301 Moved Permanently

Moved Permanently

The document has moved here.

Haber Detayı
31 Aralık 2009 - Perşembe 18:22 Bu haber 1785 kez okundu
 
AKP, BU BATAKTAN ÇIKABİLİRSE , Ne Mutlu Türküm Diyene !
Köşe Yazıları Haberi


Bu köşede, geçen hafta ve daha önce de yazdığım gibi, AKP ülkemizi karanlık günlere götürüyor. “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete.” dedirtiyor. Olup bitenlere sessiz kalan halkımızsa, bu günleri arayacak gibime geliyor.

2009 yılını da devirdik. Allah’ın ömür verdiği her canlı, her geçen yıl yaşına bir yaş daha ekleyerek, başka bir söylemle daha da yaşlanarak ömrünü sürdürüyor. İnsan ise, her yeni yıla başka umutlarla ve güvenle girmek istiyor. Bizim ülkemizde ülkeyi yönetenler, oldum olası kendileri ve yandaşlarının dışında hiç kimseye ne umut, ne de güven veremediler.

Ne var ki, yedi yıldan beri iktidarda olan AKP de artık hem geleceğinden, hem de gelen yeni yıldan umutlu değil. Gökten zembille düşer gibi iktidara oturan bu parti, durduk yere yaptığı büyük hatalarla “kendi sonunu hazırladığı gibi”, ülkemizi ve halkımızı da “etnik bölünme” gibi, büyük bir felaketin eşiğine getirdi.

SORUNU, KENDİLERİ ÇIKARDI Türkiye’de, çeyrek asırdan beri terör estirdiği için devletin mücadele ettiği bir örgüt vardı, ama “Kürt” halkının devletle hiçbir sorunu yoktu. Çünkü, TC devleti, hiçbir etnik ayırım yapmadan vatandaşlarına eşit uzaklıktaydı. Herkes, ülkenin imkanlarından eşit ölçüde yararlanıyor ve devletin yönetiminde de, ayırımsız görev alabiliyordu. Türk ve Kürt halkı, bu toprakların üzerinde kardeşçe yaşıyor, iyi ve kötü günlerini tam bir dayanışma içinde paylaşıyorlardı.

Bir güneydoğu seyahati sırasında Başbakanın, ülkede bir “Kürt Sorunu”unun varlığından söz etmesi, fitili ateşlemeye yetti. Bölgede ve fırsat buldukça ülkemizin her yöresinde terör estiren ve kendi soydaşlarını bile katleden örgüt, Başbakanın bu söylemine dört elle sarıldı. Örgüt böylece, bu sorun sebebiyle ortaya çıktığını ve bunu çözmek için mücadele ettiğini söyleyerek, kendini haklı çıkarmaya çalıştı. O kadar ki, Kürt halkının da önemli bir kısmı kendisini bu sorunun mağduru gibi görüp, terör yanlılarına destek verince, işler iyice sarpa sardı.

Kendi yarattığı bu sorunu, önce “Kürt açılımı” daha sonra da “Demokratik açılım” adıyla çözebileceğini sanan, ancak ortaya hiçbir somut öneri koyamayan hükümet, şimdi iyice yolunu şaşırmış durumda. Hükümet, daha fazla ileri gidemeyip ancak, geri dönmeyi de beceremeyince, şimdi düştüğü boşlukta çırpınıp duruyor.

Baksanıza, geçen hafta sonunda PKK’nın şehir örgütlenmesi denilen KCK’ ya yapılan operasyonlara karşı doğu ve güneydoğudaki başkaldırılar, insanı ürkütüyor. Diyabakır’ın militan Belediye Başkanı, hiç kimsenin yazıp söyleyemediği küfürleri, alenen savuruyor. Devleti yönetenlere, uluorta küfrediyor. Bu zata, hiç kimse bir şey yapamıyor. İnsan, “Ülke, nereye götürülüyor ya da nereye gidiyor?” demekten kendini alamıyor.

AKP’NİN, BAŞIMIZA SARDIĞI DERTLER BİR DEĞİL Kİ ...

AKP iktidarının derdi yalnız ayrılıkçı Kürtlerle değil. Hükümet, Yargı ve Ordu ile de çetin bir mücadelenin içinde. Hemen herkesin çok iyi hatırlayabileceği gibi, AKP iktidarına kadar yargının sesi, her yıl sadece Adli Yıl’ın açılışında çıkardı. O ses de, Yargıtay Başkanı’nın bir yıllık birikimi not alıp, düzenlenen bir törenle kamuoyuna aktarmasıyla fark edilirdi. Başka zamanlarda, yargı üzerine hiçbir atışma ve tartışma yaşanmazdı.

AKP’ nin iktidar olmasından sonra, yargı her gün ülkenin gündemine girdi. Üstelik hükümet., yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmak için, elinden geleni yaptı ve yapıyor. Yargının bu denli siyasallaştırılması, çıkan yargı kararlarını, vatandaşın gözünde şüpheli hale getirdi. Eskiden, mahkemelerin verdiği her karara karşı “şeriatın kestiği parmak acımaz.” diyerek, güven duyan ve destek veren vatandaşlar, artık öyle demiyor. Verilen bütün kararlara kuşku ile bakıyor. Hakim ve Savcılar büyük baskı altında ve ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Bu durum, adaletin ülkede adil dağıtılması konusunda herkese endişe veriyor.

ORDU, HEPİMİZİN ORDUSU

Türk ordusu, bu ülkenin iç ve dış düşmanlarına karşı en büyük gücü ve güvencesi. Biz, Ordusunun kahramanlığı ve asker sevgisiyle tanınmış bir milletiz. AKP iktidarının Orduya karşı takındığı ve onu yıpratmaya yönelik tavırları, halkımızı çok ciddi biçimde endişelendiriyor.

Hiçbir ülkenin askeri, son yıllarda bizim askerimizin uğradığı kadar saldırı ve yıpratma hareketine maruz kalmamıştır.

Halkımızın ezici çoğunluğu, Türkiye’de askeri darbe yapılmasına karşıdır. Nitekim, askerden muhtıra yiyen iktidarlar, muhtıraya tepki olarak halk tarafından hep desteklenmiştir. Mesela, 2007 yılında AKP için verilen e-muhtıra’nın ardından yapılan seçimlerde, halk bu tavrını bir kere daha sergilemiştir.

Ne var ki, bu tür davranışlar bir Ordu düşmanlığının sebebi olamaz. Milletimiz, adalet dağıtan Yargıya muhtaç olduğu kadar, geleceğimizin güvencesi olan Ordu’ya da muhtaçtır.

Okullarda, yıllardan beri çocuklarımıza asker bir millet olduğumuzu, Ordumuzla gurur duyduğumuzu anlatmaya çalışırken, şimdi ortaya çıkan bu “Ordu düşmanlığı”, yeni yetişen nesle, bundan sonra acaba nasıl anlatılabilir?

İktidar, Ordunun ve Yargının üzerinden elini süratle çekmelidir. Bu durum hem iktidar, hem de ülkemizin geleceği için çok gereklidir. Sonradan duyulan hiçbir pişmanlık, pişman olana fayda getirmemiştir.

ATATÜRK DOĞRU SÖYLEMİŞ.”NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE !..”

Bu söz, AKP iktidarına kadar bu ülkede hiç tartışılmadı. Cumhuriyetin 10 ncu yıl nutkunu bu cümle ile bitiren Büyük Atatürk, hiç kuşkusuz ki bu sözü söylerken, etnik bir ayrımcılık düşünmemişti. Bu sözü ile Türkiye’de yaşayan ve Türk vatandaşı olan, başka bir söylemle Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran herkesi onurlandırmak istemişti.

Bu söz, itirazsız bütün vatandaşlarımızca kabul gördü. Yeni yetişen nesle, ülkemizin her tarafındaki okullarda bir slogan gibi belletildi. Ne olduysa bu söz, AKP iktidarından sonra tartışılır hale geldi.

Kürt vatandaşların ayrımcılık talepleriyle yaratılan sorun, bu sözün tartışmaya açılmasıyla hız kazanmış oldu. Hatırlayınız, Dr. Frankeştayn’ı, kendi yarattığı güç ortadan kaldırmıştı.

AKP eğer, kendi isteğiyle saplandığı bu bataktan kendini kurtarabilirse, onun da söyleyeceği söz budur: “Ne Mutlu Türküm Diyene”

Cüneyt Gökçer’i, Tanır mısınız?

Sizi bilemem, ama ben iyi tanırım. 1958 den 1983 yılına kadar aralıksız tam 25 yıl süreyle Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü yaptı. Türk Tiyatrosu’nda, Muhsin Ertuğrul’dan sonra gelen, çok önemli bir isimdi.

Bu Tiyatro devi, geçen haftanın ortasında ve tam 91 yaşında hayata veda etti.

Gökçer’in, tiyatroya büyük emeği ve hizmeti vardı. Onun, tiyatronun batılı anlamda ülkemize yerleşmesinde ve çok sayıda tiyatro sanatçısının yetişmesinde büyük katkıları olmuştu. Bizzat oynadığı oyunlarda, tiyatro sevenlerin büyük takdirini kazanmış ve üstün başarıları sebebiyle kendisine Profesörlük unvanıyla birlikte, Devlet Sanatçısı unvanı da verilmişti.

Ben onu, henüz öğrenci iken sahnede bir defa seyrettim. Onun oynadığını bilmeden girdiğim tiyatroda, sahnedeki o muhteşem ustalığını görünce, Cüneyt Gökçer olduğunu sonradan öğrenmiştim.

Bir daha da hiç karşılaşmadık. Ta ki, makamına yaptığım bir ziyarete kadar.

GENEL MÜDÜRE BAK, GENEL MÜDÜRE

1976 Eylül’ünden, 1977 Mart Ayı’na kadar İstanbul Kültür Müdürlüğü’ne vekalet ettim. Bir gün, Müdürlüğe bağlı birimleri görmek ve yerinde tanımak istedim. Atatürk Kültür Merkezi Müdürü Nihat Beyi de yanıma aldım ve dolaşmaya başladık.

Nihat Bey, “Önce, Atatürk Kültür Merkezi’nden başlayalım.” deyince, önce Taksim’e gittik. Binadaki bir çok birimi gördükten sonra, Nihat Bey bu defa, “İsterseniz, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Cüneyt Gökçer’i de ziyaret edelim.” deyince, “Peki” dedim ve Genel Müdürün odasına yöneldik.

Nihat Bey, Genel Müdürün kapısını açıp girmem için yana çekildiğinde, kapıdan içeri girdim ve hemen dışarı çıktım.

GENEL MÜDÜRÜN BACAKLARI, MASANIN ÜSTÜNDE !..Cüneyt Gökçer koltuğunda oturuyordu, ancak iki bacağı da upuzun masanın üstündeydi. Ayakkabılarının tabanları, odaya girenin adeta gözüne saplanıyordu.

Dışarı çıkınca, Nihat Bey de arkamdan geldi. Kapı açık kalmıştı. Bir defa daha açık kapıdan baktım. Cüneyt Gökçer, kılını bile kıpırdatmıyor, piposunun dumanını çekmeye devam ediyordu.

Çok üzüldüm. Hareket, böyle bir kariyere ve şöhrete sahip bir sanat adamından ve bir Genel Müdürden beklenebilecek bir hareket değildi. Bırakın böyle bir kimseyi, sıradan hiç kimse çalıştığı yerde, böyle bir oturuş sergileyemezdi. Böyle bir hata yapsa bile, odaya bir giren olduğunda, kendine çeki-düzen verirdi.

Bu durumu, bir hafta sonra İstanbul’a gelen Kültür Bakanlığı Müsteşarı Prof. Emin Bilgiç’e anlattım. Rahmetli Bilgiç güldü ve aynen şöyle dedi. “Onun arkasında Ayten Gökçer var.”

TEBRİK : Okurlarımın ve değerli hemşehrilerimin yeni yılını tebrik ediyor, sağlık ve aile saadeti içinde geçirmelerini ve nice yıllara erişmelerini diliyorum.

Kaynak: (İHA) - İhlas Haber Ajansı Editör:
 
Etiketler:
Yorumlar
Saray Gözlem Gazetesi
Ulusal Gazeteler
Alıntı Yazarlar
Tekirdağ

Güncelleme: 04.05.2024
Bugün
11 - 15
Pazar
10 - 17
Pazartesi
8 - 17
Tekirdağ

Güncelleme: 04.05.2024
İmsak
24 Şevval 1445
Sabah
04:18
Öğle
05:58
İkindi
13:12
Akşam
17:03
Yatsı
20:15
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
1
Galatasaray
93
80
1
3
30
34
2
Fenerbahçe
89
89
1
5
28
34
3
Trabzonspor
58
60
12
4
18
34
4
Başakşehir
52
46
12
7
15
34
5
Beşiktaş
51
45
13
6
15
34
6
Kasımpasa
49
56
13
7
14
34
7
Rizespor
49
45
13
7
14
34
8
Alanyaspor
48
49
10
12
12
34
9
Sivasspor
48
41
10
12
12
34
10
Antalyaspor
45
39
11
12
11
34
11
A.Demirspor
41
49
11
14
9
34
12
Kayserispor
40
39
13
10
11
34
13
Samsunspor
39
37
15
9
10
34
14
Ankaragücü
38
42
12
14
8
34
15
Karagümrük
36
41
16
9
9
34
16
Konyaspor
36
34
14
12
8
34
17
Gaziantep FK
34
39
18
7
9
34
18
Hatayspor
33
38
15
12
7
34
19
Pendikspor
30
38
18
9
7
34
20
İstanbulspor
16
26
23
7
4
34
Nöbetçi Eczane


Nöbetçi eczanlerle ilgili detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

Arşiv Arama
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı