ads
DOLAR 42.70 ₺
EURO 50.17 ₺
STERLIN 57.09 ₺
G.ALTIN 5,898.49 ₺
Ç.ALTIN 9,753.29 ₺
BİLEZİK 5,440.37 ₺
BTC 90,085.42 $
ETH 3,078.75 $
BİST 0.00

    Örgütlü cehalet

    Yayınlama: 14 Ekim 2014 Salı 23:16 Kaynak: Haber Merkezi Editör:

    Örgütlü cehalet

    Örgütlü cehalet özellikle ülkemizde ve ortadoğuda örgütlenmiş olan cehalet. Savaş çığırtkanı olan ve kandan beslenen diktatörlerce desteklenmekte ve beslenmektedir. Bu elbette bir tesadüf değildir. Gerici, cahilden aldığı destekle devletin kendisi haline gelmiştir.

    Devletlerin görevi, halk eğer cahilse onun seviyesine inmek ve cehaletin tepeden tırnağa pratik edilmesini sağlamak değil, halkından daha ileride olmak ve onun elinden tutup yukarılara çekmektir.
    Cehaletin örgütlenmesi-örgütlü cehalet dolaylı kontrol içeren bir durum. Örgütlü cehalet "örgütlülük"  kontrollü bir şekilde oluşturulmakta ve yönetilmektedir. "Dolay", gizlenen sonuçla uzaktan yakından ilgisi olmayan, gidişatın dinamik unsurlarıdır. "Cehalet" ise en kolay gelişen, en zor geriletilebilen kısmıdır.
    Misal: bilyanın yuvarlanıp sepete düşmesiyle başlayan olayların gelişip, yumurtanın pişmesi gibi.


    Başlıktan da anlaşılacağı gibi burada sözü edilen bireyin tek başına cahil olması değil, toplumsal bir sorun olarak karşımızda duran ve çözülmesi gerektiğini bildiğimiz cehalettir.
    Herhangi bir kişinin cahil olduğu çok açıkken ve bu durum ifade edildiğinde genel olarak kabul edilirken toplumun çoğunluğunun cahil olduğunu dillendirmek tepki alır ve seçici, baskıcı, saygısız bir yaklaşım olarak nitelenir. Özellikle son yıllarda sürekli karşılaştığımız bu berbat tepkinin amacı, gericiliği toplumsal bir kabule zorlamak, normalize etmek ve hatta ideoloji haline getirmektir. Gericilik en önce cehalete ihtiyaç duyar, ondan beslenir ve çeşitli süreçlerin ortak sonucu olarak topluma genel ideoloji biçiminde yerleşir.
    Örneğin siyasi parti mitinglerinde karşılaştığımız genel seçmen profili, kendi üst düzey yetkilileri dahi itiraf ettiği gibi cahil kitlelerden oluşur ve bu haliyle konunun hem ana unsuru hem de tanımlayıcısı halini alır. Bir insan bir başka insanın bedeni ile bütünleşmişse, bu hissinden bahsederken sonuna dek içtense ve içinde bulunduğu insan onuruyla bağdaşmaz durumdan övünç duyuyorsa, buna saygı göstermek suç olacaktır. Çünkü yeğlenen, en azından bizlerin ortak aklı insanın kendisine saygı duyması, varlığını önce kendisinin tanıması ve onurunun çiğnenmesine izin vermeyecek biçimde yaşamasıdır.
    Cehaletten beslenenlerin bunu istemesi mümkün değildir. Tam tersi, toplumun daha da cahil kalması ve bu durumundan gurur duyacak hale gelmesi onların en temel ihtiyacıdır.

    "Aynı bağın gülü olmak" bir özellik ve ayrıcalık gibi sunulurken, cehalet; kendini var etmek için başkalarının bedenlerinin en kaba yerlerini seçenlerin çoğalmasıyla geçerlilik kazanacak ve kabul gören sıradan bir ritüel halini alacaktır. Cehalete, sömürüye, yalana, baskı altına alınıp yaşam alanının giderek daraltılması operasyonuna yüksek sesle karşı çıkan ve bu eylemiyle esasen cahilin kendisini de savunup kollamakta olanları düşman bellemesi, onu yönlendirenin iki dudağı arasından çıkacak bir iki cümleye bağlıdır.

    Cehaletin örgütlenmesinin ne derin, ne tehlikeli bir gerçek olduğu, tek başına bu örnekle bile kolayca anlaşılabilir.
    Cehalet toplumsal bir sorunken ve siyasiler, bedenlerinin kaba yerleriyle bütünleşmeyi gurur bellemiş cahil toplumu oy verme potansiyeli olmaktan çıkarıp seçmen profili haline getirmiş. Sorun artık ciddi olarak büyümüş ve cehalet örgütlü hale gelmiş demektir.

    Buradan sonra faşizm devreye girecektir ki ülkemizde çoktan girmiştir. Bu süreçte cehaletin örgütlenmesine destek olan farklı unsurlarla da karşılaşırız. Bunlardan biri ve en güçlüsü medyadır. Dönem dönem iktidarlarla birlik olup cehaletin hızla artması için kullandıkları yöntemler; sansür, yalan bilgi yayma, dezenformasyon, halkı iktidarın amacı veya ideolojisi doğrultusunda yönlendirecek programlar yapma vb görevler üstlenmektir.
    Bir diğer unsur ki ülkemizde oldukça etkin bir görev görmüştür, o da liberalizm, daha doğrusu liberalizmin ahlaksızlığıdır. Gericilik ve cehalet, liberalizm ahlaksızlığı tarafından adeta ulvi bir insan hakkı, teslim edilmesi çok gerekli bir özgürlük ve hatta sorumluluk olarak sunulmuştur.
    Cehalet, saygı gösterilmesi gereken bir "değer" değil, mücadele edilmesi gerekli bir toplumsal sorundur. Özellikle ülkemizde ve dahi orta doğuda örgütlenmiş olan cehalet, savaş çığırtkanı olan ve kandan beslenen diktatörlerce desteklenmekte ve beslenmektedir.

    Bu elbette bir tesadüf değildir.
    Ülkeyi yönetenlerden biri çıkıp "bizden icatçı çıkmaz, biz Müslüman ülkeyiz; biz ara eleman yetiştirmeliyiz" diyebiliyorsa ve cahillerce onaylanıyorsa, orada cehalet çoktan örgütlü hale gelmiş ve toplumun önemli bir kısmınca kanıksanmış demektir. Bu anlayışa, "halk öyle istiyor, saygı duymak gerek" biçiminde yaklaşılması istenmekte ve sadece bu

    yöntemle bile cahil kendini daha da önemli hissederek gücüne güç katabilmektedir.
    Ülkemiz, örgütlenmiş cehaletin çoktan eyleme geçtiği bir ülke haline gelmiş, Gericinin elinde direnmektedir. Bu belki de iyidir, geçilmesi gereken bir aşama ya da sınavdır. Çünkü Türkiye daha önce böyle bir süreç yaşamamış ve sahip olduğu hukuki ve sosyal hakların-değerlerin ne denli hayati olduğunun farkına varamamıştır.

     

    İlk Yorumu Sen Yaz
    code