Moved Permanently

      Değerli okuyucularım; Hakikaten, “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” dedikleri gibiyiz. Başımızdaki iktidar, Din, İman, Allah, Peygamber ve yüce dinimize ait ne varsa önümüze koyup, yönetimi ele geçirdiler. 12 Seneden beri, o pirincin taşını ayıklayamıyoruz.

      Ayıklayamıyoruz, çünkü bize vaat ettiklerinin tam tersini yaptıkları gibi, dinimizi ve yüce değerlerini kullanıp bizi iyice ahmak yerine koydular. Kimi vatandaşları da, dinden soğuttular. O vatandaşlar haklı olarak, “Onların dini bu ise, ben bu dinden değilim.” diyecek kadar pişman oldular.

       Oldular da ne odu? İktidarları 13’cü seneye girdi. 5 ay sonra yenilemeyi, yani tazelemeyi düşünüyorlar. Tabii, yersek.

      Ben böyle diyorum, ama  gidişata bakılırsa yiyecek olanların sayısı pek çok.

               DİNİMİZİ, SADECE İKTİDAR KULLANMIYOR

       Hocalığı ve her türlü kerameti kendinden menkul Adnan Oktar adlı bir yurttaşımız, öteden beri “Mehdi”lik derdinde. Yani, içinde bulunduğumuz ahir zamanda, bütün insanlığı kurtarmak için kollarını sıvamış durumda(!)

     Bunu, doğrudan söylemiyor, ama kurduğu A9 adlı Televizyon Kanalı’nda, açıkça belli ediyor.

      Yakın geçmişte, sakallı bir İskender Evranosoğlu türemişti. Resul olduğunu ve kendisine kitap geldiğini söylemiş ve kitabı gösterip, bir televizyon kanalında “İşte, bana gelen ayetler” deyip, okumuştu.

       Bu kişi, önce İstanbul Bahçeşehir’de bir villaya yerleşmiş ve çok sayıda (özellikle kadın) müritleri ona hizmet etmişti. Ayaklarını yıkayanlar ve ayak suyunu içenler bile vardı.

      Neticede, gerçeği anlayan müritler etrafından kopunca, onun da Amerika’ya gittiği söylendi. Şimdilik akıbetini bilen yok. Ne var ki, kimi konuşmaları dini içerikli bir televizyon kanalında hala yayınlanmaya devam ediyor.

    Daha sonra, Hasan Mezarcı diye biri çıktı. Eski Ümraniye Müftüsüydü. Refah Partisi’nden de bir dönem İstanbul Milletvekilliği yapmıştı.

     O da, beyaz kıyafetlere bürünüp, eline bir asa alarak kendisini “İsa Mesih” ilan etti. Tepki görünce, Almanya’ya kaçtı. Orada da ciddiye alınmayınca, kıyafetini çıkardı. Şimdi, devletten aldığı Milletvekili emekli maaşı ile gül gibi geçinip gidiyor. Bir habere göre, Akıl Hastanesi’nde yatıyormuş.

                          ADNAN OKTAR, SON VERSİYON

      Birkaç yıldan beri, aynı amaçla ortaya çıkan bir de Adnan Oktar var. Kendisine Adnan Hoca deniyor. Hocalık yapmak gibi bir icazeti yani diploması yok, ama müritleri  ona “hocam” diyor. Oktar’ın, dini yayın yapan bir Televizyon Kanalı var.

      Esas konuya girerken, burada biri olumlu, diğeri olumsuz iki hususu birbirinden ayırmak istiyorum. Birincisi, Oktar A9 adlı TV kanalında bilimsel açıklamalar ve belgeseller de gösteriyor. Bu yayınları, müspet bilimle örtüşüyor ve ilgiyle izleniyor. Ben de izliyorum ve beğeniyorum. Lakin Oktar, insanın maymundan türediğini iddia eden Darwin’e kafasını fazlaca takmış. Onu, sürekli reddediyor. Zaten, onu herkes reddediyor. Bu tavrı olumlu, ama onun üstünde boşuna duruyor ve o nazariyeyi sanki kendisi çürütmüş gibi sahipleniyor. Yanlış yapıyor.

    Bir başka olumlu yanı, ülkemizin bölünmesine karşı çıkıyor ve PKK’yı şiddetle lanetliyor.

     Olumsuz yanına ve esas konuya gelince, bu kişi Bediüzzaman Said Nursi ile onun talebeleri ve kimi doğrulanmamış İslam kaynaklarını delil gösterip, “Mehdi”nin yakında yeryüzüne geleceğini, insanların düşmanlarını yok edip, insanlığı kurtaracağını söylüyor. Söylemekle kalmıyor, konuşmalarında ve hazırlattığı belgesellerde öyle imalar yapıyor ki, sanki yakında kendisi “Mehdi”liğini ilan edecekmiş gibi bir havaya giriyor.

      Bizim kutsal kitabımızda, “Mehdi” diye bir olay ve varlık yoktur. Bir takım yorumlarla ya da tarih vermelerle, Mehdi denilen bu varlık dünyaya zorla getirilemez.

      Adnan Oktar, zımnen yaptığı bu açıklamalara açık bir ekleme yaparak, kendisinin “seyid” olduğunu yani Hz. Peygamberin soyundan geldiğini ise açıkça söylüyor, söyletiyor ve TV belgesellerinde gösteriyor.

                           ŞİMDİ, GELELİM ESAS MESELEYE

       Adnan Oktar’ın televizyonu ulusal bir kanal olup, 24 saat yayın yapıyor. Dini içerikli bir televizyon kanalı. Sürekli dini konuları işliyor ve dini belgeseller gösteriyor.

      Oktar’ın, kızlı-erkekli müritleri var. Duyduğumuza göre, hemen hepsi okumuş baylar, bayanlar. Oktar, canlı yayınlarda bayanlara, ”kediciklerim, canım cicim, çok güzelsin, çok şekersin, çok tatlısın vb.” izleyenleri şaşırtan muharrik sözler söylüyor.

     Hemen her gece Saat 23.00 ya da 24.00 den sonra, kızlı-erkekli yayına geçiyorlar. Önce, yine dini açıklamalar, sohbetler yapılıyor ve aktüel konular ortaya atılıp, Adnan Oktar’ın açıklamaları, yorumları  dinleniyor.

      Konuşmasını birden kesen Oktar, yanındaki teybin düğmesine basıyor ve  piyasanın en hareketli ve hit olmuş parçaları ve oyun havaları çalmaya başlıyor.

      Müzik sesini duyar duymaz, aşırı makyajlı, üryan görünümlü, frapan kıyafetli kızlar önce oturdukları yerlerde, sonra da çalpara’ları (zillerini) takıp ayağa kalkarak oynamaya başlıyorlar. Tabii erkekler de. Oynamayanlarsa, oturdukları yerden tef çalıyorlar. Önlerindeki bardaklardan ne içtiklerini ise, sadece onlar biliyor.

     O sırada benim aklıma, önce bu kızların aileleri ve ana-babalarının bu duruma nasıl baktıkları geliyor. Daha sonra da, eski panayırlardaki Çadır Tiyatroları’nı anımsıyorum.  Mesela, bizim Saray Panayırı’ndaki o meşhur Memleket Tiyatrosu ya da Yıldırım Hatice’nin varyete yıldızları, unutulur gibi değildi.

     O tiyatroların, bu kanaldaki gösteriden tek farkı, o tiyatrolarda “iki oyuna bir bilet, bu oyun bedava” denirdi. Televizyonda ise, elektrik parasını saymazsan seyir tamamen bedava.

                   BÜLENT ARINÇ, NİHAYET TAVRINI KOYDU

      Bu durumu gören iktidar Partisi’nin Başbakan Yardımcı ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç, nihayet patladı ve bu yayına açıkça tepkisi koyarak, ağır biçimde eleştirdi.

      Fakat, daha sonra onun da sesi kesildi. İhtimal o ki, Arınç kimi yerlerden işaret aldı ve kendisine “sen karışma” dendi.

       Lakin, ben yayının hala devam etmesinin esas sebebini çözdüm. İzleyenler dikkat ederse, Adnan Oktar her açıklamasında “Tayyip Hocam” deyip, eski Başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanı’nı sürekli övüyor. Ve böylece, kapatılmaktan kurtuluyor.

       Aslında, RTÜK’ün bu duruma çoktan müdahale etmesi gerekirdi, ancak bu sebeple müdahale edemiyor.

      Bekleyelim, Adnan Oktar bu gidişle ağzındaki baklayı elbet bir gün çıkaracak ve “Ben, Mehdi olarak gönderildim.” diyecek.

      O zaman ben de ortaya çıkıp, “Aslında, bende Hz. Süleyman’ım.” dersem, sakın şaşırmayın.