|
|||
BİR HAYAT HİKAYESİ | |||
-Bizim yaşanmış çok güzel hayat hikayelerimiz var. Bu hikayelerden
ders almamız gerekir diye düşünüyorum. İşte bunlardan bir tanesi de
Tiyatrocu Sunay Akın'ın (Not Defterimden) adlı Hulusi Samim Kesim'in
hayat hikayesidir. Geçmişte yaşanmış gerçek hayat hikayeleri bizlere eski
Türkiye'nin nereden nerelere nasıl geldiğini bir kez daha hatırlatmaktadır.
Bu hayat hikayelerini çok sık okuyarak aklımızda kaldığınca kısaca özet
olarak bizlerde bir başkalarına anlatmalıyız, anlatmalıyız ki ülkemizin
nasılda zor şartlardan geçtiği bilinmelidir. O zamanın Türkiye'sinde
belki zor ama her şeyin ne kadar güzel, vede tatlı ayrıca ne kadar çok
değerli olduğunu görmekteyiz. Ülkemizin her karışına çok samimi olarak
sahip çıkmalıyız. Çünkü her bir köşesinden tarih ve hatıra fışkırıyor.
****HULUSİ SAMİM KESİM BEY****
-" Nazilli Tren istasyonunda, treni karşılamak için bekleyen insanların
arasındayız..Ankara'dan gelen trenin son vagonundan inen İsmet İnönü,
peronda kendisini karşılayan insanların elini sıkarken, bir çocuk ilişir
gözüne.. Beş-altı yaşlarında olan çocuk , elinde testi ve bardakla su
satmaktadır. Çocuktan su isteyen İnönü, bardağı teslim ettikten sonra
kendisine sorulan bir soruyu yanıtlayıp başını geri çevirdiğinde, çocuğun
yerinde olmadığını görür.. İnönü'nün kasabaya gelişinin nedeni, Kurtuluş
Savaşı yıllarında Ege dağlarında İşgal ordusuna karşı savaşan Mahmut'un
Ali Efeyi Sultanhisar'da ki evinde ziyaret etmektir. Efenin evine gelen
İnönüyü bir sürpriz bekler; Nazilli istasyonun kalabalığında bir an görünüp
kaybolan su satan çocuk orada , Mahmut'un Ali Efenin kapısının önünde
gülümsemektedir. Efenin komşusu Terzi Mustafa Beyin oğlu olan çocuğa
adını sorar İnönü: "Hulusi Samim Efendim" der. Hulusi Samim , o anı
hayatı boyunca hiç unutmayacaktır. En çok da mutlaka okumasını söyleyen
İnönü'nün okul masrafları için kendisine verdiği 100. lirayı.. Nazilli İlkokulunu
bitiren Hulusi Samim, girdiği öğretmen okulu sınavlarında Türkiye birincisi
olur. Ne var ki babasının maddi gücü yoktur. Terzi olduğu için "Kesim"
soyadını alan babası Mustafa beyin bir meslektaşı girer devreye ve Hulusi
Samim onun katkısıyla Ortaklar Öğretmen okuluna kaydedilir. 1961
yılında arkadaşlarına her hafta evlerinden zarf içinde gelen harçlıklar
dağıtılırken, böyle bir anı hiç yaşamamış olmanın hüznüyle mezun olur
okuldan.. Önce Aydın-Atça ilçesi Kılavuzlar köyü İlkokulunda görev alır.
Ardından Diyarbakır-Kayagediği köyüne atanır. Öğretmenlikte ki başarısı
öne çıkınca, Milli Eğitim Bakanlığının Halk Eğitim Müdürlüğünde görev
almak üzere Ankara'ya davet edilir. Bunu fırsat bilerek, Ankara Üniversitesi
Kamu Yönetimi kayıt yaptırır. Memuriyeti ve öğrenciliği nedeniyle yoğun
çalışma temposu içinde bir yandan da ders kitapları kaleme alır.. İlkokul
ve ortaokulda okutulan "Sosyal Bilgiler ve İnkılap tarihi " kitaplarının
kapağında onun adı Hulusi Samim Kesim yazmaktadır artık.. Özel yayınevleri
kendileriyle çalışması için teklif üstüne teklif yapar. O, hiç tereddüt etmeden
şu yanıtı verir; "Beni devlet okuttu. Eğitim hayatımı devletin bursu sayesinde
tamamladım. Yazdığım kitaplardan telif alamam" demiştir. Hulusi Samim Kız
Meslek Liselerine alınacak dikiş makineleri için görevlendirilir. Açılan ihaleyi
kazanan firma temsilcisi Hulusi Samim Beye ev adresini vermesini ister.
"Neden ?" diye sorduğunda , hediye olarak o yıllarda çok zor satın alınan
bir televizyon gönderecekleri yanıtını alır. O an , elindeki tüm belgeleri
yırtar ve ihalelerin iptal edildiğini söyler.
-Bir gün Gazi Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümünde öğrenci olan kızı
Feray, bardaktan boşanırcasına yağmurun yağdığı bir akşam vakti okuldan
çıkar.. Önünden geçen arabaların yağmur sularını üstüne sıçratması yetmediği
gibi, belediye otobüsü de durağa gelmekte gecikmiştir. Babasının arabasının
geldiğini görünce rahat bir nefes alır.. Sıkıntısı sona erecek , ıslanmak bir yana,
soğuk kış günü üşümekten de kurtulacaktır. Otobüs durağına yanaşan araba
yavaşlayarak duru ve arka camı usulca aşağı doğru açılır.. Pencerede bir
şemsiye görünür!.. Şemsiyeyi uzatan Samim Bey, "Al Kızım" diye seslenir,
sonrada camı kapanan araba uzaklaşır duraktan.. Eve uzun bir süre sonra,
sırılsıklam dönen Feray , masasına oturmuş yazdığı yeni ders kitabı için
çalışmakta olan babasına dargın ve kızgın bir dille seslenir: "Baba ,ne yaptın
sen bu akşam ?" der. Samim Bey "Ne yaptım kızım ? " Kızı Feray " Yağmur
altında ıslandığımı gördüğün halde beni arabana almadın.." der. Samim
Bey " O araba benim değil ki kızım , devletin.. Benim olan şemsiyeyi ve
yağmurdan korunman için onu sana verdim !" der. Alıntı.(Sunay Akın Not
Defterinden)
|
|||
Etiketler: BİR, HAYAT, HİKAYESİ, , |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.