Makale düşünsel plânla yazılır. Yazar anlattıklarının doğruluğuna güvenmeli, anlattıklarını bir mantık çerçevesine oturtabilmelidir. Her anlattığı, önceki anlattıklarıyla çelişmemelidir. İşlenen konu kendinden önceki söylenmişlerden, yazılmışlardan ayrı olmalıdır. Okuyucuya konunun önemini kavratabilmek için örnekleme, karşılaştırma, tanık gösterme gibi nesnel verilerden yararlanmalıdır.
Bugünkü köşemde "Fikir Atölyesinden" yaşamımızı ilgilendiren makaleyi siz değerli okuyucularımla paylaşacağım. Bu tarz anlamlı yazıların bakış açımızı değiştireceğine inanıyorum. Beni etkisi altına alan yazıyı sizlerle paylaşmak istedim...
Makale şöyle:
Geçeceksin bunları! Sen kimseye kulak asmadan, rüzgara karşı uçabiliyor musun ona bak. Tek bir kişi bile olsa, biri senin varlığından ötürü daha rahat nefes alsın… Kafayı her yastığa koyduğunda da, ‘yeni güne uyanabilecek miyim’ diye sor. Göreceksin, uyanıkken aldığın her nefesin değeri artacak.
Sen kimseye kulak asmadan, rüzgara karşı uçabiliyor musun ona bak.Yerine kimseleri koyamayacağını sanıp, belki de aldandığın kişiler olacak hayatında. Ve sen uslanmadan acı çekmeye devam edeceksin… İşte o zaman anlayacaksın yaşadığın şeyin aşk olduğunu. Sahiplenmeden seveceksin… Unutma ki, sen bile sana ait değilsin. Bakmayacaksın da öyle rengine, cinsine… Gözleri mesela… Yetecek onu deli gibi sevmene… Yolda yürürken kızmayacaksın mesela ona baktıklarında… Hem zaten dert de etme… Bulduğu müddetçe o sende aradığını, devam da edecek yanında kalmaya… Merak edeceksin ama vermeyeceksin kendini ele… En çok da kendine.
Hatırla bak… ‘İyi ki nefes alıyorum’ dediğin zamanlar, sevildiğini bildiğin o anlardan ibaret. ‘Zaman dursa şu an’ dediğin anlar da hep tekrar özlem duyma korkusundan. En güzel anında bile terk etse seni, karışmayacak kafan çok fazla. Çabuk toparlanacaksın. Olmuyorsa da… Acı çekmenin bile derinlerde bir yerde sana haz verdiğini kabul edeceksin. Onu yaşamayı bilecek; yaşarken yazacak çizeceksin belki de… Kötü bitiyorsa bir gece, ertesi sabah uyanmak için bir nedenin olacak… Bulamıyorsan da, zorlamayacaksın daha fazla. Son demeyeceksin belki ama bitmesinin yeni bir kapı açacağını hatırlayacaksın. Var herkesin bir alıcısı da, sen ne satıyorsun ona karar ver.
Aşağılanma pahasına, bileceksin eskileri yok etmeyi. Ancak denk gelir de bir gün… Mutluluğu, senin mutluluğundan daha önemli olacak kişiyi bulacak olursan… Kaçırma sakın. O’dur işte senin hayat arkadaşın. Seni ‘nasıl olsa cepte’ görenler de olacak. Unutma, sen istedin zamanında o cebe girmeyi. Becereceksin şimdi girdiğin gibi de çıkmayı. Uğruna emek verdiğin kimse aslında seni hayal kırıklığına uğratmadı. Kabul et, sorun senin kendi hayallerinde. Sorun senin kendi zafer tanımında. Sana ‘en kötü günümüz böyle olsun’ değil, ‘en güzel günümüz böyle olsun diyenler’ gerek. Çıkar diğerlerini hayatından. Unutma ki çok da umurunda değilsin zaten onun bunun. Sen önce kendi kendinin umurunda ol.
Anlaşıldığını hissetmek! İnsanoğlunun en çok arzuladığı şey işte bu olmalı. O zaman öyle dostlar edin ki, leb demeden sen, anlasın onlar leblebiyi. Anlasınlar da, bilsinler de sana çaktırmadan hala dinlemeyi. Yeni arkadaşlarını ‘neden’ yerine, ‘neden olmasın’ diyenlerden seç… Göreceksin bu bile tek başına yetiyor hayatı daha eğlenceli kılmaya. Rahatsız olduğun her şey kendine bir ayna esasında… Tanı onları. Tanı da, elindeki güç başkasını değil, sadece kendini değiştirmeye yetiyor. Zorlama. Zayıf yanlarını görür endişesiyle insanlarla yakınlaşmaktan korkma. Bırak kim neyi görecekse görsün. Dedim ya, insan kendine bile yabancı.
Gelecek için endişe duymaya devam ediyorsan, yetmemiş demek ki… Yaşadığın pişmanlıklar seni değiştirememiş. Hataların veya hayallerinle ilgili de artık senle konuşan kimse kalmadıysa, senden vazgeçtiler demektir… Ya mekan değiştireceksin, ya da kendini. Tek bir kişi bile olsa, biri senin varlığından ötürü daha rahat nefes alsın… Kafayı her yastığa koyduğunda da, ‘yeni güne uyanabilecek miyim’ diye sor. Göreceksin, uyanıkken aldığın her nefesin değeri artıracak. Değer vereceksin yaşadıklarına da, henüz yaşamadıkların olacak hep seni daha fazla hayata bağlayan. O yüzden yaşarken aç be gözünü kardeşim. Bak tam şu saniye mesela… Bitti işte o an bile.
Meydan oku! Ona buna değil de, kendi hayatına… Yapabileceğin halde bugün yapmıyorsan, erteledin bak yine yaşamayı… Yok işte yaşayacağın başka bir hayat. Çık dışarı, bırak kendini sokağa. Şimdi… Uğruna ölmeyi göze alacak bir şeyin yoksa veya bulmak adına bugünden harekete geçmiyorsan, yokluğunun da pek önemi olmayacak. O yüzden dene her şeyi en az bir kez… Dikkat et bak, bugün sana en unutulmaz anları yaşatan şeyler, geçmişte yapmaktan hep en fazla korktuğun şeylerdi… O zaman korkma artık. Yeter! Ölme, yaşa…
Bir ömür yetmiyor ki kendini keşfe… Gerek de yok o yüzden filozof falan olmaya… İnsanların kahrını çekip delireceğine, sen delir, onlar senin kahrını çeksin. Çünkü kendini bir şey sanmazsan, kaybedecek şeyin de olmuyor. Ancak öyle bir hayat yaşa ki, bitmesin anlatacak hikayelerin… Ve yeniden dünyaya gelsen, yine ‘kendin’ olmak iste… Sevdiklerine verebileceğin en değerli hediye, sadece daha mutlu bir sen. O yüzden hayat senle oyun oynayacağına, sen onunla oyna… Ha unutmadan! Biliyorum… Bunları okumak sana öyle çok da fayda falan sağlamayacak. İlla ki yaşanması gerekiyor çünkü. Hem zaten ben… Hiçbir şey hakkında artık eskisi kadar emin değilim ki. O yüzden, geçeceksin bunları! Sen kimseye kulak asmadan, rüzgara karşı uçabiliyor musun ona bak. Kaynak : Fikir atölyesi
|