Değerli okuyucularım, Başbakanı ve icraatını, eleştiri sınırları içinde kalarak bu sütunlarda defalarca yazdım. Bu güne kadar icraatındaki yanlışlıklar ve çarpıklıklarla, göz yumduğu yolsuzluklar yazılarıma hep konu oldu.

           “Faydalı hiçbir icraatı olmadı mı?” derseniz, tabii ki oldu. Oldu, ama yaptığı yanlışlar, onların hepsini sildi süpürdü.

           Ne var ki, son demecinde ona, yerden göğe kadar hak verdim.

          Yüksek Öğrenim öğrencilerinden bazıları, Denizli’de kiraladıkları evlerde kızlı-erkekli beraber kalıyorlardı. Yani aynı evlerde, aynı odaları paylaşıyorlardı.

         Başbakan, bu durumu yeni duymuş olmalı ki(!)“Böyle bir şey olamaz. Bu durum, bizim muhafazakar yapımıza ters. Müdahale etmesi için, Denizli Valisi’ne talimat verdim.” diyordu.

         Başbakan, bir kere daha “yerden göğe kadar” haklıydı. Bu durum, bir Müslüman toplumun geleneklerine, ahlak anlayışına ve toplumun muhafazakar yapısına aykırı bir durumdu. Başbakan, haklı olarak  işte buna işaret ediyordu.

YENİ Mİ HABERİNİZ OLDU SAYIN BAŞBAKAN?

Oysa, bu durum yıllardan beri en azından AKP iktidara geldiğinden beri yaşanan bir durumdu. Üstelik her geçen gün, öteki şehirlerimizde de gittikçe yaygın hale geliyordu.

     Birkaç yıl önce, Ankara’da kiraladıkları bir evde kalan 3’ü kız, 3’ü erkek 6 öğrenci, kaldıkları odalarda doğalgaz zehirlenmesinden ölmüşlerdi. Kiminin cesetleri yarı çıplak halde bulunmasına rağmen, halkın dikkati bu çarpık ilişki yerine doğalgaz şirketine çekilmiş ve İGDAŞ Genel Müdürü koltuğundan olmuştu.

     Kimi aileler, evlerini bu tür barınmalar için kiraya vermek istememiş, ancak ödenen yüksek kiraların cazibesine dayanamayınca bu çarpık ilişkilere onlar da mekan sağlayıcı duruma düşmüşlerdi.

      Bu durum, hala devam ediyor.

     Başbakan’ın, bütün bu olup bitenlerden haberinin olmaması mümkün değildi. Ne var ki, çarpıklık iyice su yüzüne çıkınca, artık tepki vermek zorunda kaldı.

  NİKAHSİZ İLİŞKİLER, HER YERDE DİZ BOYU !

      AKP iktidara geldiğinden beri, dini referans alan davranışlara bir de nikahsız ya da “Dini Nikah” la yaşama durumu eklendi.

 Gelen bir haberden, 37 AKP Milletvekili’nin çok eşli olduğu, resmi nikahlı eşlerin dışında, ötekileriyle “Dini nikahlı” olduklarını öğrendik.

     Bizim devlet ve toplum düzenimizde, esas olan “Medeni Nikah”tı. İsteyen, bu nikahtan sonra “Dini nikah” da yaptırabilirdi. Ama, asıl olan “Tek eşlilik” ti.

    Ne var ki, bütün bu çarpıklıklar bunlarla sınırlı değildi. Medeni nikahlı eşinin üstüne ve aynı evde yaşamak koşulu ile ikinci, üçüncü kadınları getiren erkekler de vardı. “Kuma” adı verilen bu ikinci/üçüncü kadınlar, birinci eşe bir hakaret ve zulümden başka bir şey değildi.

Fiili 35, itibari 50 yıldan beri devletin içindeyim. Görevim gereği bütün siyasi iktidarlarla yakın ilişkiler içinde çalıştım. AKP iktidarı, emeklilik dönemime rastladı. Ancak, bu iktidarı diğerlerinden daha fazla izleme imkanım oldu.

    Buradan açık söylüyorum. Bu iktidar kadar toplumda ahlaki çöküntü yaratan başka hiç bir siyasi iktidara rastlamadım.

 GAZETELERİN MAGAZİN SAYFALARINDAN “PİSLİK” AKIYOR !

    Yalnız “Magazin Gazeteleri”nden değil, öteki gazetelerin magazin sayfalarından da her gün pislik akıyor. Haberler, hep nikahsız beraberlikler ve çarpık ilişkiler üzerine.

     Hangi artist ya da şarkıcı müsveddesi kiminle berabermiş, nerede ve kiminle görüntülenmiş? Kimin bıraktığını, kim kapmış? Nikahsız beraberlikten doğan çocukların dramı nasılmış? Hangisi uyuşturucu alırken, hangisi satarken yakalanmış?Ve, daha neler, neler?

   Sözlerim, çoğunluğu kapsamış olsa da, hepsi için değil tabii.

    Öyle bir toplum haline geldik ki, bu çarpıklıklara biraz da biz çanak tutuyoruz. Bu artist bozuntuları ile yakınlık kurmak, onlara hayranlık duymak, imzalı resim istemek, onları yeni nesle bir “idol” gibi göstermek ve onlara özendirmek, biraz da bizim hatalarımızdan kaynaklanıyor.

     Devleti yönetenler de, bu çarpıklıkları çok iyi bildikleri halde, onlarla yakınlık kurmakta sakınca görmüyor, hatta kimilerini “akil adam” yerine bile koyabiliyorlar.

Halkın yaşam biçimine her fırsatta karışan, kürtaja, çocuk sayısına, kıyafete, içeceklere ve daha bir çok şeye müdahalede bulunan Başbakan, milletin namus bekçiliğine soyunmaktabiraz  geç kaldı.

     Bütün bu çarpıklıkları ve pislikleri muhafazakar yapılarına ters bulan ve benim de sadece bu konuda haklı bulduğum Başbakan, sorunun çözümü için önce  kendi evinin önünü süpürmekle işe başlamalıdır.

Aziz Yıldırım’ı, Gönülden Kutluyorum !

Rahmetli Can Yücel’e;“Eşiniz, hangi takımı tutuyor?” diye sordular. “Benim takımları tutuyor.” dedi. Bense, 1954 yılından beri Galatasaray’ı tutuyorum.

     Bir futbol fanatiği filan değilim. Galatasaray’ı tutmakla beraber, Fenerbahçe’nin Türk futboluna en az Galatasaray kadar katkı sağladığını ve milyonların gönlünde taht kurduğunu biliyorum.

     Seçimle gelip, uzun yıllar Fenerbahçe’nin Başkanlığını yapan Aziz Yıldırım, “şike” suçlamasıyla Cezaevi’ne düştü, yargılandı ve kesinleşmemesine rağmen önemli bir hapis cezası aldı.

     Aziz Yıldırım, şike yaptı mı, yapmadı mı, kesin olarak bilinmiyor. Çünkü, hakkında verilen ceza Yargıtay’da ve henüz kesinleşmedi.

      Son olağanüstü Kongrede, Aziz Yıldırım’ın ezici bir çoğunlukla yeniden Başkan seçilmesi ve Başbakan’ın kutlamak yerine ona şiddetle tepki göstermesi, onun haksızlığa uğradığını ve işlemediği bir suça kurban edildiğini gösteriyor.

      Artık herkes biliyor ki, 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile bu memlekette yargı, iktidarın güdümüne girmiş durumda.

      Bu satırların yazarı olarak benim uğradığım “yargı zulmü”nden sonra, bu memlekette adaletin tükendiğini ve hak aramak için “haklı değil, güçlü olmak” lazım geldiğini herkesten çok iyi biliyorum. Bu konuyu, burada defalarca yazdım.

      Aziz Yıldırım, bavulunu hazırlasın. Hasımlarına sevdanın yolları, ona yeniden mahpuslar !