İki Simge Hikayesi
Yaşlı kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve oniki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı. Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri kurt köpeğiydi bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor, dedesinin ikinci köpeğe neden ihtiyacı olduğunu ve renklerinin neden illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla, sordu dedesine...
Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.
- Onlar, dedi. Benim için iki simgedir evlat!
- Neyin simgesi? diye sordu çocuk.
- İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.
Çocuk, sözün burasında:
- Mücadele varsa, kazananı da olmalı, diye düşündü...
Ve her çocuğa has, bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:
- Peki, dedi. Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?
Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa.
- Hangisi mi evlat? Ben, hangisini daha iyi beslersem!...
Hiç Olmazsa Safım Belli Olur
Bu sırada bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile koşa koşa ateşe doğru gidiyormuş. Hem de boyu göklere varan cehennem ateşine doğru. Gökte uçan ve gagasında ateşe atmak üzere bir dal parçası taşıyan bir karga onun bu telaşını görüp sormuş hemen; "Bu acelen nedir karınca, nereye böyle?" Ağzında bir damla su taşıyan karınca o bir damlayı ellerinin arasına alıp; "Duymadın mı?" demiş.
"Nemrud, İbrahim peygamber’i ateşe atacakmış. Ben de o ateşi söndürme çapasıyla su götürüyorum.
Bu sözleri duyan karga kendini tutamayarak kahkahalara boğulmuş. Sonra karga sormuş "Peki karınca, sen şu ateşe dönüp baktın mı hiç? Ne kadar büyük. Senin bir damla suyun ona ne yapabilir ki?". Su taşıyan karınca; "Olsun" demiş. "Hiç olmazsa safım belli olur!"
Kaynak: Sihirli hikayeler.com
Kalın sağlıcakla.
SUDAKİ AYAKLAR
Üç dört çocuk ayaklarını suya sokmuş oynarlarken Nasrettin Hoca’nın yanlarına doğru geldiğini görmüşler. Bir muziplik düşünmüşler hemen:
– Aman hocam diye bağırmış birisi. Ayaklarımız birbirine karıştı. Bir türlü bulamıyoruz.
– Ya demiş, Nasrettin Hoca, ben şimdi bulurum
onları.
Eline geçirdiği sopa ile başlamış su içindeki ayaklara vurmaya.
Çocuklar zıplayıp kalkmışlar sudan. Hoca gülmüş:
– Tamam mı demiş, herkes ayağını buldu mu şimdi?.