Moved Permanently

    Değerli okuyucularım, unutkan bir toplum olduğumuzu sıkça yazıyorum. Gerçekten öyleyiz, çünkü canımızı acıtan olayları bile çabuk unutuyoruz.

    Geçtiğimiz yılın sonuna doğru, Emniyet ve Yargı iki büyük yolsuzluk operasyonu yaptı. Hükümetin kimi Bakanlarının çocukları, babaları adına aldıkları rüşvetlerle basıldılar.

    Aynı gün, Başbakan oğluna verdiği talimatla, evinde sakladığı paraları “sıfırlama” tabir edilen yöntemle ve hısım akrabanın yardımıyla başka mekanlara taşıdılar.

    Başbakan’ın oğlu kurtuldu, Ama diğer Bakan çocukları, rüşveti veren ve rüşveti evindeki kutularda saklayan bir Bankanın Genel Müdürü’yle birlikte tutuklandılar.

    Bu olay üzerine, “Biz, bugünlere dürüstlüğümüzle geldik.” diyen Başbakan, esti gürledi. “Bu, hükümetimize karşı yapılmış bir darbedir.” Dedi.

     Demek ki, literatür değişmişti. Rüşvet almak, dürüstlüğü bozmuyordu ve Hükümetin Bakanları rüşvetle basılırsa, yeni literatürde buna “darbe” deniyordu.

                        DARBEYİ, CEMAAT YAPMIŞ (!)

      Başka bir darbe suçlamasıyla askerler içeri tıkılınca, Başbakan’a göre darbeyi bu defa Fethullah Gülen Cemaati yapmıştı.

     Çünkü onlar, adına paralel devlet dedikleri, “devlet içinde devlet” kurmuşlardı.

      Oysa, bunu iktidarla beraber yapmışlardı ve ortak çalışıyorlardı. Onlar da, devletin gücünü kullanıyorlardı. Ve bu gücü, bu defa kendi darbelerini yaparak kullanmışlardı. Yani, artık yolları ayrılmıştı.

     Bu iddialara, iktidar yandaşlarının dışında hiç kimse inanmadı. Hoş, iktidar yandaşları da inanmadı, ama inanır gibi görünmek zorundaydılar.

    Başbakan’ın, bu olaya esip gürlemesi bitmedi ve hala devam ediyor. Hışmını özetlersek, “İnlerine gireceğiz.” Dedikten sonra, onları insan dışı bir mahluka benzeterek, önce dershanelerini kapattı. Ticari faaliyetlerini denetim ve gözetim altına aldırdı. Şimdi de, okullarının kapanması için yandaşlarına çağrı yapıyor ve “Onların okulların gitmeyin, ben size parasız okul bulacağım.” Diyor.

                                                      “ YILIN HAKİMİ ”

     Düzmece/sahte delillerle çok sayıda kişi, yıllardan beri Cezaevlerinde yatarken, Hukuk Fakülteleri’nin derslerinde örnek verilebilecek bir olay yaşandı.

     Bakan çocuklarıyla, rüşveti vereni ve rüşveti kutularda saklayanı tutuklayan Hakim izine çıkarılınca yerine bakan başka bir Hakim, kendisini “Yılın Hakimi” seçtirebilecek bir kararı verdi ve tutuklananların hepsini serbest bıraktı.

     Çünkü, adaletimiz güçlüydü, güçlüler de adil insanlardı(!)

     Baskında ele geçirilen paraların iade edilip edilmediği henüz bilinmiyor. İade edildiğini söyleyenler var. Ama, Savcı Fezlekesini sundu bile.

                             “ALİ CENGİZ OYUNU” BAŞLADI

     C.Savcısı Fezlekesine, Ekonomi Bakanı’nın 28 defada 52 milyon dolar rüşvet aldığını yazdı. Kolundaki 700 bin liralık hediye saat de çabası. Pek tabii ki, elindeki delillere göre bunu yaptı.

     İçişleri Bakanı’nın 10 milyon dolar, Avrupa Birliği Bakanı’nın 3 milyon dolar götürdüğünü belirtti. Oğlu, paraları sıfırlayan Başbakan ise, şimdilik beklemede. Eğer, Cumhurbaşkanı seçilirse, “yırtmış” olacak(!)

     Ali/Cengiz Oyunu, “Katakulli”si çok olan bir oyundur. Rüşvetçi Bakanlar için iktidar şimdi bu oyunu oynuyor.

     TBMM’ne gelen fezleke, uzun süre saklandı. Milletvekillerine bile gösterilmedi. İddialara göre, içindeki önemli deliller yok edildi.

     Komisyon kurulması için toplanan Mecliste okunmadı. Vekillere, burada da gösterilmedi, hala  gösterilmiyor.

      İktidar üye vermeyince,  Komisyon bir türlü kurulamadı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde konuşulmasın diye Komisyon toplanıp, inceleme yapamıyor.

      Hal böyle olunca, unutturulmaya çalışılıyor. Eh, biz de unutkan bir millet olduğumuza göre, muhtemelen unutacağız.

      Ancaaak, muhalefet görevini yapar da bastırırsa, unutulmaz, ama sonucunda hiçbir şey çıkmaz.

      İktidarın oylarıyla bu rüşvetçi 4 Bakan yıkanıp, paklanır. Daha sonra da devlete dava açıp, tazminat bile alabilirler.

     Böylece, paraları biraz daha çoğalmış olur.