Moved Permanently

          Değerli okuyucularım, siyaset adamlarının birbirlerine karşı ağır sözler söylemesi, öteden beri halkımız tarafından normal karşılanmaktadır.

         Ne var ki, bu sözlerin, dozunu aşıp hakaret haline gelmesi, zaman zaman yargıya taşınmakta ve kimi durumlarda suçlu bulunan kişi, karşı tarafa tazminat ödemeye mahkum edilmektedir.

        Bu sözler, çok kere hakaret değil de, onu siyaseten eleştirmek maksadıyla olunca hoş karşılanır, hatta takdir bile toplar.

      1950-60 yılları arasında iktidarda olan Demokrat Parti’nin lideri Adnan Menderes ile Cumhuriyet Halk Partisi’nin lideri İsmet İnönü de birbirlerine karşı ağır sözler söylerlerdi.  Ancak, bu sözler hiçbir zaman hakaret boyutuna ulaşmazdı. Hele, bu sözlerden dolayı karşı tarafın dava açtığı da pek görülmezdi.

      Liderlerin birbirlerine karşı bu söylemlerinden başka, basın yayın organları da siyasi liderleri çok ağır biçimde eleştirirler, ancak bu eleştiriler de hiçbir zaman hakaret boyutuna ulaşmazdı.

                    SİYASETE ARGO’YU, TAYYİP BEY SOKTU

     Çocukluğu ve gençlik yılları İstanbul’un Kasımpaşa semtinde geçtiği için, popüler olan “Kasımpaşalılık Jargonu” da yüklenince, bunun havasına giren Tayyip Erdoğan, iyi bir Kasımpaşalı olduğunu gösterdi.

     Sert sözlerinin arasına argoyu da sıkıştıran Erdoğan, önüne gelene hakaret etmeye başlayınca, tepki görmekle kalmadı, aynı üslupla karşılık da görmeye başladı.

     Erdoğan, MHP ve CHP liderlerinin eleştirilerine ve haklı sözlerine tahammül gösteremedi ve onlara hep ağır sözlerle karşılık verdi.

      Bununla da kalmayıp, karşılık görünce onlara sürekli hakaret davaları açtı. Kimi yürekli ve adil yargıçlar bu davaları beraatla sonlandırsa da, kimileri korkunun esiri olarak Erdoğan’ı hoşnut eden kararlar verdiler ve muhalefet liderlerini tazminat ödemeye mahkum ettiler.

     Başbakan’ın, iki gün önceki Gurup toplantısında; “Ağzından salyaları akıyor.” diyerek, MHP lideri Bahçeli için söylediği sözleri, buraya yazmaktan teeddüp ediyorum.

    Hastalıklı hayvanlarla, kuduran köpeklerin ağzından akanların, Devlet Bahçeli’nin ağzından aktığını söylemesi ve öteki hakaret içeren sözleri, bir  Başbakan’a yakışmadığı gibi, bir Cumhurbaşkanı adayına  hiç yakışmıyor.

     Ne var ki, her dara düştüğünde, stepne gibi Başbakan’ın imdadına yetişen Devlet Bahçeli, galiba ektiğini biçiyor.

      Hepsi bir yana, ama bu kişi, yakında bir de Cumhurbaşkanı olursa… Başımızda, küfürbaz bir Cumhurbaşkanı olacak.  Eyvah ki, Eyvah !!!

                        HAKİM OLSAYDIM, O GÖREVİ BIRAKIRDIM

      Başbakan’ı dinlemek için, çeşitli yerlere “Böcek” denilen cihazları yerleştirdikleri iddiasıyla, geçtiğimiz günlerde 11 Koruma Görevlisi görevlerinden alınıp, mahkemeye verilmişlerdi.

      Savcının Mahkemeye sevk ettiği bu kişiler, ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldılar.

      Başbakan, bu duruma fena kızdı ve serbest bırakan Hakimi çok sert biçimde eleştirdi.

      Bunun üzerine, Savcı serbest kalmalarına itiraz etti ve Hakim tutuklanmalarına karar verdi.

      Hiçbir iktidar döneminde böylesini görmedim. Başbakan istiyor, Hakim serbest bırakıyor. (Reza Zarrab ve Rüşvetçi Bakan çocukları gibi…), Başbakan istiyor, Hakim tutukluyor.  (Bu Koruma Polisleri gibi…)

     Eğer, bu davanın Hakimi ben olsaydım, o görevi çoktan bırakırdım.

     Hapisteyken, MHP’den Milletvekili seçilen Korgeneral Engin Alan’ın, Başbakan geldiğinde ayağa kalkmadığı için mahkum edildiği bizzat Başbakan tarafından söylenince, kanım dondu.

     Bunu konuşurken yanımdakilere, “Bana, bu memlekette adaletin varlığından söz etmeyin.” demek zorunda kaldım.

     Balyoz davasında suçlanan emekli Orgeneral Çetin Doğan, kendilerini yargılayan ve cezalandıran, ancak iktidarın tazyik ve telkiniyle karar verdikleri söylenen Hakimleri, geçen gün Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna şikayet etmiş.

      Adaleti zulme dönüştüren Hakimleri,  bir zamanlar ben de şikayet etmiştim. Onun için, sonucunu şimdiden biliyorum ve Çetin Doğan’a buradan  sesleniyorum.

     “Heveslenme Çetin Paşa; mutlaka bulurlar bir bahane, çünkü bu işin sonucu nane !”