301 Moved Permanently

Moved Permanently

The document has moved here.

Haber Detayı
17 Şubat 2010 - Çarşamba 14:37 Bu haber 1693 kez okundu
 
Diyanetİşleri Başkanı'nı Dinlerken.
Köşe Yazıları Haberi


     Prof Dr. Ali Bardakoğlu, bu iktidarın tayin ettiği bir Diyanet İşleri Başkanı. Bilimsel kariyeri var. Daha önce görev yaptığı Üniversitenin ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çeşitli bilim kurullarında çalışmış. Bir çok çalışmasının yanında, Başkanlığın çok önemsediğim ve takdir ettiğim iki ciltlik “İlmihal”ini hazırlayanların arasında o da var.
        Bardakoğlu’nu, Başkan olduğu günden beri sürekli izliyorum. Gazete ve televizyonlarda yaptığı bütün açıklamalar, belli bir insicam içinde ve hepsinin tutarlılığı var. Şimdiye kadar ileri sürdüğü görüşlerle ilgili olarak, daha sonraki beyanlarında çeliştiğini hiç görmedim.
       Bardakoğlu’nun kişilik yapısını ve bu görevi yürütürken maiyeti ile olan ilişkilerini bilemem. Bu durumu, zaten beni ilgilendirmiyor. Beni asıl ilgilendiren yanı, Başkanlığın “Kuruluş ve Teşkilat Kanunu” ile kendisine verilen bu görevi gereği gibi yapıp yapmadığı. Başka bir söylemle, dini meseleler hakkında vatandaşı doğru bilgilendirmesi ve doğru yönlendirmesi gereken bu anayasal kurumun, bu kişinin liderliğinde görevini  yerine getirip getirmediğinden ibarettir.


                      SON TELEVİZYON KONUŞMASINA GELİNCE …
        Diyanet İşleri Başkanı, 14 Şubat 2010 Pazar günü ÜLKE TV adlı bir televizyon kanalında, kendisi ile söyleşi yapan bir kişinin çeşitli sorularını cevapladı.
        Başkanın açıklamalarını, şimdiye kadar olduğu gibi pek beğendim. Ne var ki, programın bitimine yakın yaptığı  bir açıklama, Bardakoğlu’nu açık düşürdü.
        Bardakoğlu, sorumsuz, yetkisiz ve bilgisiz bazı kişilerin çeşitli televizyon kanallarına çıkıp, dini meseleler akında görüş beyan ettiklerini, dini kitaplar neşrettiklerini, kendisini gösterme meraklısı olan bunlardan bir çoğunun fikirlerinin, halkı yanıltmaktan ve kafasını karıştırmaktan öteye gitmediğini söyledi.
        Mealen ifade etmeye çalıştığım bu beyanı çerçevesinde, Bardakoğlu’nu yerden göğe kadar haklı buldum.
        Ancaaak,  aklıma  hemen, başında bulunduğu teşkilatın yıllardan beri yapılan bu yanlış ve zararlı hareketlere neden sessiz ve seyirci kaldığını sormak geldi.
        Gerçi Başkan, aynı konuşmasının içinde bu gibileri için; “Bunlara, maalesef bir şey yapamıyoruz.” gibi, şaşırtıcı bir cevap verse de, ben tekrar soruyorum. “Başkanlığın görevi halkı doğru bilgilendirmek kadar, bu meselelerde yanlış yapanlara karşı tedbir almak değil midir? Bir memlekette önüne gelen,  bilip bilmediği böyle önemli konularda televizyonlara çıkıp,  aklına eseni söylemeye mezun mudur? Bunu, önlemenin çaresi yok mudur?”

                                     DİNİ NEŞRİYATA GELİNCE …
       Türkiye’de kitap deyince, akla önce Milli Eğitim Bakanlığı gelir. Çünkü, kitapların en çok okunduğu ve okutulduğu yerler, Bakanlığa bağlı olan okullardır.
        Piyasada, çeşitli konularda, çeşitli kişiler tarafından yazılmış sayısız miktarda kitap var. Var, ama bu kitaplardan hiç biri, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve bağlı birimlerinin denetimi ve izini olmadan okullara sokulamaz. Yani, öğrencilere tavsiye edilemez ve okutulamaz.
      Doğrudan Diyanet İşleri Başkanlığını ilgilendiren dini yayınlara gelince, başta Cami önleri olmak üzere sayısız miktarda dini yayın, Başkanlığın bilgi ve denetimi dışında basılıyor ve her yerde serbestçe satılıyor. Camilerin Kütüphaneleri bu yayınlarla dolu. Hatta, bazı din görevlileri, bu satışlara aracı bile olabiliyorlar.
       Dini meseleler hakkında halkı aydınlatmak amacıyla hazırlandığı iddia edilen “İslam İlmihalleri”,  bu denetimsiz yayınların başında geliyor.
        Merak sebebiyle,  bu İlmihallerden en az 40-50 tane edindim. Verdikleri bilgiler itibariyle birbirleriyle çelişen bu yayınların bazıları, insanı ürkütüyor. Hele, bunlardan pek de maruf olan birisi var ki, insanı adeta dininden uzaklaştırıyor.
         Şimdi, değerli Başkana buradan soruyorum. “Diyanet İşleri Başkanlığı bu denetimi yapamazsa, söyler misiniz bunu kim ya da hangi kurum veya kuruluş yapacaktır?”

        Yargı, Ürkütmeye Devam Ediyor !..
   “Adalet, mülkün (yani devletin) temelidir.” Yıllar evvel bu ifadeyi Adliye koridorlarında ya da mahkeme salonlarında gördüğümde rahatlar, yargıya dolayısıyla adalete büyük güven duyardım. O kastettiğim zamanlarda, mahkemede tanıklık bile yapmamıştım. Yargının nasıl işlediğini, bu memlekette adaletin nasıl dağıtıldığını bilmediğim gibi, güçlünün değil hep haklının adaletinin varlığına inanıyordum.
       Zaman gözümü açtı. Adaletin çarkının, benim düşündüğüm ya da düşlediğim gibi dönmediğini, yargının kapısında hak alabilmek için haklı değil, mutlaka güçlü olmak gerektiğini, görerek ve yaşayarak anladım.
       Bu köşede daha önce  yayınlanan kimi yazılarımda da ifade ettiğim gibi, kağıt üzerinde “bağımsız” gibi gösterilen yargının böyle olmadığına, başta siyasi iktidarlar olmak üzere güçlülerin elinde, “adalet” yerine “haksızlık ve zulüm” dağıtan bir kurum haline getirildiğine, artık inanmayan kalmadı.


   İŞTE, TİPİK  BİR  ADALETSİZLİK ÖRNEĞİ;  “ZAMAN AŞIMI”
      Üç gün önce Sabah Gazetesi’nin birinci sayfadaki sür manşet haberi aynen şöyleydi. “50 Bin Sanığa Yargıdan Af ”
      Haber, hemen ilgimi çekti. Çünkü, yargı af çıkaramazdı. Haberi, bir solukta okudum. Meğer, “Yargıtay’da dosyası olan 50 bin sanığın yargılandıkları 14.809 davadan, “zaman aşımı” sebebiyle dosyaları işlemden kaldırılmış yani, sanıklar ceza almaktan kurtulmuşlar. Mesela, sadece 7 nci Ceza Dairesi, zaman aşımına uğrattığı 3.588 dosya ile, en az 10 bin sanığı ceza almaktan kurtarmış. Böylece, diğer daireler arasında rekor kırmış. Geçmişte de, bu dairenin isabetsiz kararlar verdiği, zaten biliniyordu.
      Zaman aşımı demek, belli bir süre içinde işlem görmeyen bir dosyanın, bu sürenin sonunda işlemden kaldırılması, yani hükümsüz hale getirilmesi demektir.
       Dosya sahibi sanıklara gelince, bunlar başta sahtekarlık, kaçakçılık ve dolandırıcılık olmak üzere işledikleri çeşitli suçlarla, belki de yüz binlerce insanın canını yaktılar. Öteden beri aynı durumun, yerel mahkemelerde de sık sık meydana geldiğini biliyoruz.
       Gerekçe mi? Dava çokmuş, ama hakim sayısı yetersizmiş.
       Gaziosmanpaşa’daki Göztepe İlkokulu’nda, yazı tahtasına kadar dayanan 120 öğrenciye ders veren öğretmenin, “Bu kadar kalabalık sınıfa ders veremem ve onların sınav evrakını okuyamam.” dediğini hiç duymadım. Bir günde, 100’ün üzerindeki hastaya poliklinik yapan doktorun, “Bu kadar çok hastaya bakamam.” dediğini de hiç duymadım.
         Bırakınız öğretmeni ya da doktoru, hiçbir kamu görevlisinin görev yükünün ağırlığını bahane edip, görevini ihmal ettiğini hiç duymadım. Kaldı ki, Türk Ceza Yasası, kamu görevlilerinin görevlerini ihmal etmelerini suç saymış ve ihmali görülenlerin üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmetmiştir. Yargıya gelince, dosya çok, iş yükü fazla.
         Şimdi, herkesin aklına gelen soruyu hemen soralım. Mahkeme kapısında yıllarca sürüklenip hakkını arayan, son olarak da Yargıtay’dan karar bekleyen mağdurlar, haklarını bundan sonra nerede arayacaklar? Bu insanlara yazık değil mi?
       Zaman aşımından yırtan bu kişilerinse, yeni kurbanları acaba kimler olacak? Adalet, bu mudur?
       Devlet kadrolarını militanlarıyla olduran siyasi iktidarın, Yargıtay’a verebilecek hakim kadrosu yok mudur? Yargıtay Başkanının bunu dillendirmeye ve kadro istemeye dili varmıyor mu?
       Hakim kadrosu yetersiz olsa da, Yargıtay’ın bu gerekçeyle  14 bin dosyayı zaman aşımına uğratıp, hükümsüz kılmaya hakkı  ya da yetkisi olabilir mi?
Aksi halde iktidarın;  “Yargı, yargıya bırakılamaz.” söylemi geçerli olmaz mı?
Kaynak: (İHA) - İhlas Haber Ajansı Editör:
 
Etiketler:
Yorumlar
Saray Gözlem Gazetesi
Ulusal Gazeteler
Alıntı Yazarlar
Tekirdağ

Güncelleme: 04.05.2024
Bugün
11 - 15
Pazar
10 - 17
Pazartesi
8 - 17
Tekirdağ

Güncelleme: 04.05.2024
İmsak
24 Şevval 1445
Sabah
04:18
Öğle
05:58
İkindi
13:12
Akşam
17:03
Yatsı
20:15
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
1
Galatasaray
93
80
1
3
30
34
2
Fenerbahçe
89
89
1
5
28
34
3
Trabzonspor
58
60
12
4
18
34
4
Başakşehir
52
46
12
7
15
34
5
Beşiktaş
51
45
13
6
15
34
6
Kasımpasa
49
56
13
7
14
34
7
Rizespor
49
45
13
7
14
34
8
Alanyaspor
48
49
10
12
12
34
9
Sivasspor
48
41
10
12
12
34
10
Antalyaspor
45
39
11
12
11
34
11
A.Demirspor
41
49
11
14
9
34
12
Kayserispor
40
39
13
10
11
34
13
Samsunspor
39
37
15
9
10
34
14
Ankaragücü
38
42
12
14
8
34
15
Karagümrük
36
41
16
9
9
34
16
Konyaspor
36
34
14
12
8
34
17
Gaziantep FK
34
39
18
7
9
34
18
Hatayspor
33
38
15
12
7
34
19
Pendikspor
30
38
18
9
7
34
20
İstanbulspor
16
26
23
7
4
34
Nöbetçi Eczane


Nöbetçi eczanlerle ilgili detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

Arşiv Arama
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı