Moved Permanently

Bergamalı İmam Mustafa ise, “Buyurmayın” diyor.  Çünkü, “Ben, Camiye gelmeyenin Cenaze Namazı’nı kıldırmam.” diyordu,  başka bir şey demiyordu.

--------------------------------------------------------------------------------

     Yıl, 1968. Adalet Partisi, üç yıldan beri iktidarda. Süleyman Demirel Başbakan. Dini konular, sık sık ülkenin gündemine geliyor. Bugünkü ortam yoktu. Lakin,  iktidar mensupları, din yoluyla oy avcılığını pek beceriyorlardı.

      Bu durumdan hoşlanan da vardı, “Dini siyasete alet etmeyin.” diyenler de. Dönemin Yargıtay Başkanı İmran Öktem de, yeni yargı yılının açılışında bu konuyu gündemine alır ve din ticaretine şiddetle karşı çıkardı. O sebeple, kimi çevreler İmran Öktem’i, iyice mimlediler.

      O yıl, İmran Öktem vefat etti. Cenazesi, öğle namazında Ankara Maltepe Camii’ne getirildi.

      Cemaat, öğle namazını kıldıktan sonra, tabutun önünde saf tuttu. Ancak, İmam bir türlü Camiden çıkıp namaza gelmiyordu.

       Camiye dönüp aradılar. İmam, arka kapıdan çıkıp gitmişti.

     Mesele anlaşıldı. İmam, dini siyasete alet edenleri eleştiren İmran Öktem’in namazını kıldırmak istemiyordu.

      Diyanet İşleri Başkanlığı’na haber verdiler. Gönderilen bir imam, namazı kıldırdı ve cenaze kaldırıldı.

      Din tüccarları,  vermek istedikleri mesajı, yarattıkları bu olayla bir kere daha vermişlerdi.

                                        BERGAMALI İMAMI’IN MESAJI

     Yıl, 2015. Bergama’lı İmam Mustafa ise, Caminin arka kapısından kaçmak yerine, önceden açıkça söylüyor. “Namaz kılmayanın, Cenaze Namazı’nı kıldırmam.” diyordu. Nitekim, Camiye gelmeyen eski bir Muhtar’ın namazını da kıldırmamıştı.

    İmam, kendine göre haklıydı. Haklıydı, ama yüce dinimizde böyle bir uygulama yoktu. Ne Yüce Allah’ın hükmünde, ne de Hz. Peygamberin sünnetinde, böyle bir emir ya da bir tavsiye bulunmuyordu.

    İmam Mustafa, belki de halkı namaz kılmaya teşvik etmek için bunu yapıyordu, ancak onun böyle kural koymaya hakkı da,  yetkisi de yoktu.

    Öğreniyoruz ki, meğer Mustafa AKP’den aday olmak istemiş, ancak bu silah Mustafa’ya ters tepmişti.

    Arabistan Müftüsü, Daha Ürkütücü!

    Abdülaziz Bin Abdullah, Suudi Arabistan Müftüsü. Fetvaları, ülkenin Kralını bile bağlıyor.

    Abdullah, çok çarpıcı fetvalar veriyor. Hemen hiç birinin, İslam Dini ile iler-tutar tarafı yok. Yok, çünkü onların tabi oldukları “Vahabi” mezhebi ya da tarikatının, zaten İslam Dini’yle alakası yok.

    Müftünün son fetvası dehşet verici. Abdülaziz Bin Abdullah erkeklere sesleniyor ve diyor ki; “Aç kaldığınızda, karılarınızı ya da onların etlerinin bir kısmını yiyebilirsiniz.”

     Erkekler böylece, bu Müftü’nün sayesinde aç kalmayacaklar ve açlıktan ölmeyecekler demektir.

    Hiçbir erkek, açlıktan öleceğini bilse bile karısını yemez. Ama, bu Müftü’nün dilini koparıp, kedilerle-köpeklere yedirmek lazım.

     Ne var ki, haberin bizim eve faydası oldu. Eşim İnci Hanım, beni aç bırakmamak için, yemek miktarını ve çeşidini artırdı.

                       Ayaspaşa Camii Unutuldu!

           Üçüncü yıla girdi. İlçemizin sembolü ve tek tarihi eseri olan Ayaspaşa Camii’nin onarımı, bir türlü bitirilemiyor. Çünkü, onarım durmuş gibi. Bahçesinde kimi hareketler görünse de, ne yapıldığı belli değil.

         Taşeronun görevlendirdiği bir kişi var ki, soru soranı azarlıyor. Merak edip bahçeye gireni ise, hakaret edip kovuyor.

         Onarım başlarken ön duvara asılan tabelaya göre, 10 Eylül 2014 gününe kadar iş bitirilmiş olacaktı.

         Bir rivayete göre, haziredeki mezar taşlarının kırılması sebebiyle, Vakıflar İdaresi onarımı durdurmuş dediler. Başka bir rivayete göreyse, fiyat farkı isteyen Taşerona bu fark verilmeyince, onarım durmuş.

       Üçüncü bir ihtimal ise, AKP’ye oy vermeyen Saray halkına küçük bir ceza verebilmek için, onarım geciktiriliyormuş.

       Dördüncü bir ihtimali sorarsanız, onarımın 18 Haziran’da başlayacak olan Ramazan’a yetiştirileceği ve Teravih Namazı’nın bu camide kılınabileceği yönünde. Bu ihtimal sevindirici. Dileğimiz böyle olsun.

       Bana sorarsanız, İlçemiz Müftülüğü’nün ve Kaymakamlığın, bu işin takibinde ciddi ihmali var. Taşeron Firma sıkıştırılsa ya da Vakıflar İdaresi zorlansaydı, bu iş şimdiye kadar pekala bitirilebilirdi.