|
||
Kozmik Oda Dehşeti! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Bir Bakan’a suikast yapılacak kuşkusuyla, devletin güvenliğine ait en gizli bilgilerle belgeler adeta sokağa saçıldı. Bütün iddialar, palavra çıktı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güvenliği, Bit Pazarı’na kadar yayıldı. Bir Başbakan Yardımcısı çıktı, “Bana suikast yapılacak.” dedi. Polise alarm verildi. Evinin yakın ve uzak çevresi abluka altına alındı. Eve giden yollar kesildi. İnsanların üstü başı arandı. Vatandaşlar, iyiden iyiye taciz edildi. Bir gün geldi, sivil giyimli bir subay eve yakın bir yerde çevrilip, yaka paça karakola götürüldü. Güya, bu subay Polisleri görünce, Başbakan Yardımcısı’nın evinin krokisini gösteren kağıdı, oracıkta yutuvermiş. Bu komik ve asılsız iddia yandaş medya organlarına servis yapıldı. Herkes, dehşete düştü. Sade bir vatandaş olarak, ben de şaşırdım. Suikasta ramak kaldığı söylenen bu Bakan’a, doğrusu çok acıdım. Suikast düzenlemek, suikasta uğramak, öyle kolay işlerden değildi. İşin sonunda ölüm vardı. HABERLER, MAKSADA YETTİ Bütün bu iddialar ve haberler üzerine, konu hemen yargıya taşındı. Çünkü, Başbakan Yardımcısına yapılacak suikastın planlarının, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en gizli, en kritik ve en önemli arşivinde yani “Kozmik oda” da saklandığı söyleniyordu. Bu odada, devletin güvenliğine ait çok gizli olan ve hemen herkesten saklanan bilgiler/belgeler vardı. Harp planları vardı, savunma belgeleri vardı. Odaya çok özel kişilerden başka, hiç kimse giremiyordu. Amaaa, hakim karar verdi ve “Odaya girilsin” dedi. Ve hakim, katipleriyle beraber bu odaya girdi. Tabii ki, elini kolunu sallayarak girmedi. Genel Kurmay Başkanı’nın bilgisi ve izini dahilinde girdi. Genel Kurmay Başkanı, izin vermek zorunda değildi. Çünkü, mesnedi olmayan bir iddia üzerine, böyle bir mahalle girilemezdi. Ama, o dönemin Genel Kurmay Başkanı’nın basireti bağlanınca, Orgeneral İlker Başbuğ buna izin verdi. Mükafat olarak da, tutuklanıp 2 yıl 2 ay hapis yatırıldı. SONRA NE OLDU? Ne olacak? Her şey ortaya dökülünce, buradaki gizli belge ve bilgiler de, çoğaltılıp ilgili yerlere verildi. En başta, Amerikan Haber Alma Teşkilatı CIA, bilgilendi, belgelendi ve çok da sevindi. İhtimal o ki, yakın komşumuz ancak ezeli düşmanımız Yunanlılar da bilgilendi. Söylendiğine göre, Yunanistan bütün harp planlarını değiştirdi ve yeniden dizayn etti. Bütün bunlar, yandaş ve yalaka olmayan basın-yayın organlarında büyük kaygıyla ve bire bir haber yapıldı. Soruşturmalar, kovuşturmalar uzadıkça uzadı. İlla bir şeyler bulabilmek için çok çalışıldı, ama tabii ki bulunamadı. Ve nihayet Savcı, “Takipsizlik Kararı”nı vermek zorunda kaldı. Ve, tekrar başa dönüldü, ama olanlar oldu. Ne var ki, devletin en güvenli, en gizli ve en önemli belgelerinin saklandığı oda, hallaç pamuğu gibi savruldu ve de gizlilik diye bir şey kalmadı. ŞİMDİ, KUSURLU KİM? Buna “kusurlu” değil, “suçlu” demek lazımdı. Nasıl oluyor da, ciddi hiçbir delil ortada yokken, devletin (askeriyenin) böyle bir merkezine girilebiliyordu? Emri, bir mahkeme vermiş olsa bile, devletin güvenliği bir hakimin iki dudağının arasında mıdır? “Girilebilir” talimatını veren Başbakan da, ayni görüşe iştirak ettiğine göre, yargı kararlarına bu kadar saygılı mıdır? Saygılı ise, 17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonlarından sonra yargıya karşı alınan o tavırlar nicedir? Velhasıl, bu yapılanların hiçbirinin, “iler-tutar” hiçbir yanı yoktur. Suikasta maruz kalacağı söylenen Bakan bile; “Beni kullandılar” dediğine göre, “Ortada çok vahim bir olay var.” demektir. Buna olay değil, “dehşet” demek lazım. Bunun bir gün hesabı mutlaka ve elbette sorulacaktır. Ama, ne zaman? |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.