|
|||
Mucize! | |||
Değerli okuyucular, 40 haftalık maratonun sonunda şampiyonluk kupasını heyecanla kaldırmış olmanın gururunu yaşıyorum. Bu sebeple verilen uzun bir aradan sonra hepinize merhaba. Yine belli aralıklarla yürekten kaleme dökülen kelimeler ile bu köşede sizlerle olacağım. Madem 40 haftalık maraton dedik bugünkü konumuzda bu olsun. Mucize nedir? Sorusunun cevabına binlerce anlam yüklenebilir. Kimine göre ay ile güneşin tutulması kimine göre denizlerin ortadan ikiye ayrılması. Benim için ise iki kalbin tek bedende atmasıymış, kulaklarımda duyunca farkına vardım. Doktorun hamilesiniz sözü ile başlayan maratonu sonuna kadar sağlıkla tamamlamak için dualar etmekmiş. Tek bedende minik hareketleri hmek içinde büyüyen mucizeye tanıklık etmekmiş anne olmak. Anne olmak; korkunç mide bulantıları ile baş etmek, hızla alınan kilolardan zevk almakmış. Hani dokunsan yıkılacakken, dağ gibi güçlü olmakmış. 40 hafta süren bir maratondan yıkılmadan, pes etmeden, zevkle, aşk ile gurur ile çıkabilmekmiş anne olmak. “Hamile kadın dışarı çıkmasın, kadın üç çocuk yapsın, dizini kırıp evde otursun. Ev işleriyle uğraşsın, kocasının gönlünü hoş tutsun” sözleri bir yanda. Diğer yanda neredeyse her gün bir kadın cinayeti. İçimizi her gün yeniden karartan kadın haberleri. Bunların olduğu bir dönemde anne olmak, nasıl anlatılır ki? Bunlara rağmen biz kadınlara özel hayatın sadece bize sunduğu güzelliği anlatayım size. Anne olmak yani hayata yeni bir can katmak. Doğumhanede o minik gözlü, minik elli bebeği yanağıma dokundurdukları o anı hayatım boyunca hiç unutmayacağım. Kokusu, sesi, bakışı, sıcaklığı o kadar güzeldi ki ne kadarını anlatabilirim bilmiyorum. Sanki o an her şey durmuştu. Bir tek ‘O’ vardı. Uykusuz ve yorgun geçirilen gecelerin ardından hâlâ ayakta durabiliyorsam bu kadınlar olarak yarattığımız mucizenin bir sonucudur. Geceleri emzirme seansları, bez değiştirme ya da gazı mı var, neden ağlıyor diye kaygıları bitmek bilmiyor. Sanki hayat hep böyle devam edecekmiş gibi geliyor. Gaz sancıları nedeniyle onun için başlayan kaygılarımın bir ömür boyu süreceğini biliyorum. Bu kaygıyı taşıyan tüm anneler ve kadınlar olarak çocuklarımızın daha güzel, yaşanılır bir ülke ve dünyada yaşaması için biz kadınlara ve annelere de çok büyük görev düşüyor, bunu da biliyorum. Hakikatli bir emek süreci, hakikatli bir yorgunluk… Ve aslında bazı şeyler başka türlü olsa hakikatli bir zenginleştirici deneyim… Tam da bu nedenle hiç de uhrevi olmayan, tam tersine tamamen bu dünya ile ilgili olan, materyal bir deneyim annelik. Tam da bu “dünyalıklı” hal nedeniyle öte tarafın cennetine basmayı beklemek yerine bu dünyanın kadınlar ve çocuklar için cennet hale gelmesine uğraşacak hareket potansiyeli var kadınların. Tam da bu materyal hakikat, bir insan yavrusunun nasıl da büyük emeklerle büyüdüğü hakikati, kadınların hayata daha çok sahip çıkmasının zemini. Ve “Bu kadar emek verdim, emek verdikçe değiştim, değiştirdim” gerçekçiliği… Ne zormuş anneliği yazmak! Ne zormuş anne olmak ve kendi olduğun şeyi günün birinde cümle aleme duyurmak. Yazdığım her bir satır, kendi içinde ayrı bir dünyayı barındırır. Satırlar arasını doldurmak da siz okuyuculara kalır. Bu dünyanın içinde bu şekilde ‘var’ olana boyun kıldan ince… Etmişim ya kendi boynumu kıldan ince, sizlere de işte böyle duyururum incedeeeen inceye. Bu yazıyı dünyaya geldiği andan itibaren hayatımıza en büyük güzelliği katan kızıma teşekkürle bitireyim. Belki bir gün okur. Kızım “İyi ki doğurmuşum seni. O tarifi zor güzel duyguyu bana yaşattığın için teşekkür ederim sana can kızım. Benim minik mucizem. ELİF’im. Hoş geldin. Su gibi ömrün olsun…” |
|||
Etiketler: Mucize!, |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.