301 Moved Permanently

Moved Permanently

The document has moved here.

Haber Detayı
29 Ekim 2009 - Perşembe 22:41 Bu haber 3049 kez okundu
 
Vekaletle İbadet Olur mu?
Köşe Yazıları Haberi


Dünyanın bütün hukuk sistemlerinde, işlediği bir suçtan ötürü sadece suçu işleyen sorumludur. Şer’i hukuk denilen din hukukunda da, medeni hukukta da, durum böyledir. Yani hiç kimse, bir başkasının işlediği suçtan sorumlu tutulamaz, zarara sokulamaz, yargılanamaz ve cezalandırılamaz.

İşin “sevap” yanına, yani kazanç getiren tarafına gelince, herkesin yaptığı iyilik, hayır ve her türlü faydalı işin sevabı, yalnız kendisinedir. Birilerine para vererek, ”Benim için ibadet yap, sevap işle, yaptığın bütün hayırlı işlerin sevabı benim olsun.” demekle, sevap kazanılamaz. “Herkesin kazanacağı, yalnız kendisine aittir. Hiç kimse, başkasının günahını yüklenemez. (En’am Suresi /164)”

Temeli, ”İman, İbadet ve Ahlak” üzerine oturan İslam dininde, inançlı kimselerin yapacakları ibadetlerle, (olumlu/olumsuz) her türlü davranışları sadece kendilerini bağlar. O davranışlardan başkaları fayda ya da zarar gördüğünde, cezası ya da sevabı sadece o kişiye rücu eder.

Şimdi gelelim başkalarına yaptırılan yani, ”Vekaletle ibadete”

DİYANET İŞLERİ VE OTORİTELER, BU KONUDA NE DİYOR ?

Dini meselelerde “kamu otoritesi” niteliğindeki Diyanet İşleri Başkanlığı, iki cilt halinde yayınladığı “İlmihal” adlı kitabında, kimi ibadetlerde “vekalet”in mümkün olduğunu, mesela zekat, kurban, sadaka gibi ibadetlerde vekaletin mutlak caiz olduğunu, hac da ise, kişinin özür durumuna göre vekaletin ancak mümkün olabileceğini ifade ediyor. (2006/Cilt I, Sayfa 566)

Ülkemizin önemli dini otoritelerinden ve Diyanet İşleri Eski Başkanlarından merhum Ömer Nasuhi Bilmen Hoca, maddi durumları uygun olup da sağlık durumları uygun olmayanlar için, bedeli ödenerek başkasının yerine (niyabeten) hac edilebileceğini, sevabının nafile ibadet hükmünde olduğunu, yerine hac edilen kişinin sağlık durumu düzelince hac yükümlülüğünün ortadan kalkamayacağını ve kendisinin tekrar hac etmesinin şart olduğunu ifade ediyor. Hoca, maliki mezhebinin vekaletle hacı asla kabul etmediğini ve bizzat yapmak gerektiğini de ifade ediyor.

Nasuhi Bilmen Hoca, Büyük İslam İlmihali adlı eserinin “Kurban” bahsinde ise, doğrudan bir “vekalet”ten söz etmiyor. Hatta, “Elinden gelirse, kurban sahibi kurbanı kendisi kesmelidir. Elinden gelmezse, başka bir Müslüman’a kestirmeli ve kendisi de başında bulunmalıdır. Kurban sahibinin, elini kasabın elinin üzerine koyarak birlikte besmele çekmeleri icap eder. Birisi terk etse, o kurbanın eti yenilemez.” diyor. (Büyük İslam İlmihali, Sayfa 395-412)

Yine önemli bir dini otorite olan Diyanet İşleri Eski Başkanı merhum Ahmet Hamdi Akseki Hoca da, sıkça başvurulan İslam Dini adlı İlmihal kitabında, “Vekaletle hac” dan hiç söz etmemektedir. Kurban konusunda ise, “Kurbanı, elinden gelenin kendi eliyle kesmesi menduptur. (İyi ve daha makbul.) Kendisi kesemeyecekse, bir kimseyi vekil edip, yanında bulunması müstehaptır. (Peygamberimizin sevap olduğunu bildirdiği ve kendisinin de yaptığı gibi.) (İslam Dini/Sayfa 224)

Şimdi, bu görüşler çerçevesinde, bizim ülkemizde yapılan “Hac ve Kurban” uygulamasına bir göz atalım.

VEKALETLE HAC” EDİLİR Mİ ?

Hac, İslam’ın 5 temel şartından biri olup, bazı istisnaların dışında bütün Müslümanlara farzdır.

Müslümanlar olarak, bütün davranışlarımızda önce Kur’an hükümlerini esas alırız. Ve şunu sorarız. Yaradan, ele aldığımız bir konuda, bizim için acaba ne hükmetmiştir?

Mesela, İslam’ın şartlarından biri olan “Hac” konusunda, Kur’an_ı Kerim Bakara Suresi 189, 196, 200 ve 203 numaralı ayetleriyle, Al-i İmran Suresi 97, Maide Suresi 97 ve Hac Suresi 26 ve 27 numaralı ayetlerinde, yüce yaradanın açık ve kesin buyrukları vardır.

Yüce yaradan, haccın yapılmasına emir ve işaret ederken, başkalarının yerine haccetmekten (vekaletle hac’dan) hiç söz etmemiştir. Yani, zorunlu bir sebep ya da özür gösterip, bir kişinin başka bir kişinin yerine haccedebileceğine işaret etmemiştir.

Hiç kimse, Allah’ın emir ve düşüncelerini tartışamaz. İlahi her olayın sebebi ve hikmeti, sadece onun katındadır. Müslüman’a sadece, o hükümlere uymak düşer.

Buradan açıkça anlaşılıyor ki, yapılacak bütün ibadetler şahsidir. Sevabı, sadece yapanadır. Yapılmadığında vebali de, sadece yapmayanadır.

İslam hukukunu araştıran, tartışan ve ürettikleri içtihatlarla tartışılan konulara açıklık getiren Fıkıh alimleri, bu konuda değişik görüşler öne sürüyorlar. Başka bir söylemle, Mezhep imamları da değişik görüşler ortaya atıyorlar. Bu fikir ayrılıkları olmasaydı, zaten bu mezhepler de oluşmazdı.

İmam Hatip Liseleri’nde öğretmenlik yaptığım yıllarda yapılan tartışmalara katılır, ancak meslekten olmadığım için sadece anlatılanları dinlerdim. O yıllarda, “vekaletle ibadet” konusu da çok tartışılıyordu. Arkadaşlarımızın bir kısmı vekaletle haccedilemeyeceğini ısrarla belirtir ve başta Kur’an hükümleri olmak üzere önemli deliller öne sürerken, bazıları ise bir kolaylık olarak, vekaletle haccedilebileceği iddiasında bulunurlardı.

Allah (c.c) Al-i İmran Suresi 97.ayetinde, “Yoluna gücü yetenlerin, o evi (kabe’yi) haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.” diyerek, bütün gücü yetenlere haccı farz kılarken, bu kişilerde şu niteliklerin olması gerektiğini mealen şöyle tanımlıyor. ”Kişinin, hür ve Müslüman olması, akıl ve beden sağlığının yerinde olması, maddi durumunun uygun olması ve hac yolunun yolculuğa karşı emniyetli olması gerekir.”diyor.

Demek oluyor ki, bu şartları taşımayanların “hac”, üzerlerine farz değildir. O halde kesin olan şu ki, yüce yaradan bu kişileri, farz ibadetlerden olup, İslam’ın temel şartlarından da biri olan“hac”ibadetinden,sorumlu tutmayacaktır.

Yine demek oluyor ki, bu şartları taşımayanların üzülmelerine, bu ibadeti yerine getirmek için kendilerini zorlamalarına ve başka çıkış yolları aramalarına gerek yoktur.

Oysa, bu şartları taşımayan kimi Müslümanların kendilerine niyabeten, vekalet yoluyla haccı tercih ederek, bazı kişileri kendi yerine görevlendirerek, yani onlara vekalet vererek hacca gönderdikleri görülüyor.

Yukarıda da kaynak göstererek açıklamaya çalıştığım gibi vekaletle hac, dinimizin gereklerinden ve Allah’ın mecburiyetlerinden değildir. Vekaletle yapıldığında, nafile ibadet hükmünde olan bu eylemin sevabı, parayı verenin değil, onun bedensel külfetine katlananındır.

Bu hareketiyle vekalet veren haccettiğini sanıp, manevi bir tatmin elde edebilir. Yüce dinimizde ameller niyetlerle ölçüldüğüne göre, yüce yaradan vekil edene de belki bir sevap verebilir.Umut etmek bizden, takdiri Allah’tandır.

Bana sorarsanız, bu açık hükümler karşısında vekaletle haccedilemez. Ben, bir sağlık engeli karşısında böyle bir yola başvurup, böyle bir umuda asla kapılamam.

Diyanet İşleri Başkanlığı, “Namaz, Oruç, İtikaf (İnzivaya çekilerek ibadet) gibi bedensel ibadetlerde vekalet olmaz derken, yine bedenle yapılan hac ibadeti için, kişi sağlıksız ancak varlıklı ise, vekaletle yapılabilir.” diyor. (İlmihal, 2006, Cilt I, Sayfa 566)

Bu görüşe göre, sağlık durumları elvermeyenlerin bir bedel ödeyerek, kendileri için namaz kıldırmaları ya da oruç tutturmaları da pekala mümkün olabilirdi. Ancak, tabii ki mümkün değil.

O halde, vekaletle ibadeti mümkün görmenin, hiçbir sebeple doğru olamayacağı kanaatindeyim.

PEKİ, “VEKALETLE KURBAN” OLURMU ?

Kurban kesmek, “vacip” hükmünde bir ibadettir. (farz ile sünnet arasında kuvvetli bir hüküm) Maliki ve Şafii mezhebine göreyse, sadece sünnettir.

Yukarıda da ifade ettiğim gibi, hac’da olduğu gibi, kurban kesiminde de vekalet konusunda Kur’an-ı Kerim de herhangi bir hüküm yok. Ne var ki, kurbanı herkesin kesmesi, yani canlı bir hayvanı herkesin boğazlaması mümkün değildir.

O nedenle, ehil bir kimsenin mesela bir kasabın kesmesi, böylece hem kurbanı kestirene bir kolaylık olması, hem de hayvanın fazla acı çekmemesi bakımından uygun bulunmuştur. Ancak din bilginleri, “Uzaktan vekaletle değil, kurbanı kestirenin bizzat kesimde bulunmasını, hatta bir elini kasabın elinin üstüne koyup, birlikte besmele çekmelerini doğru görmüştür.”

Oysa, özellikle son yıllarda uygulama böyle olmuyor. Nüfus yoğunluğu, kurban kesmek isteyenlerinin sayısının artması, kurban kesim mahallerinin yeterli olmaması, hayvan tedarikinde ve kesici bulmakta güçlük çekilmesi sebebiyle, insanların kurban bedelini bir hayır kurumuna gönderip, kurban kestiğini sanmasıyla konu bir sonuca bağlanıyor.

İyi bilinmeli ki, ibadet ve kabahatler şahsidir. Hiç kimse, kimsenin sevabına ve günahına ortak olamaz. Bütün eylemlerimizden, Allah’a karşı şahsi sorumluluğumuz vardır. “Her koyun kendi bacağından asılır” sözü, boşuna söylenmemiştir. Kur’an hükümlerine göre, mahşer günü hiç kimsenin bir diğerine faydası olamayacak, herkes kendi yaptıklarının hesabını verirken, sadece kendi sevaplarıyla ödüllendirilecektir.

O halde, başkalarına vekalet verip, ibadet yükümlülüğümüzü üzerimizden atamayız. Çünkü Allah, kaldıramayacağımız hiçbir yükü, üzerimize yüklememiştir. Allah, herkesi gücünün yettiği ölçüde mükellef kılmış ve taşıyabileceğimiz kadarından sorumlu tutmuştur. (Bakara/286)

BİZDEKİ UYGULAMA, NASIL OLUYOR ?

Hac mevsimi ve Kurban Bayramı yaklaşıyor. Hac konusunda, parası olup da sağlığı uygun olmayan kimi Müslümanlar, hac sanki üzerlerine farzmış gibi yanıltılıp, “vekaletle” hac yaptırmaya zorlanıyorlar. Buna inanmak ve başkasına para verip hacca göndermek, doğru olamaz. Biz yine de, vekaletle de olsa haccı bizzat yapanın kazandığı sevaptan, yaptıranın da yararlanmasını Allah’tan niyaz ederiz.

Kurban konusunda ise, çok daha duyarlı olmak gerekiyor. Parası olup da, kurban kesmenin zahmetlerinden kaçınan kimselerin, vekaletle kestirdikleri kurbanların “kurban” yerine geçip geçmediği, tartışmalıdır. Bana sorarsanız, o kurbanlar geçersizdir.

Konuyu, biraz daha açarsak,

1. Çok sayıda kurum, başkaları adına kurban kesmek için ortaya çıkmıştır.

2. Her birinin kurbanlık fiyatları farklı, farklıdır.

3. Bu kurumlar arasında ibadet amaçlı değil, tamamen ticaret amaçlı bir rekabet vardır ve kıran kırana sürmektedir.

4. Bankaya para yatırmakla, vekalet verme aynı anlama gelmez.

5. Vekalet veren, kesim sırasında kurbanın yanında bulunmadığı için, kurbanının kesilip kesilmediğinden emin değildir. Bu sakıncayı, hacda kesilen kurbanlarla bir tutmamak gerekir. Hacda, vekaletle kurban kestirme zorunluluğu vardır.Yurt içinde ise, böyle bir zorunluluk yoktur.

6. Kurban et ve derilerinin ya da satıldıklarında paralarının nerede ve ne maksatla kullanıldığını da, kurban sahibinin denetlemesi mümkün değildir.

7. Para toplayıp da, vekaletle kurban kestiklerini söyleyenlerin, “Vekaletle kurban caizdir.” demeleri, inandırıcı olamaz. Çünkü onlar, taraftır.

O HALDE, NE YAPMALI ?

Özellikle Kurban Bayramlarında, vacip ya da sünnet hükmündeki kurbanı kesmenin, kuşkusuz ki büyük sevabı vardır. Kurbanın eti ve derisi bizde kalır, ama takvası Allah’a ulaşır ve sevabı tekrar bize döner.(Hac Suresi/37)

Vekaletle kurban kesen kurumların hepsini, yolsuz davranmakla suçlamak doğru olamaz. Çünkü, aksine hareket edenlerin yanında, verdikleri söze göre hareket edenler de var. Devletse, bunların denetimini ciddi biçimde yapmıyor.

Dini bir eylem olan konuyu, dini hükümler açısından ele aldığımızda, kurbanı bizzat kesmek ya da başında bulunup kestirmek gerekir. Kesiciye, yanında vekalet verip, kurbanla temas etmek, en doğru olandır. Görmek ve kurbanın kesildiğinden emin olmak gerekir.

İlçemizde kurban kesme işi en iyi biçimde, Ayaspaşa Öğrenci Yurdu’nda yapılıyor. Gözünüz önünde kesilen kurbandan dilediğiniz kadar yararlandığınız gibi, kalanı ile de yoksul fakat başarılı öğrenciler ilim tahsil ediyorlar.

Hac etmek için sağlığı elverişli olmayanlar da endişelenmemeli. Çünkü, onlar için hac farz değildir. Vekaletle haccetmek de, tıpkı vekaletle kurban kestirmek gibi dini bir yükümlülüğü yerine getirmek değil, sadece manevi bir tatmin olur.

Kaynak: (İHA) - İhlas Haber Ajansı Editör:
 
Etiketler:
Yorumlar
Saray Gözlem Gazetesi
Ulusal Gazeteler
Alıntı Yazarlar
Tekirdağ

Güncelleme: 03.05.2024
Bugün
13 - 16
Cumartesi
12 - 14
Pazar
11 - 17
Tekirdağ

Güncelleme: 03.05.2024
İmsak
23 Şevval 1445
Sabah
04:20
Öğle
06:00
İkindi
13:12
Akşam
17:03
Yatsı
20:14
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
1
Galatasaray
93
80
1
3
30
34
2
Fenerbahçe
89
89
1
5
28
34
3
Trabzonspor
58
60
12
4
18
34
4
Başakşehir
52
46
12
7
15
34
5
Beşiktaş
51
45
13
6
15
34
6
Kasımpasa
49
56
13
7
14
34
7
Rizespor
49
45
13
7
14
34
8
Alanyaspor
48
49
10
12
12
34
9
Sivasspor
48
41
10
12
12
34
10
Antalyaspor
45
39
11
12
11
34
11
A.Demirspor
41
49
11
14
9
34
12
Kayserispor
40
39
13
10
11
34
13
Samsunspor
39
37
15
9
10
34
14
Ankaragücü
38
42
12
14
8
34
15
Karagümrük
36
41
16
9
9
34
16
Konyaspor
36
34
14
12
8
34
17
Gaziantep FK
34
39
18
7
9
34
18
Hatayspor
33
38
15
12
7
34
19
Pendikspor
30
38
18
9
7
34
20
İstanbulspor
16
26
23
7
4
34
Nöbetçi Eczane


Nöbetçi eczanlerle ilgili detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

Arşiv Arama
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı