Moved Permanently

Eskiden,adına böyle denirdi. Şimdi ‘Genel Kurmay Başkanı’ deniyor. Ve şimdi o kişi, emekli edilip hapse atılıyor. İlker Başbuğ’dan söz ediyorum ve olup bitenlere bir türlü inanamıyorum.

İlker Başbuğ, tam benim yaşımda. Bu iktidar tarafından Genel Kurmay Başkanlığı’na getirildi. İki yıl bu görevi yaptı ve sürekli olarak,  Başbakan’ın emri ve gözetimi altındaydı. Sık sık bir araya gelirler ve memleketin ali meselelerini konuşurlardı.

    İlker Paşa, süresini doldurup emekli oldu. Ödüllerle uğurlandı. Filvaki, görevi sırasında patlak veren Ergenekon olayında, suçlanan Komutanları savunması halkın ilgisini çekerken, iktidarın da tepkisini çekti.    İktidar yanlısı basın-yayın organlarının taraflı yayınları, İlker Paşa’yı da örgüt yanlısıymış gibi gösterince, Paşa mimlenmekten kurtulamadı.

SELEFİ KURTULDU, O SUÇLANDI!

Oysa, selefi olan ve görevi ona devreden Yaşar Büyükanıt Paşa, hükümete karşı 27 Nisan 2007 Muhtırası’nı vermiş ve bunu bizzat yazdığını, daha sonra kendisi de açıklamıştı.

    Kenardan, köşeden darbe ve örgüt söylentilerine karıştığı iddia edilenler bir bir toplanmış, Büyükanıt Paşa ise hükümetin tahsis ettiği lüks aracında dolaşırken, İlkerPaşa’ya Silivri yolu görünmüştü. Tıpkı, o popüler şarkıda olduğu gibi, “Sana sevdanın yolları, bana kurşunlar” olmuştu.

İLKER PAŞA, ÖRGÜTÇÜ VE DARBECİ (YMİŞ)

    İlker Paşa sivil hayata alışmaya çalışırken örgüt kurmak,  yönetmek ve darbeye teşebbüs suçlamasıyla tutuklandı. İktidara darbe sinyalleri yollayan Yaşar Büyükanıt Paşa ise, lüks aracının tadını çıkarmanın gayretinde.

    Değerli okuyucularım, yurt savunması için örgütlenmiş olan silahlı Türk Ordusu, bütün Genel Kurmay Başkanları’nın zaten emir ve komutasında. Bir Genel Kurmay Başkanı. Başka nasıl bir örgüt kurabilir, anlamak mümkün değil. Darbe yapmak gibi bir niyetleri varsa, 700 bin kişilik büyük bir güç zaten ellerinin altında.

    İşte, İlker Paşa’nın ayrıca silahlı örgüt kurmak ve darbeye teşebbüs etmek suçlamasını anlamak, bir türlü mümkün olmuyor.

ÖRGÜTÇÜLÜK YOK, DARBECİLİK VARMIŞ

    15 aydan beri tutuklu olan İlker Paşa hakkında, Savcı mütalaasını verdi ve Paşa’nın ölünceye kadar hapiste tutulmasını istedi. Bunu yaparken “örgüt kurmamış, ama darbeye teşebbüsü var” dedi.

    Ben, İlker Paşa’nın avukatı filan değilim. Onun avukatları var. Onun, sürekli olarakhaklılığını ifade etmeye çalışıyorlar. Tabii, dikkate alan olursa.

    İşin, benim bir türlü anlayamadığım tarafı, Paşa teşebbüs etmiş de başaramamış mı? Ya da darbe için plan, program yapmış da uygulayamamış mı? Bu işe nasıl teşebbüs etmiş, kimlerle, ne zaman bu işi yapmaya kalkmış?

    Bu sorulara cevap olabilecek tek bir emare yok. İşte, ben buna şaşıyorum.

    Adamın, hiçbir iddia ile ilgisi yok, aleyhine hiçbir delil yok, 15 aydır içeride ve ölünceye kadar hapiste kalması isteniyor. Muhtıra vererek, zımnen de olsa darbe tehdidinde bulunan ve bunu daha sonra açıkça söyleyen selefi ise, iktidarın kanatlarının altında, lüksaracıyla keyfinin doruklarında.

    İlker Paşa şimdi;“İyi ki idam kaldırıldı. Olsaydı, idam edilmemi isteyeceklerdi” diyor ve doğru söylüyor.

‘İlker Paşa haklı da, ötekileri haksız.’ demiyorum. Onun durumu. dikkati daha çok çekiyor.

Beni esas üzen, korkutan ve ürkütense, zulme dönüşen bütün bu haksızlıkların, korumasına sığındığımız ve her zaman muhtaç olduğumuz “adalet” adına yapılmasıdır.