8 nci Cumhurbaşkanı merhum Özal’ı, bu köşede birkaç defa konuk ettim. Onun siyasi hayatında, ilginç serüvenleri oldu. 12 Eylül askeri darbesi, en çok ona yaradı. Parti kurdu, seçim kazandı. Önce Başbakan, sonra Cumhurbaşkanı oldu.

       Ülkenin yönetiminde, “reform” sayılabilecek yenilikler yaptı. Yaptı, ama devr-i iktidarında “yolsuzluklar” da zirve yaptı. Yolsuzlukta rekor kırdı ve onun iktidarı, tarihe en yolsuz iktidar olarak geçti.

       Bu rekoru kırarken, ailesi hep başrollerde oynadı.

       Neyse ki, şimdiki iktidar onun bu rekorunu elinden aldı.

                  TURGUT ÖZAL ÖLDÜ MÜ, ÖLDÜRÜLDÜ MÜ?

       17 Nisan 1993 günü hayatını kaybeden Özal için, pek tantanalı cenaze merasimi yapıldı. O sırada ne ailesi, ne de başka bir kişi ortaya çıkıp, “Özal, eceliyle ölmedi.” diye bir iddiada bulunmadı.

      Ne olduysa, geçen sene oldu. Eşi ortaya çıkıp, “Eşim zehirlenerek öldürüldü.” dedi. Ama, neden öldürülmüş olabileceği hakkında somut hiçbir deli ortaya koyamadı ve inandırıcı hiçbir söylemi olmadı.

      Annesinin bu iddiası oğlu tarafından da desteklendi, ancak hiç kimse  bu iddialara katılmadı.

       Ana-oğlun iddiaları artınca, Ankara C. Savcılığı’nın talimatıyla nihayet  mezarı açıldı. İskelet, Adli Tıp’a taşınarak üç günlük tetkikten  epey sonra, resmi açıklama yapıldı. “Zehirlenme yok!”

        Bu arada oğlu, babasının cesedinin çürümediğini öne sürüp, onun dolaylı yolla da olsu “ermiş” olduğunu söylese de, buna da hiç kimse inanmadı.

                               “ÖZAL ŞEHİT SAYILSIN” MIŞ!

       Bütün bilimsel bulgu ve raporlara rağmen, aile hala ısrarcı. Özal’ın vazife başında öldürüldüğünde direnip, şehit sayılmasını istiyorlar. Bunu istemekle kalmıyorlar, “Bütün hakları verilsin.” diyorlar. Kısacası, devletten para istiyorlar.

       Halkımız da buna, pek tabii ki “Pes artık” diyor.

      Turgut Özal’ın eceliyle öldüğü artık kesindir. İki gün önce konuşan en yakın adamı Mehmet Keçeciler bakın ne diyordu? “Turgut Bey, ölümünden kısa süre önce Kalp, Prostat ve Göz olmak üzere üç önemli ameliyat geçirdi. Ayakta dolaşmasına rağmen, ağır hastaydı. Ölümünden hemen önce çıktığı Orta Asya ülkeleri gezisinde, namaz kılarken secdeden ayağa kalkamadı. Biz kaldırdık. Tamamen eceliyle ölmüştür ve o defter çoktan kapanmıştır. Bilimsel raporda da zehirlenme görülmediğine göre, onun ölümünü tartışmak artık doğru değildir.”

        Bütün bunlara rağmen eşi ve oğlu, onun misyonunu benimseyen AKP iktidarından önce şehitliğini, sonra da yüklüce bir para istiyorlar.

       Bu hengamede, “şehitlik” iyice ayağa düşürülüp Özal şehit sayılırsa, sakın şaşırmayın.

                                                               ***

 Kutlu Doğum Haftası, Saray’da Pek Güzel Kutlandı

       İslam’ın “nur”u ve “iki cihan güneşi” Peygamberimiz (s.a.v) in 1342’nci doğum yıldönümü, ilçemizde de törenlerle kutlandı. İlçe Müftülüğü’nün düzenlediği etkinliklere, halkın ilgisi de büyük olunca, kutlamalardan herkes mutlu oldu.

       Hemen belirtelim. Hiçbir İslam ülkesinde, böyle bir hafta kutlanmıyor.

       Yarışmalardan tutun da, özel anma programlarına kadar bir çok etkinliğin sergilendiği ilçemizdeki  kutlamalarda, kapanış da pek güzel oldu.

       Belediye Kültür Merkezi’nde, yoğun bir katılımla gerçekleşen kapanış gecesindeki  konuşma ve gösteriler ise, büyük bir heyecanla izlendi.

      Gecenin açılışında, “İslam büyükleri, Şehitlerimiz ve büyük kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk için saygı duruşu” na yapılan davet, ayrı bir heyecan yarattı.

       Peygamberimizin yüceliğinin yanında Atatürk’ün de yad edilmesi, büyük  takdir topladı ve pek güzel oldu.

       Etkinliği başarıyla organize eden ve yöneten  Müftümüz Bahri Şamat ile ekibini ve kutlamalarda emeği geçen herkesi, halkımız adına buradan  tebrik ediyorum.

                                                           ***  

      Bankalar, Halkı Soymaya Devam Ediyor !

      Ekonominin “can damarı” sayılan Bankalar, damarlarındaki kanına kadar halkı soyuyorlar. Bunu yaparken, 5411 numaralı Kanunun 74. maddesini kendilerine  kalkan yapıyorlar. Ve, eleştirilmeyi istemiyorlar.

      Anılan Kanun’un; “Bankaların faaliyetleri, güvene dayanır. O sebeple, Bankalar hakkında yapılacak haberlerde hassasiyet gösterilir. İtibarı zedeleyici haberlerden kaçınılır.” diyen maddesine güveniyorlar.

       İyi de, sormak lazım. Hesap işletim ücreti’nden tutun da (ne demekse?), bilgi sormaya kadar vatandaşlardan tam “33 kalemde” bu paraları neden alıyorsunuz?

       Eskiden, silahlı gangsterler Bankaları soyardı. Şimdi Bankalar, üstelik silahsız olarak halkı soyuyorlar.

       Üç gün önce, İş Bankası Saray Şubesi’ndeki vekaletle yetkili hesabıma yatırılan ve çekilen paralara ait bir fiş çıkarmalarını istedim.

        Bilgisayarın düğmesine basıp, saniyede çıkardılar. Çıkardılar, ama buna karşılık benden tam “18 lira 90 kuruş” aldılar. (Makbuz Tarih/No. 19.04.2013-1580/0006-0008 - 0009)

         Düşünebiliyor musunuz? Sadece hesap bilgilerimi sordum, benden para istediler ve aldılar. Hem de ne para?

         İtiraz edince de, parayı tahsil eden Memur Sezgi Keşli Karabulut, her müşterisine yaptığı gibi, beni de iyi bir azarladı.

         Değerli okuyucularım, bütün bunlara rağmen müşterisine nazik davranan,  ve kanaatkar olan Bankalar da var. Seçiminizi, siz de ona göre yapın.

         Benim esas merak ettiğim, “Kaldıracağız” diyen hükümet, bu vurgunu acaba ne zaman kaldıracak?

         Genç Avukat Eray Nayır, Bürosunu Açtı

        Doğum yerim olan Küçükyoncalı Köyü, ilçemizde okuyanı en çok olan bir köy. Bu köyden çıkıp da,  ilk yüksek öğrenim yapan bir kişi olduğum için pek mutluyum.

         Beni esas mutlu edense, köydeki öteki gençlerin de bu atılımı takip etmeleri ve yüksek öğrenim yapanların sayısının giderek artmasıdır.

         İşte, bunlardan biri de Sait Eray Nayir oldu. Sait Eray, yurt dışında hukuk tahsil ettikten sonra, stajını da tamamlayıp Avukat oldu. Ve, geçen hafta ilçemizde Gürsel Paşa Caddesi’ndeki Detay İş Merkezi’nde Bürosunu açtı. Hayırlı olsun.

        Sait Eray’ın işi kolay değil. Çünkü o, “Haklı’nın değil de, Güçlü’nün Adaleti’nin egemen olduğu” bir ülkede Avukatlık yapacak.

        Ona, işinde başarılar ve kolaylıklar diliyorum.

   Saray’daki “T.C.” ler, Ne Zaman Kalkacak?

    Hemşerilerimiz soruyor. ”İlçemizdeki resmi kurumların başındaki T.C.’ler ne zaman kalkacak?” diyorlar.

       Merak etmeyin. Saray’lılar, buna izin vermeyecek! Kan dökerek, can vererek kazanılan bu toprakların üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet yaşayacak ve onu simgeleyen “T.C.”ler ne Saray’dan, ne de başka hiçbir yerden, hiçbir zaman kalkmayacak.

         Unutmayalım. Akıllı insanlar savaşarak kazandıklarını, savaşmadan kaybetmezler.