|
||
Neden Hrant Dink ? | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Hrant Dink, neden seçildi ve neden öldürüldü? Bu sorunun cevabı, Emniyet’te ve Yargı’da. “Neden başka biri değil de, Hrant Dink?” derseniz, bu yazıyı iyi okuyun. Ermeni Gazeteci Hrant Dink’i, 1990’lı yıllarda tanıdım. İstanbul/Şişli’de “Agos” adında bir gazete çıkarıyordu. Gazetesini yalnız Ermeniler değil, Türkler de okuyordu. Dink, gerek haberlerinde, gerekse fikir yazılarında punduna getirip, Ermeni milliyetçiliğini savunuyordu. Bu onun hakkıydı, ama Ermenilerin haksız yere üstümüze saldırdığı bir dönemde, üstelik çok sayıda diplomatımız Ermeni militanları tarafından öldürülürken bunu yapması, pek de hoş karşılanmıyordu. Hrant Dink, bazen ölçüyü kaçırıyor ve bir Türk düşmanı gibi de davranabiliyordu. Mesela, Türklerin damarlarında zehirli bir kanın dolaştığını hiç çekinmeden söyleyebiliyor ve yazabiliyordu. GAZETECİ MİYDİ, YOKSA AJAN MIYDI? İstanbul’da, çok sayıda Azınlık Okulu’nun arasında, Ermeni Okulları da var. Uzun yıllar İstanbul Milli Eğitim Müdür Yardımcısı ve Milli Eğitim Müdürü olarak görev yaptığım dönemde, bu okullarla yakından temaslarım oldu. Ermeni Okulları’na da, sürekli destekte bulundum. Lozan Anlaşması’na göre, Türk Hükümeti’nin Türkiye’deki Azınlık Okulları’nda bir Müdür Yardımcısı bulundurma yetkisi vardı. Başyardımcı konumundaki bu görevliye, halk arasında Türk Müdürü deniyordu. Bu kişiler, bu okullarda milli çıkarlarımıza aykırı bir durumun yaşanmaması için, bir “Eğitim Komiseri” gibi vazife yapıyorlardı. 6581 numaralı yasaya göre, bu kişiler maaşlarını Türk hükümetinden alıyor, ancak görevlerini Azınlık Okulları’nda yapıyordu. Milli Eğitim Müdürü’yken, bütün azınlık okullarının Türk Müdürlerini İstanbul Kız Lisesi’nde topladım. Toplantı, basına kapalıydı. Önce, onların yaptığı çalışmaları dinledim. Daha sonra da, görevlerini bir kere daha hatırlatarak, görevlerinde ihmali olanları uyardım. Kimlik denetimine rağmen, bu toplantıya Hrant Dink’in de katıldığını ve Müdürlerin arasına oturup, toplantıyı izlediğini sonradan öğrendim. Hrant Dink, toplantıdan sonra bu konuda herhangi bir yazı yazmadı ya da haber yapmadı. Öteki basın yayın organları da bir toplantı yapıldığını, ancak nelerin konuşulduğunu-katılmadıkları için- yazmadılar. Bu görevimden ayrıldıktan sonra, Hrant Dink önce kendi gazetesinde, daha sonra da Birgün Gazetesi’nde, beni eleştiren bir yazı yazdı. Neden böyle bir toplantı yaptığımı ve neden Müdürleri uyardığımı, sert bir dille eleştirdi. Hrant Dink’i ciddiye almadım, ona cevap bile vermedim. Ancak, arayan kimi vatandaşlar, “Bu kişi, ne hakla böyle bir yazı yazıyor ve bu gazete bu yazıyı neden yayınlıyor?” diye bana sordular. DİNK, BU TOPRAĞIN EKMEĞİNİ YİYORDU, AMA… Hrant Dink, Türkiye’de gazetecilik yapıyordu. Bu toprağın ekmeğini yiyordu. Pabucunun yırtık olduğuna bakmayın, güzel bir hayat yaşıyordu. Yaklaşık 70 bin Ermeni, Türkiye’de Türk vatandaşı kimliğiyle yaşıyordu. Bir o kadarı da akrabalarını bahane edip, girip çıkıyor ve ticaret yaparak geçimlerini sağlıyorlardı. Uydurdukları ”Soykırım” yalanına rağmen, bizim Ermenilerle hiçbir sorunumuz yoktu. Ancak, Hrant Dink yazı ve söylemlerinde bir sorun varmış ve Türkler hep haksızmış gibi davranıyordu. Bütün bu duruma rağmen, Hrant Dink’in öldürülmesini katiyen tasvip etmedim. Bırakın Hrant Dink’i, eyleme dönüşmeyen düşüncelerinden ötürü hiç kimse öldürülmemelidir. Hrant Dink’e, yazık edilmiştir. Olayın sevindiren yanı, faili ve şerikleri yakalanmış ve adaletin önüne çıkarılmışlardır. Gerisi, adaletin bileceği iştir. Ermenilerin yaptıkları bütün haksızlıklara ve bitmeyen düşmanlıklarına rağmen, bizim halkımız onlarla dostluğunu hiç bozmamıştır. Benim de, çok sayıda Ermeni dostum olmuştur. Ermenilere karşı, Türklerin damarlarında zehirli bir kanın dolaştığını ya da Türklerin damarlarındaki kanın zehirli olduğunu söylemek, hiçbir zaman dostlukla bağdaşmaz. Hrant Dink, bu sözü söyleyebilmiştir. HÜKÜMET, GÖREVİNİ YAPMIŞTIR Değerli okuyucularım; İktidarı ve Adalet ve Kalkınma Partisi’ni bu sütunlarda çok kere eleştirdim. Eleştirmelerim, halen devam ediyor. Ne var ki, Hrant Dink’in öldürülmesi konusunda, hükümetin doğrudan bir dahli olduğuna katiyen inanmıyorum. “Hükümet, Gülen Cemaati ile işbirliği yapıp, bu tezgahı kurdu.” diyenlere de katılmıyorum. Cinayeti önceden haber alanlar olduysa ve onlar görevlerini ihmal ettiyse, orasını bilemem. Ancak, olayda bir kasıt olduğunu, katiyen sanmıyorum. Hrant Dink, hem gazeteci hem de sivri dilli bir kişi olarak, halkımızın sürekli dikkatini çekti. Aşırı duyarlı kimi vatandaşları, adeta tahrik etti. Buna rağmen, akıbeti böyle olmamalıydı. Onu öldürmek, çok yanlış oldu. Üstelik, dünya kamuoyunda da bizim zararımıza oldu. Hükümetin bu konuda düzgün ve doğru açıklamalar yapıp hem kendini savunması, hem de dünya kamuoyu nezdinde itibarımıza zarar gelmemesi için, gerekli önlemleri alması gerekir. İki gün önce bir Televizyon Kanalı’nda CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nu izledim. Hrant Dink’i yere göğe sığdıramıyor, hükümeti ise yerden yere vuruyordu. Vaktiyle resmen, şimdi de açıklamalarıyla PKK’nın Avukatlığını yapan Tanrıkulu’nun sözleri, bu konuda beni de bu açıklamayı yapmaya zorladı. Bu yazıyı kaleme almamın sebebi bundandır. Açık söyleyeyim, ben bu konuda hükümetten yanayım ve onun görevini yaptığına inanıyorum. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.