Haber Detayı
14 Mayıs 2014 - Çarşamba 22:42 Bu haber 1126 kez okundu
 
YOKSULLUK ONU EZMİŞ AMA YIKAMAMIŞ !
Köşe Yazıları Haberi


           Kundaktayken, kaçak yolla Bulgaristan’dan gelmiş. 6 yaşındayken babasını kaybetmiş. Hem karnını doyurmak, hem de okumak için çalışmış. Yapmadığı iş kalmamış. Sözün kısası, yoksulluk kahhar derecede üstüne çökmüş, ama yıkamamış!

          Faik Usta’yı Saray’da tanımayan yok. Kendi halinde yaşıyor ve geçimini  klasik adıyla Marangozluk yaparak sağlıyor. Dükkanının  camında, “Faik Akbaş Doğrama Atölyesi” yazıyor.

         Hayatı inişli yokuşlu olduğu kadar, her dönemi ilgi çeken bir halk adamı o. O sebeple, benim de ilgimi çekti. Yoldan geçerken dükkanın önünde rastlaştık ve oturup konuştuk.

        Yılların izleri bir hayat yorgunluğu olarak yüzüne yansımış, ama onun hayata hiç küsmediğini ve onunla hep barışık olduğunu gördüm.

        Hayatı, bir filme konu olabilecek kadar, maceralı ve zorluklar içinde geçmiş. Konuşmamızın daha başındayken bunu fark edip, sorularımı ona göre sordum.

       Faik Usta, yaşadıklarını ve hayat boyu çektiği sıkıntılarını anlatırken, hepsini bir kader olarak kabul ediyor, hiçbir küskünlük göstermeden; “Bunlar, herkesin başına gelebilir.” diyordu.

      Gülen yüzü, birden ciddi bir hal alıp gözü geçmişin derinliklerine dalıyor, ama yaşadıklarını taze yaşanmış gibi hiç unutmadığını her cümlesinde kolayca ifade edebiliyordu.

      O, tam bir çile adamıydı. Sorduklarımdan başka, daha neler anlatmadı ki? O zor günlerden, şimdi huzur bulduğu bu günlere nasıl geldiğine, o da inanamıyordu.

                                   PEKİ, KİMDİ BU FAİK USTA?

     1935 yılında, Bulgaristan’ın Şumnu Vilayetine bağlı Yenipazar İlçesinde doğmuştu. Daha kundaktayken, dayısının isteğiyle bir gemiye binip, kaçak göçmen olarak şimdiki adı Kıyıköy olan Midye’ye gelmişlerdi.

    Biri kız, üç kardeştiler. Değirmenci ustası olan babası Hidayet Efendi, önce Pınarhisar’da bir iş bulmuş, daha sonra işini Saray’daki Mümin Bey’in Değirmenine nakletmişti.

     Faik Usta, 6 yaşına geldiğinde babasını kaybetmiş. İşte, o çileli hayatları ondan sonra başlamıştı. İşin ilginç yanı, babası genç yaşta hayatını kaybederken, annesi Fatma Hanım 93 yaşına kadar yaşamıştı.

     Dul kalan annesi, Mehmet Efendi ile yeniden evlenmesine rağmen o, hayatın dikenli ve tehlikeli yollarında hep “Yetim Faik” olarak yürümüştü.

                               İLK İŞİ, KİREMİTHANE ÇIRAKLIĞI

     Faik Usta’nın elinden tutan olmadığı için, çalıştığı işleri hep kendisi bulmuştu. Okul tatillerinde ilk olarak, Safaalan yolundaki Kiremithane’lerde çalışmaya başladı.

    Kalıp dökmekle başladığı iş’te, kısa sürede Kalıp Ustası oldu. Evde üvey baba olunca eve gitmek yerine, gecelerini arkadaşıyla birlikte Kiremithane’de bir çatının altında geçiriyordu.

     Kiremitçi Aliş Aga’nın ona verdiği 35 kuruşluk yevmiyeleri ise biriktirip, okul harçlığı yapıyordu.

     Faik Usta’yı iki yıl sonra yanına alan üvey baba Mehmet Efendi, koyunları teslim ederek onu artık “Çoban” yapmıştı.

     Gündüzleri Bakacak’ta koyun otlatan küçük Faik, akşamları Saray’a gelip sokaklarda, Çukuryurt’lu Kabakçı Ahmet’in ürettiği  “boza”ları satmaya başladı. Satışlar iyi gidince, bu işten de okul harçlığını çıkarıyordu.

      İki yılı bu şekilde geçen küçük Faik’in davul çalma merakı, onu bu defa “Ramazan Davulcusu” yaptı. Tokmağı iyi sallayınca, iki yıl yaptığı bu iş’te de yine para kazanmıştı.

                           FAİK USTA, ARTIK KALICI BİR İŞ ARIYOR

      Geçici işlerden yorulan küçük Faik büyümeye başlayınca, artık kalıcı bir işin peşine düşüyor.

      Şimdiki Vize Giyim’in yanında Doğramacılık yapan Mustafa Usta’yla tanışınca, kaderi birden değişiyor ve ona, bugünkü mesleğinin kapısı açılıyor.

     At arabası, kapı ve çerçeve  yapan Doğramacı Mustafa Usta, ona dükkanında hem iş veriyor, hem de Karatepe’ye götürüp tomruk kestiriyordu.

     İşi zordu, ama Faik Usta’nın hiçbir şikayeti olmadı. O, işini seviyor ve ustası gibi iyi bir usta olmak istiyordu.

                                          FAİK USTA, ASKERE

     Faik Usta, 1956-58 yılları arasında askerliğini Ankara’da Ordudonatım sınıfında, ama yine Marangoz olarak yapıyor.

     Terhis olduktan sonra, tekrar onu bekleyen Doğramacı Mustafa Usta’nın yanına giriyor. Mustafa Usta, 1960 yılında dükkanı Faik Usta’ya devredince, Faik Usta artık işinin patronu oluyordu.

    Bu alanda önemli işler üreten ve para kazanan Faik Usta, 1981 yılında İbrahimbey Sokak 9 numaradaki şimdiki iş yerine taşınıyordu. Kendisine ait binanın zemin katı iş yeri,  üstündeki iki katı da artık meskeni olmuştu.

   İşyerinde daha çok kapı, pencere ve mutfak dolapları üretirken, yoğun bir müşteri potansiyeline sahip oluyor. Çünkü, Faik Usta geniş ve donanımlı dükkanında düzgün çalışıyor ve herkesin beğendiği sağlam bir üretim yapıyordu.

                                          BÜLENT, ÖZ EVLADI GİBİ…

    Faik Usta’nın hiç çocuğu olmuyor. Öz oğlu gibi sevdiği ve güvendiği Bülent’i çok küçükken“evlatlık” alıyor ve onu büyütüp, kendi işine ortak yapıyor.

       Bülent de, babasını hiç kırmıyor ve ona layık bir evlat oluyor. Şimdi 44 yaşında olan Bülent’in biri küçük, diğeri Anasınıfı Öğretmenliği yapan iki kızı, dolayısıyla Faik Usta’nın iki torunu var.

                      FAİK USTA’NIN ÖNEMLİ BİR SAĞLIK SORUNU YOK

    Faik Usta, önümüzdeki Haziran ayı’nın başında 80 yaşına girecek. Apandisit’ini aldırmış, kalbine de iki stent takılmış. Safra kesesindeki taş uykuda olduğu için, ona dokunmuyor. Bel fıtığıyla ise, arası fena değil. “İlaçlarla idare ediyoruz.” diyor.

    Onun tek sıkıntısı, çalışmaktan gezip hareket edecek zamanı bulamıyor ve doğru yapmıyor.

    Gençliğinde eser miktarda içki kullandıysa da, hayatında hiç kumar oynamamış. Kumar dendiğinde gözleri parlıyor ve; “Ben, hayatımda hiç kumar oynamadım, ama hayat benimle kumar oynadı.” diyor. Biz de, öyküsünü dinledikten sonra, ona hak veriyoruz.

    Faik Usta, musikiden hoşlanıyor ve; “Ben güzele güzel demem, güzel benim olmayınca…” adlı şarkıyı pek seviyor. Güzele karşı hayranlığı var, ama hovardalık hiç yapmamış. Şimdi belki pişman, ancak tren çoktan kaçmış.

     Faik Usta’nın, ilginç ve kaydedilmeye değer hayatı, kimi başka insanlarımızda da şüphesiz vardır. Ama, onun anlattıkları, herkesin katlanacağı zorlukların çok ötesinde. O, yılmamış, dayanmış ve bugünlere gelmiş. İşte, o sebeple onu yazıma konu yaptım.

     Eskilerin; “Evvel zahmet çeken, sonra rahat eder.” sözüne uygun olarak Faik Usta, yaşayamadığı İlkbahar’ı unutup, şimdi Sonbahar’ın tadını çıkarmaya çalışıyor. İş yeri’nin üstündeki evinde, eşiyle mutlu bir hayat sürüyor.

        Faik Usta’nın sevgili eşiyle birlikte, huzur içinde daha  nice uzun yıllar geçirmesini diliyorum.

 

   

     

Kaynak: (İHA) - İhlas Haber Ajansı Editör:
 
Etiketler:
Yorumlar
Saray Gözlem Gazetesi
Ulusal Gazeteler
Alıntı Yazarlar
Tekirdağ

Güncelleme: 18.05.2024
Bugün
14 - 18
Pazar
13 - 21
Pazartesi
13 - 21
Tekirdağ

Güncelleme: 18.05.2024
İmsak
Sabah
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
1
Galatasaray
99
89
1
3
32
36
2
Fenerbahçe
93
92
1
6
29
36
3
Trabzonspor
61
64
13
4
19
36
4
Başakşehir
58
51
12
7
17
36
5
Beşiktaş
55
49
13
7
16
36
6
Kasımpasa
52
60
14
7
15
36
7
Sivasspor
51
44
12
12
13
37
8
Alanyaspor
50
51
10
14
12
36
9
Rizespor
49
48
15
7
14
36
10
Antalyaspor
45
41
13
12
11
36
11
A.Demirspor
44
51
12
14
10
36
12
Samsunspor
42
40
16
9
11
36
13
Kayserispor
41
41
14
11
11
36
14
Konyaspor
40
37
14
13
9
36
15
Ankaragücü
39
44
13
15
8
36
16
Gaziantep FK
38
46
18
8
10
36
17
Karagümrük
37
45
17
10
9
36
18
Hatayspor
37
41
15
13
8
36
19
Pendikspor
36
42
18
9
9
36
20
İstanbulspor
16
26
26
7
4
37
Nöbetçi Eczane


Nöbetçi eczanlerle ilgili detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

Arşiv Arama
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı