En kral yalanı kim söyler hikayesini bilenler vardır. Ben zaman zaman bazı programları izlemeye gidiyorum. Orada kırk sene düşünsem aklıma gelmeyecek yalanlara tanık oluyorum. Kimileri yalan senaryosunu hazırlayıp, bir yalan makinesi gibi akla hayale gelmeyen yalanlar atıyor. Bu kadarını nasıl beceriyorlar, insanın aklı almıyor. Biz hayatımız boyunca yalancılarla birlikte mi yaşayacağız?
Yazımın devamı yalan hikayesi ile devam edecek.
Çok söz yalansız, çok para haramsız olmaz. (Türk atasözü)
Bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun, hakikat onu yetişip geçer. (Kenya Atasözü)
Öyle bir süreçten geçiyoruz ki, gerçekle yalan biri birine karıştı; neredeyse özdeş oldu. Ne yalan ne gerçek belli değil. Kim doğru söylüyor, kim yalan söylüyor belli değil. Kafalar karıştıkça karışıyor. Her gün yeni tape piyasaya çıkıyor; kimileri zihinleri allak bulak ediyor. Çoğu değer yargılarını değiştirecek niteliktedir.
PADİŞAHA EN KRAL YALANI KİM SÖYLEMİŞ?
Padişahin biri;
-'Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!' demiş.
Yalancılar, hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana;
''Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü.''
''Bunun neresi yalan?.. Kuş kartaldır, arslan da kuzu kadar minik bir
yavru. Kaptı mı götürür tabii!..''
''Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!..''
''Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin
altındaki eşeğin basına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa,
kral odur tabii!..''
''Padişahim, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!''
''Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını
dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir.''
Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu
yalandır dedirtememiş.
Ama bir gün Kayserili gelmiş;
''Padişahim, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın.
Şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen
borcunu öde!..'