Moved Permanently

        Devlet, vatandaşların ödediği vergilerle ayakta duruyor. Sadece ayakta durmakla kalmıyor, bu vergilerin bir kısmıyla da, vatandaşlara geçici ve kalıcı hizmetler vermeye çalışıyor.

        İlkokul’dan itibaren çocuklarımıza, vatandaşların devlete karşı görevlerini sayarken, önce askerlik yapmanın,  sonra da üzerimize düşen vergiyi ödemenin, en önemli vatandaşlık görevi olduğunu anlatırız.

       Çeşit, çeşit vergi var. Ama, onları önce; “Vasıtalı ve Vasıtasız” diye ikiye ayırıyoruz. Vasıtalı olanlar, satın aldığımız bir malın ya da hizmetin üstüne konmuş olan, ancak öderken bizim fark etmediğimiz vergilerdir. Onun fiyatı belirlenirken vergisi de üzerine eklendiği için, satın aldığımız anda, vergisini de ödemiş oluyoruz. Bu vergi türü, vergilerin en yaygın olanıdır.

     Bir de, belli aralıklarla ödediğimiz vergiler var ki, onlar ya devlet tarafından belirlenmekte, ya da mal ya da hizmeti alan ve satanın beyanı ile ortaya çıkmaktadır. Bu çeşit vergilerse, “Vasıtasız” vergilerdir.

     Vergiyi, en önemli yurttaşlık görevi olarak bilen ülkelerde, verginin tespiti ve tahsilinde “beyan” esas alınır.  Herkes, ödemesi gereken vergiyi kendisi beyan eder ve öder. Beyanla, gerçek arasında hiçbir fark olmaz.

      Bizde de, genellikle beyan esası kabul edilmiştir. Türk halkı, vergi ödeme konusunda duyarlıdır ve ödemesi gereken vergiyi zamanında ve ödemesi gerektiği kadar öder.

     Ne var ki, kimi vatandaşlar bu beyan esasını yanlış yorumlayıp, hakkıyla vergi ödemek istemezler. Bir çok mal ve hizmet alım-satımında, bu durumu görmek pekala mümkündür.

             GAYRİMENKUL  ALIM-SATIMLARINDA, KAÇAK  VAR!

      Ödenmesi gereken vergiyi eksik ödemek ya da hiç ödememek, “Vergi kaçırmak” olarak niteleniyor. Bu durum tespit edildiğinde, o vergiyi cezasıyla ödemek olarak karşılık buluyor.

      Vergiyi doğru ödememek, daha çok gayrimenkul alım-satımlarında görülüyor. Maliye Bakanlığı ve bağlı birimleri, bu konuda ciddi biçimde çalışıyor ve vatandaşları duyarlı olmaya çağırıyor.

      Bakanlığın Gelir İdaresi Başkanlığı, aynen şöyle diyor; “Tapu harçları, emlak vergi değerinden az olmamak üzere, taşınmaz malınızın gerçek değeri üzerinden vergisini ödeyin. Taşınmaz malınızı nakit parayla ya da Banka kredisiyle almış olsanız dahi, tapuda gerçek değerini beyan edin. Müteahhitlere, Komisyonculara ya da İnşaat Şirketlerine ödediğiniz paranın tam karşılığı olan faturayı mutlaka alın. Beyanınız doğru çıkmazsa, satıcı ve alıcı olarak, gerçek vergisi ile birlikte bir ceza ödeyeceğinizi sakın unutmayın.”

                        ŞİMDİ, KONUYU BİRAZ DAHA AÇALIM

     Bir gayrimenkulün alım-satımında tapuda işlem yaptırırken, o gayrimenkulün Emlak Vergisi değerinin belirlenmesi ve bu verginin tapu harcına esas alınması gerekiyor. Beyanın, Emlak Vergisi’nin altında olamayacağı ifade ediliyor.

     Belediyelere ödenen Emlak Vergileri’nin ise, 1319 numaralı Kanunun 29’ncu maddesine göre belirlendiğini hemen ifade edelim.

     Bu ölçü belirlendikten sonra, satan ve alan taraf binde 20 (% 2) oranın da alım-satım vergisi ödüyorlar ve tapu devri gerçekleşmiş oluyor. Bu durum, 492 numaralı Harçlar Kanunu ile yasal hüküm altına alınmış.

     Maliye Bakanlığı, bu vergilerin tahsilinde kendi birimlerini yetkili kıldığı gibi, ödemelerin Bankalara da yapılabileceğini belirtiyor.

                     BAKANLIĞIN, İLÇEMİZDEKİ BİRİMİ İYİ ÇALIŞIYOR

     Bilindiği gibi, Bakanlığın İllerde Defterdarlıkları, İlçelerde Mal Müdürlükleri, gerekli gördüğü yerlerde de Saymanlıkları var.

     İlçemiz Mal Müdürlerinin, bu güne kadar üzerlerine düşen görevleri, gereği gibi yerine getirdiklerini biliyorum.

     Halen görev yapmakta olan Mal Müdürü Önder Arslan’dan öncekiler, vergi tahsilatında özellikle mükellefin beyanına itibar etmişler ve beyan edilenin ne derece doğru olduğunu hiç araştırmamışlar.

    Vergi mükellefi hemşerilerimizin de, doğru beyanda bulundukları kabul edilmiş, onlar da böylece vatandaşlık görevini yerine getirmişler.

   Ne var ki, mevcut Mal Müdürü Önder Arslan’ın kimi incelemelerde bulunması, ilçemiz düzeyinde dikkati çeken biçimde vergi kayıpları olduğunu ortaya koymuş, o da gerekli yasal işlemleri yapmak zorunda kalmıştır.

    Yasal işlem deyince, pek tabii ki beyanlar düzeltilerek gerçeğe uydurulmuş, bu arada eksik beyanlar için gerçek vergi tahakkuku yapılarak, yasal vergi cezaları da uygulamaya konmuştur.

     Mal Müdürü, o sebeple kimi mükelleflerin hedefinde olsa da, bu da onun görevini iyi bir biçimde yaptığını gösteren önemli bir işaret olmuştur.

                   KAÇAK, GAYRİMENKUL ALIM-SATIMLARINDA

    Mal Müdürü’nün yaptığı araştırma ve tespitlere göre, vergi kaçağının yoğunlukla inşaat sektöründe görüldüğü, taşınmaz alım satımlarında gerçek beyanda bulunulmadığı anlaşılıyor.

   Hal böyle olunca, İnşaat alanında taahhüt işi yapan taşeron ve müteahhitler, bu incelemenin sonucu olarak gerçek beyanda bulunmak zorunda kalıp, takdir edilen cezaları -uzlaşma haklarını da kullanarak- ödemek durumuna düştüler.

    Telefonla arayan ya da yüz yüze geldiğim kimi hemşerilerim, Mal Müdürü’nün yaptıklarını takdirle karşılarken, bu uygulamanın ve takibin yurt çapında yapılıp yapmadığını merak ettiklerini ifade ettiler.

     Kimi hemşerilerim ise, vergide madem ki beyan esastır, o halde vatandaşın üstüne bu denli gitmenin doğru olmayacağını söylediler.

      Ben de, her iki tarafa “Haklısınız” deyince, neden böyle dediğimi soranlara, “Siz de haklısınız” dedim. Tıpkı, Nasrettin Hoca gibi…

     Ancak, Mal Müdürü’nün doğru yaptığını, çünkü yasalarla kendisine yüklenen görevi yerine getirdiğini, kimseye karşı hiçbir kasıt ve art niyet gütmediğini açıkça söyleyebilirim.

      Avukat değilim, ama onu bu konuda savunabilirim.