Kayseri'de yol çalışması yapılıyormuş. Köylüler eşeğin birini salıp geçtiği yerden yolu geçiriyorlarmış. O sırada oradan geçmekte olan Amerikalı bir mühendis görmüş bunları. Merak etmiş; gitmiş yanlarına.
-Selamın aleyküm dayı yapıyorsunuz böyle? demiş. Köylü:
-Yol yapıyoruz diye cevap vermiş.
-E bu eşek ne diye devam etmiş mühendis. Köylü genel prosedürü şöyle bir anlatmış. Eşeğin yolun nerden geçeceğine karar verdiğini söylemiş. Bizim Amerikalı mühendis yerlere yatmış gülmekten öyle şey mi olur diye. Alaycı bir tonla:
- "E demiş eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz?" Köylü:
- "O zaman Amerika'dan mühendis getirtiyoruz.
HZ. ADEM'İN MİRASI
Fatih Sultan Mehmet, adamları ile gezerken, yanına sokulan dilenciye bir altın vermiş. Dilenci parayı alınca:
-Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir mi?
Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, dilenci:
-İkimiz de Hazreti Âdem' in çocukları değil miyiz?
demiş. Elbette kardeşiz. Sultan Fatih:
-Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer kardeşlerimiz de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.
MEVLA AŞKI
Zamanın birinde, âlim zatlardan birisi, bir nehir kenarında namaza durmuş. Mecnun bir kişi, tam o sırada sözde alim zatın önünden geçmiş.
Adam, öfkeyle namazını bozarak, o mecnun kişiye seslenmiş:
- bre melun! Görmez misin ki namaza duruyorum. Ne diye önümden geçersin?
Mecnun kişinin dervişe verdiği cevap ise çok ilginçtir:
- Ben Leylanın aşkıyla senin namaz kıldığını görmezken, sen Mevla'nın aşkıyla durduğun namazında beni nasıl görüyorsun."
KÜTÜPHANE MEMURU
Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, onların bakımı için tanıdıklarından birini memur tayin eder.
Bir gün ansızın kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:
-Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de gerçekten de emniyetli bir adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!
|