Değerli okuyucularım; Türkiye artık, bilinen o çok büyük tehlikenin eşiğinde. Yerel seçimler sebebiyle, “Ateş kes” ilan eden Bölücü Örgüt, beklediğini göremeyince ya da umudunu kaybedince, yeniden harekete geçti.

      24 Mayıs’tan beri başta Bingöl-Diyarbakır yolu olmak üzere, ana yollar ve köy yolları kesilmiş vaziyette.

      Açılması için Vali’nin sözlerini dinleyen yok. Başka bir söylemle, teröristler devleti ciddiye almıyorlar ve yolları açmıyorlar. Açsalar da, adam kaçırmak ve çocukları dağa kaldırmak dahil,  başka türlü eylemlerini sürdürüyorlar.

      Soma’da can veren yüzlerce yurttaşımızın yakınlarına meydan okuyan, acısını haykıranları tokatlayan ya da danışmanlarının tekmelediği Başbakan’ın ağzını, bu konuda kaç gündür bıçak açmıyor.

      Örgütün Meclisteki siyasi temsilcilerinin başı ise, Başbakan’la adeta alay ediyor. “Onun B Planı Öcalan’a yalvarmak. C Planı ise, dönüp bir kere daha yalvarmak.” diyerek, Başbakan’la dalga geçiyor.

                                    BU İŞİN ŞAKASI  YOK !

     Başbakan’ın Diyarbakır’da yaptırdığı “Çözüm Çalıştayı” da işe yaramadı. Çalıştay denilen bu toplantıda, üç Bakan’ın sıraladığı tavizler bile, 15 gündür devam eden başkaldırmayı önleyemedi.

     Çocukları kaçırılan anaların Diyarbakır’daki feryadı devam ediyor. Onlara da aldıran yok. Yalaka basın-yayın organları, hala iktidarı yağlamanın peşindeler.

     Bilmiyorlar ki, onlar yağladıkça iktidar işleri düzeltmek yerine, daha da büyük yanlışlar yapıyor. Çünkü, onlar yanlışları eleştirmek yerine, hala göze girmenin ve kemik kapmanın derdindeler.

     Bölücüler, verilen tavizleri demek ki yeterli bulmuyorlar. Her halde, daha somut eylem bekliyorlar. Mesela, ilk etapta Güneydoğu’daki yer altı ve yer üstü zenginliklerden pay istiyorlar ve bunu açıkça söylüyorlar.

     Başbakan’ın ve hükümet yetkililerinin yuvarlak sözleri, onları artık tatmin etmiyor.

              CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNİ BEKLEYEMEDİLER

    Başbakan’ın esas derdinin şimdi, Cumhurbaşkanı seçilmek olduğunu herkes biliyor. O da, bu sebeple terörün seçime kadar durmasını, Kürt oylarının  kendisine verilmesini, böylece % 51 oy’u garanti etmenin derdinde.

   Öyle, ama karşı taraf sabredemiyor.

   Başbakan’ın şimdi ne yapacağını herkes merak ediyor. Aşağı da, yukarı da tükürmeye kalksa, iki taraf da berbat.

    Değerli okuyucularım, yalnız ben değil, şimdi herkes,”Nereye Gidiyoruz?” diye soruyor. Bilinen o ki, iyi bir yere gitmiyoruz.

    İşin kötü tarafı, bu tehlikeli duruma karşı iktidarı yanlış yapmaktan alıkoyacak bir muhalefet de yok.

    Başbakan’ı çok iyi eleştiren Ana Muhalefet Partisi liderinin, Bölücü Örgütü kınayan açık bir tutumunu ve duruşunu ise daha henüz  görmedik. Çünkü, parti bu konuda da kendi içinde bölünmüş durumda.

   MHP lideri, bu konuda ne kadar atıp-tutsa da, artık kimseye inandırıcı gelmiyor. Çünkü, yeri geldiğinde o, iktidarın kolayca stepnesi olabiliyor.

   O halde, iş milletin iradesine ve gayretine kalıyor.

   Bu durumda, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi, bir kere daha önem kazanıyor.

   Ne diyordu Atatürk Türk Gençliğine özetle; “…İktidar sahipleri, ülkenin korunmasında gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde olabilirler. Hatta, şahsi çıkarlarını, istilacıların çıkarları ile birleştirebilirler. Senin vazifen yine de, bütün bunlara yılmadan karşı koymak olmalıdır.”

      İşte, böyle diyordu o iki ayyaştan biri.