Örgütlü cehalet özellikle ülkemizde ve ortadoğuda örgütlenmiş olan cehalet. Savaş çığırtkanı olan ve kandan beslenen diktatörlerce desteklenmekte ve beslenmektedir. Bu elbette bir tesadüf değildir. Gerici, cahilden aldığı destekle devletin kendisi haline gelmiştir.
Devletlerin görevi, halk eğer cahilse onun seviyesine inmek ve cehaletin tepeden tırnağa pratik edilmesini sağlamak değil, halkından daha ileride olmak ve onun elinden tutup yukarılara çekmektir.
Cehaletin örgütlenmesi-örgütlü cehalet dolaylı kontrol içeren bir durum. Örgütlü cehalet "örgütlülük" kontrollü bir şekilde oluşturulmakta ve yönetilmektedir. "Dolay", gizlenen sonuçla uzaktan yakından ilgisi olmayan, gidişatın dinamik unsurlarıdır. "Cehalet" ise en kolay gelişen, en zor geriletilebilen kısmıdır.
Misal: bilyanın yuvarlanıp sepete düşmesiyle başlayan olayların gelişip, yumurtanın pişmesi gibi.
"Aynı bağın gülü olmak" bir özellik ve ayrıcalık gibi sunulurken, cehalet; kendini var etmek için başkalarının bedenlerinin en kaba yerlerini seçenlerin çoğalmasıyla geçerlilik kazanacak ve kabul gören sıradan bir ritüel halini alacaktır. Cehalete, sömürüye, yalana, baskı altına alınıp yaşam alanının giderek daraltılması operasyonuna yüksek sesle karşı çıkan ve bu eylemiyle esasen cahilin kendisini de savunup kollamakta olanları düşman bellemesi, onu yönlendirenin iki dudağı arasından çıkacak bir iki cümleye bağlıdır.
Cehaletin örgütlenmesinin ne derin, ne tehlikeli bir gerçek olduğu, tek başına bu örnekle bile kolayca anlaşılabilir.
Cehalet toplumsal bir sorunken ve siyasiler, bedenlerinin kaba yerleriyle bütünleşmeyi gurur bellemiş cahil toplumu oy verme potansiyeli olmaktan çıkarıp seçmen profili haline getirmiş. Sorun artık ciddi olarak büyümüş ve cehalet örgütlü hale gelmiş demektir.
Buradan sonra faşizm devreye girecektir ki ülkemizde çoktan girmiştir. Bu süreçte cehaletin örgütlenmesine destek olan farklı unsurlarla da karşılaşırız. Bunlardan biri ve en güçlüsü medyadır. Dönem dönem iktidarlarla birlik olup cehaletin hızla artması için kullandıkları yöntemler; sansür, yalan bilgi yayma, dezenformasyon, halkı iktidarın amacı veya ideolojisi doğrultusunda yönlendirecek programlar yapma vb görevler üstlenmektir.
Bir diğer unsur ki ülkemizde oldukça etkin bir görev görmüştür, o da liberalizm, daha doğrusu liberalizmin ahlaksızlığıdır. Gericilik ve cehalet, liberalizm ahlaksızlığı tarafından adeta ulvi bir insan hakkı, teslim edilmesi çok gerekli bir özgürlük ve hatta sorumluluk olarak sunulmuştur.
Cehalet, saygı gösterilmesi gereken bir "değer" değil, mücadele edilmesi gerekli bir toplumsal sorundur. Özellikle ülkemizde ve dahi orta doğuda örgütlenmiş olan cehalet, savaş çığırtkanı olan ve kandan beslenen diktatörlerce desteklenmekte ve beslenmektedir.
Bu elbette bir tesadüf değildir.
Ülkeyi yönetenlerden biri çıkıp "bizden icatçı çıkmaz, biz Müslüman ülkeyiz; biz ara eleman yetiştirmeliyiz" diyebiliyorsa ve cahillerce onaylanıyorsa, orada cehalet çoktan örgütlü hale gelmiş ve toplumun önemli bir kısmınca kanıksanmış demektir. Bu anlayışa, "halk öyle istiyor, saygı duymak gerek" biçiminde yaklaşılması istenmekte ve sadece bu
yöntemle bile cahil kendini daha da önemli hissederek gücüne güç katabilmektedir.
Ülkemiz, örgütlenmiş cehaletin çoktan eyleme geçtiği bir ülke haline gelmiş, Gericinin elinde direnmektedir. Bu belki de iyidir, geçilmesi gereken bir aşama ya da sınavdır. Çünkü Türkiye daha önce böyle bir süreç yaşamamış ve sahip olduğu hukuki ve sosyal hakların-değerlerin ne denli hayati olduğunun farkına varamamıştır.