Mecliste gurubu bulunan 4 siyasi partinin aday listeleri, yine şaşırttı. İşe yaramayan mevcut vekillerin çoğu liste dışında kalsa da, yeni isimlerin de çoğu ötekileri gibi işe yarayan cinsten değil.

      İktidar partisi, Genel Başkana ve Parti disiplinine yüzde yüz biat edecek, ancak kişiliğini öne çıkaramayacak adayları listesine alırken, öteki partilerde de durum farklı değil.

                                             BU KADARI DA OLMAZ !

     Tarafsız olması ve artık parti işlerine karışmaması gereken, bu durumu Anayasa ve ettiği yeminle açık-seçik ortada olan Cumhurbaşkanı’nın, AKP’nin aday listesini yaptığı anlaşılıyor.

     Başbakan, “Listeyi ben yaptım” dese de, buna hiç kimse inanmıyor.

     Cumhurbaşkanı’nın tarafsız davranmadığına, Anayasayı çiğnediğine ve ettiği yemine bağlı kalmadığına dair Yüksek Seçim Kurulu’na yapılan itiraz reddedildi.

     Kurul kısaca; “Biz, bu işe karışmayız, böyle bir yetkimiz yok.” dedi, ama seçimlerin düzgün ve tarafsızlık ortamında adil biçimde yapılması, tamamen onun görev ve yetkileri içindeydi. Bu kurul, zaten onun için var.

     Böyle bir duruma o karışmayıp da, kim karışacaktı. Bu kanunsuzluğu, kim düzeltecekti?  Bu durumda, YSK’da, en az Cumhurbaşkanı kadar suç işlemiştir. Kendisine verilen görevi yapmamıştır.

                            CUMHURBAŞKANI, LİSTE YAPARSA…

     Yapmış bile. Önce, damadını listenin seçilebilecek bir yerine koymuş. Daha önce, iş adamlarından haraç gibi toplanan paralarla oluşturulan “Havuz Medyası”nın başında olan damat, para işlerinden anladığı için, partisi iktidar olursa Ekonomi Bakanı yapılacakmış.

     Tayyip Bey’in “sırdaşı” olan ve Danışman olarak devletten yüksek bir maaş alan A.İhsan Arslan, Özel Şöforü Hamdi Çamlı, Konuşmalarını yazan Aydın Ünal, Özel Danışmanı Ertan Aydın, Hayranlarından Fevai Aslan, Danışmanının Kuzeni Fatma Varank, Avukatı Ali Özkaya, Özel Kalem Müdürü’nün eşi Selma Çam ve Danışmanının babası Haşim Haşimi’yi, listenin seçilecek yerlerine koyan Cumhurbaşkanı, yetkilerini işte böyle kullanıyor.

     Ay’da bir görüş değiştiren Uğur Işılak adlı yalaka bir türkücünün de AKP listesinde yer alması, Işılak’ı tam bir “Fırıldak” haline getirmiş.

     1946 yılından beri Milletvekili seçimi yapılan bu ülkede, bu şaşırtıcı durum ilk defa görülüyor. Geçmişte de siyasiler, Türkiye’yi hep bir “çiftlik” gibi gördüler, ama bu kadarına pes doğrusu. Şimdiye kadar, böylesi hiç görülmedi.

      Başka bir ülkede olsa, bir parti liderinin hele bir Cumhurbaşkanı’nın, demokrasiyi bu şekilde ayaklar altına almasına, bu kadar kayırmacı ve keyfi davranmasına, mutlaka itiraz ederler, hatta olay çıkartırlardı.

     Hiçbir ülkenin liderleri, halkı incitecek ve halkın iradesini hafife alacak bu denli bir davranışın içine zaten girmezler.

                         KILIÇDAROĞLU DA, ÖNEMLİ HATALAR YAPTI

    Ana Muhalefet, her ne kadar kimi adaylarını “ön yoklama” ile belirlediyse de, Kılıçdaroğlu, işe yarayan kimi vekilleri düpedüz harcadı.

     Mesela, Umut Oran onlardan biriydi. Tayyip Bey’in kızına suikast yapacağı iftirasına maruz kalan Umut Oran bu iftira ile savaşırken, bir de Kılıçdaroğlu’nun darbesini yedi. Olmadı Kılıçdaroğlu!  AKP’yi çok sevindirdin.

      Keza, CHP’’nin araştırmacı ve iktidarı en iyi biçimde izleyip eleştiren Vekillerinden Atilla Kart’ın kusuru neydi?

       Aynı konumdaki Ali Özgündüz ne hata yaptı ki, böyle cevval bir kişiyi liste dışında bıraktın? Kamer Genç gibi,  iktidarın korkulu rüyası bir vekili, bir daha bulabilir misiniz? Bu kişileri, neden listeye almadınız? Neden harcadınız?

     Şafak Pavey, bedensel özürlü diye çok mu işe yaramıştı ki, onu yalvararak listeye dahil ettiniz?

      Kürtçü Sezgin Tanrıkulu ile, iktidara stepne mi olmak istiyorsunuz? Olmadı Kılıçdaroğlu? Bu parti, tekrar muhalefette kalırsa ya da yeni bir hezimete uğrarsa, bunun önde gelen müsebbibi siz olacaksınız.

                                                    BİZ, ADAM OLMAYIZ!

        Değerli okuyucularım; bu ülkeyi idare edenler, istedikleri gibi at koşturuyorlar. “Osmanlı çöktü ve ‘teba’ olmaktan kurtulduk.” derken, değişen hiçbir şey olmadı.

      “Teba” olmayı bırakın, tam bir “sürü” haline geldik. Birileri çıkıyor,  “Üstündeki pislikler tiksinti verirken, oyunuzu bana verin.” diyebiliyor. Biz de, Neden? demeden, peşinden koşuyoruz.

      Adına, “Adalet ve Kalkınma” sözcüklerini koyup, sonra da kısaltıp kendisine “AK” diyen bir partinin, hala peşinden koşanlar var. Hala, onun iktidar olmasını isteyenler var.

      Kendisi, bir lokma ekmeğe muhtaç iken, servet içinde yüzenlere ve bu memleketin varlıklarını yiyip bitirenlere hala oy verenler var. Bu kişilerin önünde takla atıp, nice haksız yere zengin olanlara oy verenler var. Çalıp, çırpanlara, onlara yardım ve yataklık edenlere oy verenler var. Var da, var!

      Siz, ne derseniz deyin. Biz, a-dam-ol-ma-yız !