanal B adlı televizyon kanalında görüldü. Özel Başkent Üniversitesi Rektörü yine Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanınca, kıyamet koptu. Kanal, yayınlarının önemli bir bölümünü Rektörün tutuklanmasının haksızlığına ayırdı.

      Tutuklamanın haklı olup olmadığını, biz bilemeyiz. Ancak, bu dava kapsamında halen 111 kişi tutuklu iken, televizyon kanalının Rektör için özel programlar yapması ve yargıyı etkilemeye yönelik yayınları, özel televizyonların ne maksatla kurulduğunu ve nasıl kullanıldıklarını çok açık bir biçimde gösteriyor.

       Gerek Art TV nin kurucusu olan Sendika Başkanının, gerekse Kanal B’nin kurucusu olan Rektörün mal varlığı ise, dudakları uçuklatıyor. Rektörün, gözaltına alındığında eski bir Cumhurbaşkanı tarafından Havaalanına kadar uğurlanması dikkati çekince, onun da nedeni açıklandı. Gelen haberlere göre, Rektör, eski Cumhurbaşkanı’nın Başbakanlığı döneminde, devletten büyük ölçüde kredi alıp zenginleşiyor. Bu ilişkiler ağı böylece, Havaalanındaki uğurlamaya kadar uzanabiliyor. Hey gidi hey !.. Nasıl diyor Ayten Alpman? “Bir başkadır benim memleketim.”

                               SAHİ, RTÜK NE İŞ YAPIYOR ?

      Şunu hemen ifade edelim.Televizyon yayınlarını denetlemesi için kurulan ve bağımsız olması gereken Radyo Televizyon Üst Kurulu, kuruluş amacına aykırı hareket ediyor ve bağımsız değil. Bağımsız olmadığı gibi, siyasi amaçlı olarak hareket ediyor. Zaten üyeleri, siyasi partilerin Meclisteki güç oranlarına göre partilerce seçiliyor. Çoğunluk, iktidar partisinin üyelerinde olduğu için kurum, tamamen siyasi iktidarın emir ve kumandasında hareket ediyor.

      Kurum Başkanı da, iktidarın seçtiklerinden ve onların adamı olunca, kendisine hiç kimse dokunamıyor. Nitekim, bir ayağı Almanya’da olan meşhur “Deniz Feneri Olayı”nda Alman yargısı sürekli onun suçlu olduğuna işaret etmesine rağmen, bırakın görevden almayı, hakkında en küçük bir işlem bile  yapılmıyor.

                  AH !.. BENİM DE BİR TELEVİZYONUM OLSA ...

     Bu köşeyi izleyen değerli okuyucularım çok iyi bilirler ki, bugüne kadar hiçbir yazımda bir etnik ya da siyasi görüşü benimseyerek, burada taraflı hiçbir yazı yazmadım. Devlet Memurları Yasası’nın 15.maddesine de tabi olmadığım için, yazılarımın hepsi doğruları anlatan ancak, kimilerini incitse de tamamen bilgilendirme ve eleştiri niteliğinde yazılardır. Tıpkı, siyasi iktidarı zaman zaman övdüğüm, kimi zamanlarda da yerdiğim gibi. İşte, okuduğunuz bu  yazı da onlardan biridir.

      Eğer benim de bir Televizyon kanalım olsaydı, yine aynı yönde hareket eder, şimdiki televizyon sahiplerinin düştüğü duruma asla düşmezdim.

       Ancak, insanlara atılan iftiralar, haklarında yapılan yalan yanlış yayınlar ve kısaca televizyon yayınlarının bir silah gibi kullanılması, savunma durumunda kalan insanlara “Ah, keşke benim de bir televizyonum olsa.” dedirtiyor.

       Memuriyetim sırasında, Doğan Gurubu’nun sahipliğindeki Hürriyet Gazetesi’nin yalan haber ve iftiralarıyla bana yaptıkları haksızlığı ve zulmü, bu sütunlarda anlatmıştım. Bu olaydan sonra, Aydın Doğan’ın tetikçi olarak kullandığı kişileri arayıp, “Gelin, sizin televizyonlarınızda hesaplaşalım. Bana da cevap hakkı verin.” dememe rağmen, bir türlü yanaşmadılar. Çünkü, yalancıydılar ve kendilerini savunabilecek hiçbir haklı yanları yoktu. Bunlardan biri olan Uğur Dündar, teklifime “Olur” demesine rağmen, 7 seneden beri kendisinden hala cevap bekliyorum.

        Onlar, bırakın kendi televizyonlarını, başka televizyonlarda bile konuşmamı istemiyorlar. Çünkü, hemen diğer bütün televizyon kanalları önce “Olur” diyor. Sonra, bu medya kartelinin hışmından korkup, çıkıp konuşmama yanaşmıyorlar. Bunu da açıkça söylüyorlar.

      İşte,  ben de onun için, “Ah !.. Benim de, Metal Sendikası Başkanı, Başkent Üniversitesi Rektörü ya da diğerleri gibi bir televizyonum olsa.” diyorum.

               BU DURUMA,  MUTLAKA BİR ÇARE BULUNMALIDIR

       Basın özgürlüğü kapsamında yayın yapan basın-yayın organları, ülkemizde ne yazık ki bu haklarını çok kötü kullanıyorlar. Başka bir söylemle, tamamen çıkarları için kullanıyorlar.

       Yayın organları sahipleri çıkarlarını gözetirken, kişilerin şeref ve haysiyetlerini ayaklar altına alıyorlar. Kendileri hakkında yapılan incitici nitelikteki bazı küçük yayınlara bile tahammül edemeyen bu kişiler, önlerine gelene saldırıyorlar.

        Mesela, geçtiğimiz günlerde Star TV de haber sunuculuğu yapan Uğur Dündar’ın eşi hakkında ortaya atılan bir iddia üzerine, nasıl hiddetlendiğini, nasıl öfkeye kapılıp savunmaya geçtiğini ve onurunu korumak için nasıl çırpındığını alenen gördünüz.

         Kendileri, çok daha fazlasını bana yaptıkları için şimdi buradan soruyorum. ”Bu memlekette, onuruyla yaşamak için sadece sizin hakkınız mı var? İğneyi, neden önce kendinize batırmıyorsunuz?”

                                                       ***

        Değerli okuyucularım, ne RTÜK, ne de Basın Kanunu, bu gibi insanları yola getirmek için, katiyen yeterli değil. Bundan sonra gelecek iktidarların, bu sorunu artık kökünden çözmeleri gerekiyor. Aksi halde, bu isteğimi ben her zaman tekrarlamaya devam edeceğim.

           “Ah !.. Benim de bir televizyonum olsa...”

Kaynak: (İHA) - İhlas Haber Ajansı Editör:
 
Etiketler:
Yorumlar
Saray Gözlem Gazetesi
Ulusal Gazeteler
Alıntı Yazarlar
Tekirdağ

Güncelleme: 30.04.2024
Bugün
13 - 15
Çarşamba
13 - 15
Perşembe
11 - 16
Tekirdağ

Güncelleme: 30.04.2024
İmsak
Sabah
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
1
Galatasaray
93
80
1
3
30
34
2
Fenerbahçe
89
89
1
5
28
34
3
Trabzonspor
58
60
12
4
18
34
4
Başakşehir
52
46
12
7
15
34
5
Beşiktaş
51
45
13
6
15
34
6
Kasımpasa
49
56
13
7
14
34
7
Rizespor
49
45
13
7
14
34
8
Alanyaspor
48
49
10
12
12
34
9
Sivasspor
48
41
10
12
12
34
10
Antalyaspor
45
38
10
12
11
33
11
A.Demirspor
41
49
11
14
9
34
12
Kayserispor
40
39
13
10
11
34
13
Samsunspor
39
37
15
9
10
34
14
Ankaragücü
38
42
12
14
8
34
15
Konyaspor
36
34
14
12
8
34
16
Gaziantep FK
34
39
18
7
9
34
17
Hatayspor
33
38
15
12
7
34
18
Karagümrük
33
37
16
9
8
33
19
Pendikspor
30
38
18
9
7
34
20
İstanbulspor
16
26
23
7
4
34
Nöbetçi Eczane


Nöbetçi eczanlerle ilgili detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

Arşiv Arama
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı