Moved Permanently

      Yüce Peygamberimizin 1440 ncı doğum yıldönümünü, bu yıl daha farklı ve daha bir coşkuyla kutladık. İlçemizdeki etkinlikleri düzenleyen ve başarıyla uygulayan Müftümüz Bahri Şamat’ı tebrik ediyorum. Etkinliklere maddi ve manevi destek veren herkese de, buradan teşekkür ediyorum.

   Peygamberimiz Hz. Muhammed’in doğum yıldönümü münasebetiyle, 1989 yılından beri her yıl kutlanan “Kutlu Doğum Haftası”, bu yıl da yurt genelinde ve yurt dışında yapılan etkinliklerle çok mutlu geçti. Başlangıçta hafta, “20-26 Nisan tarihleri arası” olarak benimsenmişse de, 23 Nisan etkinliklerini de içine aldığı ve bu nedenle bazı itirazlara sebep olduğu için, bu yıl 14-20 Nisan tarihleri arasında kutlandı.
        Bilindiği gibi Hz.Peygamber, Arabi aylardan Rebiyülevvel ayının 12 sinde dünyaya gelmişti. Miladi Takvimden yıl olarak 10 gün daha kısa olan bu takvime göre, Peygamberimizin doğum gününü sabitlemek mümkün olmamıştı.
        Diyanet İşleri Başkanlığı aldığı bir kararla, bu tarihi Miladi takvimle sabitledi ve her yıl Nisan ayının 14-20 si arası olarak belirledi. İyi de oldu.
       Aslında, Peygamberimizin doğumu 14 ncü asırdan beri, “Mevlit Kandili” olarak kutlanıyor. Bir adı da “Vesiletü’n-Necat” olan Mevlit, Bakara Suresi’ndeki bir ayetin Bursalı bir Müezzin’in,  Hz. İsa’yı, Hz.Muhammet’ten üstün tutan yorumu sebebiyle, bir cevap olarak  Bursa Ulu Cami İmamı Süleyman Çelebi tarafından yazılmış (1409) ve her Kandilde, bu manzum kaside okunarak, bu kutlamalar hep yapıla gelmiştir.
       Kutlamaların bu yıl, başka bir ilginç yanı daha vardı. Bu yıl, Kur’an-ı Kerim’in inmeye başlamasının, 1400 ncü yılıydı. Yüce Peygamberimize bu paye 40 yaşında verildiğine göre, o mübarek insan teorik olarak yaşasaydı tam 1440 yaşında olacaktı.
                BOZULMAYAN TEK KAYNAK; KUR’AN-I KERİM
      Semavi dinlerin içinde, kitabı tahrif olmayan tek din, İslam Dini’dir. O sebeple Kur’an-ı Kerim, Hz.Peygamberin mucizesidir. Müspet bilimin konuları ve kuralları bile tartışılırken Kur’an, bütün dünya da en sağlam ve en güvenilir kaynak olarak kabul edilmektedir.
       İstanbul’da görev yaptığım uzun yıllar içinde, pek çok gayrimüslim dostum da oldu. Kur’an-ı Kerim’in çok sağlam bir kaynak olduğunu, bu gayrimüslim dostlarımın pek çoğundan da, büyük bir memnunlukla duydum. Bu çok önemli kaynağa sahip olan İslam Dini’nin bir mensubu olmaktan büyük huzur ve mutluluk duyduğumu, burada belirtmek istiyorum
       Benim bu mutluluğumu örseleyen durumsa, bu yüce dinin ve kutsal değerlerinin, sırf bir takım çıkarlar için siyasete alet ve kalkan edilmesidir. Yasaları bırakın, Anayasamız bile buna bir türlü engel olamıyor.
      İşin ilginç yanı, buna engel olmak isteyen kimi muhalefet partilerinin din karşıtı gibi gösterilmesi, hem bu partilere, hem de taraftarlarına karşı büyük haksızlık oluyor. Ne var ki, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle CHP Genel Başkanı’nın düzenlenen önemli bir programa katılıp, ders verir gibi görüşlerini ortaya koyması, herkesi ayrıca mutlu etti. Genel Başkanı buradan kutluyorum.
                         İLÇEMİZDE “KUTLU  DOĞUM HAFTASI”
       Hafta, ilçemizde de önemli etkinliklerle ve ilgi çekici bir biçimde kutlandı. Türk Polis Teşkilatı’nın 165 nci kuruluşu yılı dolayısıyla İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün hafta başında Ayaspaşa Camii’nde okuttuğu Mevlit, vatandaşlar tarafından büyük takdirle karşılandı.
       16 Nisan Cuma günü akşamı da, Belediye Kültür ve Sanat Merkezi’nde önemli bir Konferans düzenlenmişti.İlçe Müftülüğü’müzün yaptığı düzenlemeye göre, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr.Enver Uysal’ın verdiği konferans, büyük ilgiyle izlendi.
       Salon hınca hınç dolmuş, bir çok vatandaş konferansı ayakta izlemek zorunda kalmıştı. Müftü Şamat’ın  yaptığı konuşmada, ayakta izleyenlerin sevabının iki kat olacağını söylemesi, ayaktakileri daha çok memnun etti.
        Doç.Uysal’ın verdiği bilgilerden, herkes istifade etme imkanı buldu. Programın sonunda Eyüp Sultan İlahi Gurubu’nun, sazlar eşliğinde icra ettiği dini musiki, izleyenlerin büyük beğenisini kazandı.
       Gecenin, küçük ikramlarla sona ermesi, katılan herkesi memnun ve mutlu etti. Etkinliğin giderlerine katkıda bulunan bazı kuruluşlara, halkımız adına biz de buradan teşekkürlerimizi sunuyoruz.
        Başta Müftü Bahri Şamat olmak üzere, etkinlikte emeği geçen herkese  takdir ve şükranlarımızı ifade ediyoruz.
                                          KÜÇÜK BİR NOT
        İstiklal Marşı ile açılışı yapılan dini nitelikli kimi tören ve toplantılardaki saygı duruşlarında, “Atatürk”ün adı söylenmiyor. Sadece, “Şehitlerimiz için” deniliyor. Bu durum, herkes gibi, benim de dikkatimi çekiyor. Sebebi sorulduğunda,  “Atatürk’ü de, şehitlerin içine kattık.” deniliyor. Atatürk, şehit değildir. Nitekim, bu  toplantıdaki saygı duruşunda da, takdimci ayni hatayı yaptı.
       Oysa takdim, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Büyük Atatürk ve Aziz Şehitlerimiz için” biçiminde  olmalıydı.
       Kimi çevrelere göre Atatürk’ün beşeri zaafları, hatta kimi günahları olsa bile o, bu vatanın kurtarıcısı ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusudur. Bu toprakların üzerinde, onun cesareti, basireti ve kahramanlığı sayesinde varız ve yaşıyoruz.
       Daha fazla bir şey söylemeden, bundan sonraki tören ve toplantılarda, ama her yerde bu duruma dikkat edileceğini umut ve temenni ediyorum.
             Ucuz “Umre” Fırsatı !..
    Hac taleplerinin yoğunluğu ve kur’aya tabi olması, Hac imkanı bulamayan vatandaşları “Umre” yapmaya yöneltti. 15 günlük Umre turları bile 1000 Euro’nun üstüne çıkınca, vatandaşlar şimdi, daha ucuz “Umre” yapabilme imkanlarını arıyor.
           HAREMEYN FİRMASI, ŞİMDİ BU  İMKANI  SAĞLIYOR
        Yakından tanıdığım “Haremeyn”  adlı Turizm firması, 21 Mayıs 2010 günü yapacağı Umre ziyaretinde, vatandaşlara ucuz Umre yapma imkanı sağlıyor. Üstelik, 19 gün sürecek olan bu ziyaretin bedeli, Sabah kahvaltısı ve Akşam yemeği ile birlikte 790 Euro ve ödeme 4 taksitte. Bu tur, bu fiyata ve bir defaya mahsus olmak üzere yapılacak.
        Ürdün Hava Yolları ile yapılacak seyahatte, önce Ürdün’ün başkenti Amman’a gidilecek, oradan da Cidde’ye uçulacak. Cidde’den, karayolu ile Mekke’ye gidilerek 9 gün kalınacak, Umreyi müteakip Medine’ye gidilerek, burada da 10 gün kalındıktan sonra, yurda dönülecek.
        İstekli vatandaşlar için firmanın telefonu; (0212) 534 42 41
        Bu yazının yayınlandığı tarihte eğer yerler dolmamışsa, kayıt yaptırmak mümkün. Buradan duyurulur.
       
 “Cihet-i Askeriye” de Neler Oluyor?
      Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının “Yargı  ve Asker düşmanlığı”, hız kesmeden devam ediyor. Askeri, darbecilikle, yargıyı da yasama ve yürütmeye müdahale etmekle suçlayan iktidarın yalaka kalemleri ve televizyon sözcüleri,  bu iki kuruma her gün ver yansın ediyor.
       Kendini savunma durumunda kalan bu iki kurumun üst  temsilcileri, bu sebeple de ayrıca suçlanıyor. Yine bu köşede yayınlanan 7 Nisan 2010 günlü yazımda, “Ordusu ve yargısı çöken bir toplumda, hiçbir şeyin ayakta kalamayacağını” yazmıştım. Herkesçe benimsenen bu görüşümü, şimdi bir kere daha tekrar ediyorum.
     Bu memlekette asker düşmanlığının çok tehlikeli boyutlara ulaştığını ve artık sona ermesi gerektiğini de,  22 Ekim 2008, 30 Aralık 2009, 10 Şubat 2010, 24 Şubat 2010, 17 Mart 2010 ve 7 Nisan 2010 günlü yazılarımda da, açıkça ifade etmiştim. Ben, son ermesini beklemeye devam ediyorum.
                             ASKERİYE’DE NELER OLUYOR?
     İç ve dış tehlikelere karşı en büyük güvencemiz olan Ordumuzun, siyasi çekişmelerin dışında tutulmasını ve itibarının korunmasını benim gibi hemen herkes arzu ederken, kimi Ordu mensuplarının ve ailelerinin yaptığı hatalar, doğrusu insanı şaşırtıyor. Üzüyor ve geleceğe ait umutlarını kırıyor.
       Öncelikle, kimi Ordu mensuplarının başvurduğu intihar vakaları, “Bu insanları, canından bezdiren sebep nedir acaba?” sorusunu akıllara getiriyor. Onur mücadelesi veren insanların, kimi hallerde canına kıydıkları, görülen vakalardandır. Ancak, intihar olaylarına bazı aile içi ilişkilerin sebep olması ve bu ilişkilerin askeri yıpratabilecek bir boyut kazanması, üzüntünün esas kaynağı oluyor.
        Geçtiğimiz hafta bir emekli Tümamiralin başına gelenler, asker-sivil herkesi derinden yaraladı. Böyle bir olayın, bu seviyedeki ve bu kurumdaki insanlarca yaşanması, askeri yıpratmaya yetip, artıyordu.
       Bir dönem İstanbul Boğaz Komutanlığı da yapan Emekli Tümamiralin, gizlilik taşıyan kimi askeri belgeleri evine  getirdiği, bunları para karşılığı sattığı, evinde 5 milyon dolar gibi yüksek miktarda para bulundurduğu, Başkanı olduğu Konut Kooperatifini dolandırdığı, daha başka kirli ilişkilerin içine girdiği ve bu sebeple Orduevlerine sokulmadığı iddia ediliyordu. İddia edense, Amiralin boşanmak üzere olduğu eşiydi. Eş, bunları söylemekle kalmıyor, Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın eşinin pırlantalarını alıp geri vermediğini söylüyor ve Komutan ve eşini hırsızlıkla suçluyordu. Daha neler, neler !...
        Söylenenler birer iddiadan ibaret olsa da, söyleyen bir eşti. Biliyorsunuz, İSKİ yolsuzluğu da, bir eşin ihbarı ile ortaya çıkmıştı.
       Genelkurmay Başkanı, iktidar ve yandaşlarının saldırılarına karşı kurumunu savunmaya çalışırken, şimdi bir de askerin aile içi  yolsuz ve çirkin ilişkileri ile uğraşmak zorunda.
       Her şeye rağmen bütün bu olup bitenleri, her mesleğin mensupları arasında görülebilecek münferit olaylardan saymak gerekiyor. Israrla söylüyorum. Ordumuza güvenmeli ve askerimize mutlaka sahip çıkmalıyız. Çünkü, dara düştüğümüzde, sığınacak başka kapımız yok !...