Günümüz çağında insanoğluna yaşam doğru tanımlanmalı. Peki yaşamı nasıl anlıyoruz, yaşam nedir? Ahlak, insanın sadece kendi gerçeğini yaşayan bir canlı olmaktan çıkarak toplumsal gerçeği, hakikati yarattığı alandır. Birlikte var olmak, ahlakla birlikte anlam kazanmaktadır. Ne yaşadığını, nasıl yaşadığını sorgulamaya başlayan insan, nasıl yaşayacağına ilişkin kararlarını alırken esas aldığı doğrultu, yine ahlâkî oluştur.
Sorgulamadan, hesap sormadan ve hesap vermeden, kendi zamanının ötesine gitmeden yaşamını sürdürmek, tüm canlıların ortak gerçeğini ifade eder. Mümkün olacak çözüm, çağ insanını ölüm sınırına getiren salt akıl yoluyla düşünmekten vazgeçmektir. Bunun yerine yapılması gereken, sezgilerin-yüreğin denetimindeki bir akılla düşünmek ve mevcut dünya gerçekliğinden kopmaktır. Çünkü, mevcut dünya gerçekliği, insan özüne aykırı bir sistem dayatmasıdır. Belki de yaşam, doğru tanımlanmak içindir.
Tarihe ilişkin analizler yapmak, tarihteki bazı kesitleri yorumlamak sosyolojik çalışmaların kapsamına girmektedir. Tarih kapsamında bir dönemin yaşayışı, insanları, koşulları, yaşanan zorlanmalar, ortaya çıkarılan ürünler ve insana dair her şey ele alındığından sosyal bilimle ilgilidir. Her sosyolojik çalışma, bir yaşam tanımı yapmaktadır. Bu anlamıyla bizler de bu çalışma boyunca önderliğimizin yaptığı yaşam tanımını anlamaya, anlaşılır kılmaya ve kendi tarafımızdan tanımlamaya çalıştık. Yaşamı nasıl anlıyoruz, yaşam nedir, önderliğin yaşam tanımını anlayabiliyor muyuz, anladığımız kadar yaşayabiliyor muyuz, yaşadığımız kadarını doğru değerlendirip ahlaki toplumda ısrar eden insanlık mirasına dâhil edebiliyor muyuz? Bu soruların cevapları özgürlük mücadelesi yürüten kadın militanlar olarak bizlerin özgürlük adımlarını oluşturmaktadır. Önderliğimiz en son geliştirdiği Özgürlük Sosyolojisi adlı çalışmasıyla toplumbilime yeni bir bakış açısı getirmekle birlikte, modernitenin ideolojik hegemonyasında olan bilimlerin, insan ve toplum gerçeğinden ne kadar uzaklaştığını ortaya koymaktadır. Önderliğin geliştirdiği sosyoloji, sosyal bilim adına ortaya serilen pozitivist düşüncelerin, liberalizmin övgüsü anlamına gelen bilimciliklerin egemenliklerini temellerinden sarsmaktadır. Gerçek bilginin ve insan yüreği-beyniyle algılanan evren parçalarının, gerçek anlamına kavuşmasının devrimsel adımıdır. Bilinmektedir ki doğrular, küçük de olsalar büyük yanlışları yerlerinden eder, yanlışların krallıklarını devirirler. Önderliğimizin yaptığı çalışma, evren bütününde insan algısına, yanlış algılamalara, doğru yaşanması mümkün olmayan yanlış hayatları dönüştürecek doğru bir yol oluşturmaktadır. Bu anlamıyla bizler de bu doğrular çerçevesinde yaşamı tanımlamak, doğru algılamak ve yanlış algılamalara karşı koymakla yükümlüyüz. Yanlış tanımlanan ve öğretilen bir yaşamın yanlış uygulanışlarından kendimizi kurtarmanın tek yolu budur.
|