|
||
Adaletin Bu mu Dünya? | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Belediye Başkanı Tayyip Bey’in oğlu, 16 yıl önce aracıyla Sanatçı Sevim Tanürek’e çarparak öldürüyor. Burak Erdoğan’ı kurtarmak için, adeta seferberlik yapılıyor ve Burak kurtuluyor. Hemşerimiz Sevim Hanım ise, öldüğüyle kalıyor. Orta yaşlılar ve yaşlılar, Sevim Hanımı tanırlar. Türk Sanat Müziği okuyan bir Ses Sanatçısıydı o. Bizim hemşerimizdi, Büyükyoncalı doğumluydu. Aile, daha sonra İstanbul’a göç etmişti. Hem hemşerimiz olduğu için, hem de Türk Musikisi’ni pek sevdiğim için Sevim Hanım’ın konserlerine gider, onu pek keyifle dinlerdim. Kendisi gibi Büyükyoncalı’lı olan Sinema Sanatçısı Mürüvvet Sim’le de beraber, üçlü bir sohbetimiz olmuştu. Sevim hanım, radyonun ve sahnelerin sevilen önemli bir sanatçısıydı. BURAK ERDOĞAN, SEVİM HANIM’IN ÖLÜMÜNE SEBEP OLUYOR. Günlerden 11 Mayıs 1998. Sevim Tanürek, Şişli Abide-i Hürriyet Caddesi’nde işaretli yaya geçidinden karşıya geçmeye çalışıyor. Saat, gündüz ve tam 13.00 Tayyip Bey’in oğlu Burak, hızını kesmeden yaya geçidini geçmekte olan Sevim Hanıma şiddetle çarpıyor ve oracıkta ölümüne sebep oluyor. Burak, gaza bastırıp kaçıyor. Yarım saat sonra gelen Belediye ekipleri, kaza mahallini bir güzel yıkayıp temizliyorlar. Ortalıkta, kazaya dair hiçbir iz bırakmıyorlar. Burak, tam 5 saat sonra, yani akşam Saat 18.00 de Karakola gidip teslim oluyor. Bu 5 saatlik süre içinde, onun açısından gerekli tedbirler alınıyor. Karakolda ifadesi bile alınmayan Burak, serbest bırakılıyor. Bu arada, başvuran görgü tanıklarının da ifadesi alınmıyor. O tarihte, İstanbul Belediye Başkanı olan Tayyip Bey adamlarını devreye sokup, aileye yardımcı olmak istiyor. Mezar yeri temini ve cenazenin defni konusunda, her türlü yardımı yaptırıyor. AHMET ÜREK, ŞİKAYETÇİ OLUYOR Sevim Tanürek’in eşi Ahmet Bey, Burak’tan şikayetçi oluyor ve olayın peşini bırakmayacağını söylüyor. Yapılan keşifte kusurun yarısı (4/8) ölene, diğer yarısı da, ölüme sebep olana veriliyor. Fakat, daha sonra rapor değiştiriliyor ve Sevim Tanürek 8/8, yani tamamen suçlu bulunuyor. Hatta, ölümüyle Burak Erdoğan’ın üzüntüsüne sebep olduğu için, biraz da suçlanıyor. Olay, mahkemeye intikal ediyor. Sevim hanımın yakınları davayı takip ettikleri halde, Burak Erdoğan duruşmalara bile katılmıyor. Görgü tanıkları da mahkemeye çağırılmıyor ve dinlenmiyorlar. Tayyip Bey ise, olayla artık hiç ilgilenmiyor. Hakim, kararını veriyor ve Burak Erdoğan beraat ettiriliyor. BURAK’IN, EHLİYETİ VAR MI? İddialara göre, olay sırasında Burak Erdoğan’ın Sürücü Belgesi’nin olmadığı ifade ediliyor. İşte bu arada, ona bir Sürücü Kursu’ndan alelacele bir ehliyet temin ediliyor. Ehliyete, eski bir tarih konuyor. Ehliyetin yasal olup olmadığı, Burak’ın sınava girip girmediği ve sınav evrakının nerede olduğu, hiç araştırılmıyor. Bu arada, başka bir durum ortaya çıkıyor. Sevim Tanürek’in bir haftalık bir Amerika Turnesi için, organizatörle bağlantı yaptığı ve 50 bin lira avans aldığı ortaya çıkıyor. Ekip elemanlarının başka bağlantı yapmamaları için, Sevim Hanım’ın bu parayı dağıttığı anlaşılıyor. Ölümün meydana gelmesi üzerine, organizatör parayı geri istiyor. Sevim Hanım’ın eşi, parayı bulamayınca çaresiz kalıyor. Bu arada, durumu öğrenen Tayyip Bey, bir rivayete göre 50 milyar, başka bir rivayete göre Sevim Hanım’ın eşine 100 milyar lira teklif ediyor. Çaresiz kalan Ahmet Bey de, parayı kabul ediyor ve bir feragatname düzenleyip, davadan vazgeçiyor. ADALETİN BU MU DÜNYA ? Bütün bunlar bir sır gibi saklansa da, yıllar sonra bir bir ortaya çıkıyor ve duyanlara “Adaletin bu mu dünya?” dedirtiyor. Ahmet bey davasından vazgeçse de, kamu davasının yürümesi gerekiyor, ama o da yürümüyor. Görülüyor ki, ileri demokrasilerde kamu davaları hiçbir işe yaramıyor. Burada, iki durum ilgilenen herkesin dikkatini çekiyor. Birincisi, ne kadar haklı olursan ol, canını bile kaybetsen güçlünün adaletine tabisin. Hakkını bu dünyada değil, ancak ruz-i mahşer’de alabilirsin. İkincisi, gücü eline geçiren insanlar, az da olsa hakka ve adalete itibar etmiyorlar. Aynı olaylar kendi başlarına geldiği zamansa, öfkelerinden gök kubbeyi yıkmaya kalkıyorlar. Tayyip Bey, artık Cumhurbaşkanı. Oğlu ise, namlı bir armatör. Buradan Tayyip Bey’e de, oğluna da soruyorum. “Şimdi, ne kadar rahatsınız acaba?” Hemşerimiz Sevim Tanürek, 16 yıl önce “güçlünün adaleti”ne kurban edildi. Birkaç yıl önce de, eşi rahmetli oldu. Annesi gibi Ses Sanatçısı olan oğlunun, annesinin bu feci ölümüne neden sessiz kaldığını ise, bilen yok. Bize düşense, tekrar tekrar sormak. “Adaletin bu mi dünya?” |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.