-1923 Yılında Ziguinchor- Casamance- Senegal'de dünyaya gelen Sembene, ilköğretimden sonra çocukluk ve gençlik yıllarını Casamance kıyılarında balıkçılık yaparak geçirmiş ve Marssoum'da ki seramik okulunda öğrenim görmüştür. Ardından bir süre Dakar'da tesisatçılık, inşaat işçiliği, makine
tamirciliği yaptıktan sonra, 1939 yılında Fransız ordusuna alınmış, İkinci dünya savaşı sırasında 1942 yılında özgür Fransız güçlerine katılmış ve 1944 yılında Fransa'ya gitmiş terhis olduktan sonra Fransa'ya yerleşmiştir. Marsilya'da dok işçiliği yaparken roman yazmayı dener. Sembene; Fransızca okuyup yazmayı kendi kendine öğrenmiştir. Marsilya'da ki deneyimlerine dayanan ilk romanı olan [Le docker noir'i] Siyah Dok İşçisi isimli romanını 1956 yılında yayınlamıştır.
Sonraki yapıtlarında "Ah memleketim, Ah güzel Halkım" ve Afrikalı işçilerin acımasız sömürgeci yönetimine karşı başlattığı 1947-1948 yılları demiryolu grevini anlatan "Tanrı Ormanının Kıyıları" isimli romanlarını yayımlamıştır.
1960' lı yıllarda okuma yazma bilmeyen Afrikalı seyirciye ulaşabilmek için sinemayla ilgilenmeye başlamıştır. Moskova'da devlet sinema enstitüsünde öğrenim gördükten sonra ülkesine döner ve toplumsal konuları ele alan üç kısa filmle bir Afrikalı sinemacıya ait ilk uzun film olan Lo Noire'de yi [Sihay
Kızın Biri] isimli filmini çekmiştir. Ousmane Sembene, tarihsel, siyasal, romanları ve filmleriyle uluslararası ün kazanmış yazar aynı zamanda sinema yönetmenidir.
-"Tüm dünyanın takdirle baktığı Sembene, İngiltere Kraliyet ailesi tarafından özel ödüle layık görülür. Yıl 1977' dir. Ousmane Sembene ,kapitalizmin ihtiyar devrimcilerinden aldığı intikamın süslü bir biçimi olan onur ödüllerinin ve ne anlama geldiğini çok iyi bilmektedir. Ve ona göre bir tavır takınır. Ödülünü
almak için İngiltere'ye gider. Törene katılır ve sahneye çıkar. Halkının yıllardır içinde biriktirdiklerini ,bir sanatçıya yakışır ve tarihe geçecek şekilde, çok nazikçe ve mermi gibi sözlerle haykırır. Salondakilere şöyle seslenir:"
-"Sayın baylar ve bayanlar, konuşmama İngiliz dilinde devam etmeyeceğim için hepinizden özür dilerim. Sizin topraklarınızdayım ve sizin tarafınızdan payelendiriliyorum. Ancak asıl konuşmam kendi öz dilimde olacaktır. Merak edenler, konuşmamın İngiliz dilinde tercümesini koltuklarında bulabilirler.
İngilizler geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı.
Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda ise; bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı. İngilizlerin dinini, dilini öğrendik. Uzak dünyadan gelen yeni dil ve din bizi hep çalışmak zorunda kalan itaatkar köleler yaptı. Özgürlük için her karşı geldiğimizde, bizi birbirimizle savaşmak için ikna ettiler ve silah verdiler. İngilizler gelmeden önce topraklarımızda sadece kavga vardı. İngilizlerin kutsal dini bizim kavgacılığımızı kullandı; evlatlarımızı savaşçı yaptı. Hemde sadece kendi kardeşleriyle savaşan dünyayı İngiliz dilinden ve İncil'den ibaret sana vahşi savaşçılar."
-"Hastalıklar yaydılar. Ne olduğunu bilmediğimiz içeceklerle bizleri hasta ve zayıf yaptılar. Atalarımızı zincirleyerek büyük şehirlerine köle olarak götürdüler.
O büyük binaları, caddeleri, tünelleri ve kiliseleri insan etinin üzerine inşa ettiler. Kendilerini temizlemek için sanatçılarına fikir adamlarına ; sadece kendilerini kapsayan insan tariflerini yaptırdılar. Her çeşit yiyeceklerin büyüdüğü topraklarımıza ilaçlar döktüler. Toprağın altında ki yanıcı siyah cehennem kanı için bizleri öldürdüler. Büyük acılar ve ölümcül işkenceler ördüler. Her gelen gemiden;
kıyılarımıza hep ikiye bölünmüş tekneler yanaştı. İlk gelenler zulm ettiler, arkasından gelen arkadaşları zulmü durdurmak vaadiyle bizleri ele geçirdiler.
Bu gün gelenlerde aynı sistemle hala işgale devam etmekteler."
-"Yeni ilaçlar, biyolojik silahları ve hastalıkları deneyen gönüllü doktorlarınızı istemiyoruz. Emperyalist sisteminizde geri dönüşüm ekonomisiyle aslında sömürü olan yiyecek yardımlarınız kabul etmiyoruz. "Özgürlüğümüzü ilan ediyor ve de Avrupayı kovuyoruz..." Birbirimizi anlamamızı zorlaştıran, şarkılarımızı ve masallarımızı unutturan fakir dilinizi reddediyoruz. Çağdaş dünya daveti içindeki, bizi zorla şekillendiren yüzeysel sanat kurumlarınıza karşı çıkıyoruz. Özgürlüğümüzü ilan ediyor, Afrikalı insanlar olarak doğduğumuzu ve Afrikalı ölmek içinde bütün Avrupayı topraklarımızdan kovuyoruz. Birbirimizi öldürelim diye bize öğrettiğiniz ırkçılığı...Felsefe adına önümüze sürdüğünüz batının sığ kafalı laflarını...Hukuk adına yaptığınız bütün şovenistliklerinizi...
Ve sanat diye dayattığınız bütün estetik öğretilerinizi...Afrika topraklarından silene kadar Afrika sizinle savaşacaktır. Siz kabul etmeseniz de bir Afrikalı en az dünyanın herhangi bir yerindeki bir batılı kadar onurludur. İnsan onurlu doğar. Ve hiç bir insanın kraliçelerin vereceği onura ihtiyacı yoktur." Ousmane
Sembene; o ödülü almadan salonu terk eder. Alıntı: [kirlisatirlar.wordpress.com]
|