Zamanı, mekanı saptayıp yazmak istediğiniz şiiri kafanızda dolandırmaya başladığınızda hemen devreye imgeler ve bu imgelerin yer aldığı dizelerin/şiirin müziği girer. Bütünselliği yakalayamadığınızda şiire başlamanız bir anlam ifade etmez. Çünkü bütünsellik ana hatlarıyla şekillenmedikçe yazacağınız şiiri de şekillendiremezsiniz. Şiirin uzunluğu ya da kısalığı ise, iletinizin ne kadar az sözcükle verilebileceğine bağlıdır. Tüm bu seçenekler akıl masanıza yatırıldığında bütünlüğü elde etmişseniz şiire başlayabilirsiniz ve şiir bir su gibi akar yatağını bulur. Sonrası küçük bir işçilik gerektirir o kadar.
Biliyorum zaman eriyor
Gittikçe tükenen ömür çizelgesinde
Yalnızlığını kalabalıklaştıran sevdalar uzak
Anıların sarmalını çözsen de
Geri gelecek yok
Suskun ve çaresiz tüm sözcükler
Eriyor zaman biliyorum
Tutunduğum dal olmaktan çıktın
Sevdalandığın hangi rüzgâr
Hangi kuştur kanatlarına tutunduğun
Ağlamaların yağmur olsa bile
Artık başka yerdir kanadığın
Zaman eriyor biliyorum
Tüm defterler kilit altında
Hiçbir öpüşme geri gelmez
Göz gözelikler hapis
Ancak anılarına söz geçiremezsin
Onlar engel bilmez
Çözüldü anıların sarmalı ses yok
Ben kendi aşkıma uzak
Sen kurumuş bir ırmaksın
Ama bil ki yaşananlar unutulsa da
Aşk kalacak
Seni yolculadım bilinmezliklere
Durmak bilmese de ağlamalarım
Bir aşk ayrılığının çaresizliğini, acılarını anlatırken bu şiir, yaşamın bu anlatıya ilişkin her şeyini şiire çağırır şair. Büyük gibi görünen aşkların tek yanlılığı, ihanetler ve yaşanmışlığın kalıcılığı şiirdedir. Şiir, bir olayı/olguyu olumladığı gibi olumsuzlaştırır da. Varılan sonuç okurun o şiirde kendini bulmasıdır. Önemli olansa bunun en az sözcükle anlatılmasıdır. Şiiri yazma olarak bitirmiş olabiliriz ama işçiliğini yapmadan bitmiştir diyemeyiz.
Saray, 13 Mart 2012.