Moved Permanently

Hakkari Valisi ile bağlı Yüksekova İlçesi’nin Kaymakamı, devletin en üst temsilcileri ve yetkilileri. İkisi de, bölgede devletin bittiğini alenen ve resmen söylüyorlar. 

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------   

     Değerli okuyucularım; gittiği yeri göremeyenler için, “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” diye doğru bir söz var. Şimdi biz, ülke olarak, millet olarak, devlet olarak, işte o durumdayız.  

     Bu satırların kaleme alındığı sırada, Hakkari Dağlıca’da yeni bir terör saldırısında, çok sayıda askerimizin şehit düştüğü ve yaralandığı açıklandı. Sayı verilmemekle birlikte, “çok sayıda” ifadesi dikkatleri çekti.

    Bu satırları okurken, muhtemeldir ki bu sayı da açıklanmış olacak. Benim dikkatimi çekense, devleti yönetenlerin hala “pişkin” bir şekilde demeç verebilmeleri, “kanları yerde kalmayacak” gibi, milletle alay eder gibi konuşmaları.

   Oysa, bu ülkenin başından çekip gitmek varken bunu hala yapmamaları,  vatandaşlarımızın sabrı ile alay etmek gibi oluyor.

    Bir kere daha haykıralım; “Yetti artık !”

   13 yıldan beri ülkeyi yönettiğini sanan bir iktidar, bizi işte bu hallere düşürdü.          Bundan sonra başımıza nelerin geleceğini, sadece Allah biliyor. Tahmin yapanlar çok. Ben de bir tahminde bulunabiliyorum. Herkesin tahmini şu ki, ülke aydınlığa değil,  tam bir karanlığa sürükleniyor. 

  İktidarın bütün derdi, 7 Haziran’da kaybettiği seçimi, ne pahasına olursa olsun 1 Kasım’da tekrar kazanmak ve tekrar bir başına iktidar olmak.

     Onun, ülkeyi uçuruma götüren bu tavrını bildikleri halde, ona hala  inanan ve oy vermeye hazır, % 40’lık bir vatandaş kitlesi var.

    Açık söylüyorum. Bu vatandaşlarımızın ülkenin geleceğinden çok, kendi kişisel geleceklerini ve çıkarlarını düşündükleri bal gibi ortada.

    Bilmiyorlar ki, bu ülke elden gittikten sonra, onların ellerinde de hiçbir şey kalmayacak.

    Doğu ve Güneydoğu bölgemizde, her gün kan akıyor. Her gün asker, polis cenazeleri geliyor.

    Birilerinin iktidar hırsı yüzünden vatansever, masum insanlar canlarını veriyorlar. Bizse, “ah-vah” deyip, olup biteni sadece seyrediyoruz.

     Her gün yitip giden canlarla birlikte, vatan toprakları ayaklarımızın altından kayıp gidiyor. Bu başı-boşluğu, bu gevşekliği gören Yunanistan, burnumuzun dibindeki 16 adamızı işgal etti. Bayrağını dikti, askerini yerleştirdi. Şimdi, geri al  bakalım, alabilirsen.

    Terör örgütü, doğu ve güneydoğu bölgemizi işgal etmeye ve bu ülkeden koparmaya, var gücüyle çalışıyor.

    Örgüt, her gün yeni adımlar atıyor, yeni mevziler kazanıyor. Bunu, ben söylemiyorum. Bölgenin Hakkari Valisi ve bağlı Yüksekova İlçesinin Kaymakamı, hep bir ağızdan artık açıkça söylüyorlar.

     Bakın, Vali ne diyor? “PKK, bölgede çok güçlü. HDP’li Belediyeler, her gün dağa eleman kazandırıyor. Köyleri, şehirleri militanlarla doldurdular. İlimizin 200 km’lik sınırını denetleyemiyoruz. PKK, tır’larla getirdikleri kaçak malları, katırlarla içeri sokuyor. Örgütün, düğün karşılama ekibi bile var.”

   Yüksekova Kaymakamı’nın sözleri, daha da ilginç. Kaymakam da diyor ki; “Yollara, barikatlar ve bomba düzenekleri kuruyorlar. PKK, bütün mahallelerde 15-20 kişilik asayiş ekipleri kurdu. Örgüt, bastırıp mühürlediği makbuzlarla, hane başına 20’şer lira para topluyor. Devletin ihalelerine kimlerin gireceğine örgüt karar veriyor. Örgüt, her ihaleden % 10 komisyon alıyor.”

    Biri Vali, diğeri Kaymakam. İkisi de mülki amir. İkisi de devletin tepesindeki iki yetkili kişi. İkisi de devleti, başka bir söylemle devletin gücünü temsil ediyor.

    Ama, devletin hangi gücünü? Ya da, hangi devletin gücünü? Devletin gücü nerede? Bu durumda, orada devletin gücünden söz edilebilir mi? Devletin gücü, böyle mi olur?   

    İkisine de, hemen soralım. Peki, orada siz ne iş yapıyorsunuz be kardeşim? Siz, niye orada varsınız be kardeşim?  Yeni Dağlıca katliamlarını mı bekleyelim?

    İşte, devletin bittiği yer, değerli okuyucularım.

    Yıllarca devletin tepesinde çalıştım. O Vali’yle, Kaymakam’ın yerinde olsaydım, “Devletin olmadığı yerde, benim de işim yok. Hele, devletin gücünün bittiği/tükendiği yerde, hiçbir işim olamaz.” deyip, o görevlerde bir gün bile durmazdım.

     İşte, ben onlara o zaman “Devlet Adamı” derdim.