301 Moved Permanently

Moved Permanently

The document has moved here.

Haber Detayı
14 Ekim 2010 - Perşembe 14:26 Bu haber 2220 kez okundu
 
Kapıldım Gidiyorum Bahtımın Rüzgarına
Köşe Yazıları Haberi


     5 ya da 12 Haziran 2011 Pazar günü genel seçim var. “AKP, bu seçimi de kazanır mı?” derseniz, dayak yemeye alışmış olan bu millet oylarını verirse, tabii ki kazanır. Ondan sonra hep bir ağızdan, “Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına …”

         Besteci Kaptanzade Ali Rıza Beyin, Ömer Bedrettin Uşaklı’nın dizelerinden esinlenip bestelediği bu hicaz şarkı, Üniversitede okuduğumuz yıllarda dilimizden hiç düşmüyordu.
           Belki de, daha gençlik yıllarımızda hayatın akışına uymaktan başka çare olmadığını görüp, kapıldığımız umutsuzluk bizi bu şarkıya bağlamıştı. Geriye dönüp baktığımızda, geçen onlarca yıl sonra insanların geleceğe ait düşüncelerinde fazlaca bir şeyin değişmediğini görüyoruz. Nasıl “değişti” diyebiliriz ki? İnsanlar, geleceklerinden yine umutsuz, yine mutsuz ve yine endişeli.
          Eskilerin tabiri ile hayatın yükünü omuzlayan insanlar “kaçmaktan, kovalamaya vakit bulamayınca”, işte böyle bahtının rüzgarına kapılıp gidiyorlar. 


                             ÜLKEMİZ ZENGİN, İNSANLARI FAKİR
       Türkiye, coğrafi konumu itibariyle dünyanın en şanslı ülkelerinden biri. Üç tarafı denizlerle çevrilmiş. Toprakları verimli ve nüfusuna fazlasıyla yeterli. Senenin her zaman diliminde dört mevsimi yaşıyor. Yeraltı zenginlikleri, yer üstünü aratmıyor. Halkı, vatanını seviyor ve bu toprakları dış tehlikelere karşı korumaya kararlı. Milli meselelerde duyarlı. Daha sayılabilecek olumlu bir çok nitelikleri var. Ama, iyi yönetilmiyor, iyi yönetilemiyor.
         Bu kötü yönetim sebebiyle, halk arasında ekonomik ve sosyal bir denge kurulamamış ve kurulamıyor. Ulusal gelirin % 80’i, 20 azınlığın elinde toplanmış. Halkın % 80’i ise, bu gelirin ancak % 20 si ile kifayet ediyor. Başka bir söylemle, geçinmeye çalışıyor.
         Varlıklı azınlık kazancını hangi keyfi işlerde tüketeceğinin planlarını yaparken, umutsuz ve mutsuz çoğunluk kışı nasıl çıkaracağını, oğlunu ya da kızını nasıl evlendireceğini, çocuklarını nasıl okutacağını, biriken borçlarını nasıl ödeyeceğini, sözün kısası karnını nasıl doyuracağını hesap etmeye çalışıyor.

           BU GÜNLERDEN, SADECE AKP İKTİDARI MI SORUMLU?
       Tabii ki değil. Öncelikle, ülkenin kötü yönetimine karşı 50 yıl önce başlayan askeri darbelerin, bu kötü tabloda çok büyük payı var. Darbelere rağmen iktidar olanların bir türlü uslanmaması, ülkemizi hep kötüye doğru
götürdü.  O kadar ki, 2000 yılına gelindiğinde siyaset o kadar ayağa düştü  ve ülkenin yönetimi o kadar kötü hale geldi ki, yeni kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidarı adeta kucağında buldu.
         Bu kötü yönetime, bir de terörün eklenmesi ve ülkeyi bölmek isteyen faaliyetlerin ortaya çıkması kambur üstüne, kambur getirdi.
         Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, 12 Eylül darbesinden sonra ülkenin yönetimine hakim olan Turgut Özal iktidarı, “yolsuzluk” kapılarını da arkasına kadar açınca, artık iler tutar hiçbir yanımız kalmadı.

                               AKP İKTİDARI, KAYGI VERİYOR !
       Ülkenin içine düştüğü “vahim” durumdan yararlanıp, iktidarı çok kolay biçimde ele geçiren Adalet ve Kalkınma Partisi, ülkeyi “güllük/gülistanlık” göstermesinin aksine, tam bir uçuruma doğru götürüyor.
       Borç olarak dışarıdan alınan ve yine borç olarak içeriden toplanan paralar ve satılan milli varlıklarla ülkeyi bugünlere getiren iktidar, bu durumu biraz daha devam ettireceğe benziyor.
        Ya birkaç yıl sonra, bu ülkenin hali ne olacak? Nedeni ortada. Satılacak başka neyimiz kaldı ki? Avrupa ve Amerika bu yönetimi alkışladığına göre, bizi çok sevdiklerinden mi? Asla !.. Devletin devamlılığına güvenilip alınan bu kadar borç, nasıl ödenecek? Ya da Avrupa Birliği masalına kanıp, verilen onca tavizlerin altından nasıl kalkılacak?
         Hepsinden önemlisi, yaşamın bir parçası haline gelen terörle nasıl baş edilecek? Ülkeyi bölmek ve ayrılmak isteyen bölücülerin terörü vasıta yapan istekleri nasıl karşılanacak? Kısacası, bölünmeye “Evet” mi denilecek?

                             BU MİLLET, KİME GÜVENECEK?
       Demokrasiye sımsıkı bağlıyız. Ülkenin, darbelerle yönetilmesine asla razı değiliz. Demokrasiden doğan mahzurların, sorunların yine demokrasi içinde çözülmesinden yanayız.
        Ama, vaktiyle darbe yaptı diye yurt savunmasında ve toplum düzeninin korunmasında en büyük güvencemiz olan Türk Ordusu’nun yıpratılmasını, moralinin bozulmasını ve siyaset konusu yapılmasını, asla kabul edemeyiz.
        Bu köşede, daha önce defalarca yazdığım gibi bu coğrafyada bizi güçlü kılan, dostlarımızı sevindiren, düşmanlarımızı ise kahreden, Ordumuzun hem sayısal, hem de moral gücü ve üstünlüğüdür.
                         ORDU’NUN,  MORAL GÜCÜ KALDI MI Kİ?
        Ergenekon davası ortaya atıldığından beri, iktidar yanlısı medyada Orduya karşı inanılmaz bir “yıpratma kampanyası” başlatıldı. Kampanya, halen devam ediyor. Hata yapan Komutanları eleştirmek, işi Orduyu “aşağılama” noktasına getirdi. İktidarın göz yumduğu, belki de desteklediği bu kampanya ile bu göz bebeğimiz, büyük bir moral kaybetti.
         Bu yetmiyormuş gibi, askerliğin kısaltılması ya da paralı askerlik gibi Orduya güç kaybettirecek davranışlar da sergilenince, insan geleceğine artık eskisi gibi güvenle bakamıyor.
         Bu ülke, güçsüz ve morali zayıflamış bir Orduyla bu amansız teröre karşı nasıl mücadele edecek? Dışarıya karşı, kendisini nasıl savunacak? Düşmanlarına karşı acaba nasıl “caydırıcı” olacak? Ve daha pek çok soru insanın aklına geliyor


                        HALKIMIZ, ADALET’TEN DE UMUTSUZ !
        İktidarın yaptığı son Anayasa değişikliği ile “Adalet” te artık açmaza girdi. Anayasa Mahkemesi’nin başka maksatlarla yeniden teşkili ve Hakim/Savcı atamalarını yapan Kurulda oynanan oyunlar, yargıya olan güveni de giderek ortadan kaldırıyor.
        Zaten yıllardan beri tartışılan yargı kararları, bundan sonra belki de hiç güven vermeyecek.
         Başka güven vermeyen bir kurum da “Muhalefet partileri”. Görünen o ki, iktidar muhalefet partilerini hiç ciddiye almıyor. Başbakanın, muhalefete karşı “alaylı” yaklaşımı, muhalefetin de bu yaklaşıma karşı ciddi tepki verememesi, muhalefete olan güveni ortadan kaldırıyor.
        Muhalefetsiz demokrasi olmayacağı gibi, karşısında muhalefet olmayan bir iktidar da olamaz.
         5 ya da 12 Haziran 2011 Pazar günü yine genel seçim var. Adalet ve Kalkınma Partisi, bir dönem daha iktidarını “torbada keklik” gibi görüyor.
       “Yine olur mu?” derseniz, dayak yemeye alışmış olan bu millet oylarını verirse, neden olmasın?
         Ondan sonra, gelsin Kaptanzade Ali Rıza Bey’in hicaz şarkısı;
       “Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına”
       
Kaynak: (İHA) - İhlas Haber Ajansı Editör:
 
Etiketler:
Yorumlar
Saray Gözlem Gazetesi
Ulusal Gazeteler
Alıntı Yazarlar
Tekirdağ

Güncelleme: 02.05.2024
Bugün
10 - 16
Cuma
12 - 15
Cumartesi
12 - 17
Tekirdağ

Güncelleme: 02.05.2024
İmsak
22 Şevval 1445
Sabah
04:22
Öğle
06:01
İkindi
13:12
Akşam
17:03
Yatsı
20:13
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
1
Galatasaray
93
80
1
3
30
34
2
Fenerbahçe
89
89
1
5
28
34
3
Trabzonspor
58
60
12
4
18
34
4
Başakşehir
52
46
12
7
15
34
5
Beşiktaş
51
45
13
6
15
34
6
Kasımpasa
49
56
13
7
14
34
7
Rizespor
49
45
13
7
14
34
8
Alanyaspor
48
49
10
12
12
34
9
Sivasspor
48
41
10
12
12
34
10
Antalyaspor
45
39
11
12
11
34
11
A.Demirspor
41
49
11
14
9
34
12
Kayserispor
40
39
13
10
11
34
13
Samsunspor
39
37
15
9
10
34
14
Ankaragücü
38
42
12
14
8
34
15
Karagümrük
36
41
16
9
9
34
16
Konyaspor
36
34
14
12
8
34
17
Gaziantep FK
34
39
18
7
9
34
18
Hatayspor
33
38
15
12
7
34
19
Pendikspor
30
38
18
9
7
34
20
İstanbulspor
16
26
23
7
4
34
Nöbetçi Eczane


Nöbetçi eczanlerle ilgili detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

Arşiv Arama
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı