8 Mart Dünya Kadınlar Günü geleceğe ışık tutabilmek için, tarihi de bilmek gerekir. İşçi sınıfının kurtuluşuna giden yol onun ikiyüz yıllık geçmişinde neler başardığını bilmekten geçer. Kadınlar da toplumsal mücadelede yerlerini ta başından beri almışlardır. Hayatın yarısını erkekler üretiyorsa, diğer yarısını da kadınlar üretiyor.
Her yıl 8 Mart’ta tüm dünyada Dünya Kadınlar Günü kutlanır. 8 Mart’ın önemini vurgulamak için, onun nasıl doğduğunu anlatmak gerekir.
8 Mart 1857’de Amerikalı kadın işçiler “eşit işe eşit ücret”, “sekiz saatlik işgünü” talepleriyle fabrikalarda greve çıkarlar. Yapılan direnişlerde birçok kadın polisler tarafından öldürülür. O günden sonra kadın işçilerin bu onurlu direnişi aynı zamanda kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin bir simgesine dönüşür.
Bu yazıda, 8 Mart'ı niçin emekçi kadınların mücadele günü olarak ele aldığımızı, özet olarak irdelemeye çalışacağız.
Ama ilk önce, tüm dünyada ezilen, sömürülen kadınlarımıza ithaf edilen 8 Martımızda, bizleri derinden etkileyen ve son günlerde kadına yönelik, artan şiddet ve isyan ettiren olaylar, kadınlarımızın başına gelenleri hatırlayalım/hatırlatalım.
Bu katliamları, bu kıyımları protesto ediyoruz. Bunların olmaması için her adımı atacağımızı bir kez daha belirtiyoruz!
Ölen, yanan kadınlarımıza içimiz yanarken, hakları için örgütlenen, greve çıkan, kadın/erkek tüm emekçi kadınlarımızın da yüreklerimizi kabarttığını, bizlere güven kazandırdığını yaşayarak görüyoruz.
8 Mart kutlamalarının ilk ortaya çıkışının doğrudan işçi kadınlarla ilişkili olduğunu tarihsel bir gerçek olarak belirtelim. Bu amaçla önce, tarihsel olarak ortaya çıkışında ve gelişiminde 8 Mart'a nasıl bir içerik yüklendiğini açıklığa kavuşturalım. Ardından, günümüzde de 8 Mart'ı niçin "emekçi kadınların" günü olarak gördüğümüzü ele alalım.
Buradan, Türkiye'de ilk defa 8 Mart'ın kutlanması fikrinin nasıl doğduğuna geçelim. Türkiye'de 8 Mart'ın, bir emekçi kadınlar gününün kutlanması konusu, 1921 yılındaki Komünist Kadınlar Konferansı'nın aldığı kararla sıkı sıkıya bağlıdır. Türkiye Komünist Partisi'nin, Komünist Enternasyonal'le doğrudan bağları vardı.
8 Mart'ı ilk defa Türkiye'de kutlamak amacıyla, komünist kadınlardan iki kız kardeş Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova girişimde bulunurlar ve bir kadın birimi oluştururlar. Emekçi Kadınlar Günü'ne, bütün dünya komünistleri gibi, eski TKP içinde de başından beri önem verilmiştir. Bununla ilgili olarak, Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova kardeşlerin kendi imzalarıyla kaleme aldıkları yazı şöyle:
"1921 yılının Şubat ayıydı. 1919'dan beri çalışmakta olan Ankara Türk Komünist Partisi güçlenmiş ve Moskova'da Komünist Enternasyonali'yle ilişki kurmuştu. Anadolu içerilerinde birçok illerde hücreler oluşturmuştu. Şubat ayının sonlarında, Komintern Kadınlar Sektöründen Klara Zetkin Yoldaşın imzası ile, 8 Mart Kadınlar Bayramını nasıl kutlamak gerektiğini gösteren bir talimatname almıştık. Buna göre, kapitalist ülkelerde kadınların öz insan haklarını istemeleri şiar edinilecekti. Ankara'daysa işsiz kadınların sayısı gittikçe artmaktaydı. Yıllardan beri erlerini (kocalarını), oğullarını savaşta yitirmiş olan Türk kadınlarının yaşam koşulları çok ağırdı. İş bulmak olanaksızdı. Uzun yıllar süren savaşlardan sonra Antanta devletleri Türkiye'yi tam mahvetmek için İstanbul'u ve Anadolu'nun batı ve güney bölgelerini işgal etmişlerdi. İstiklâl Mücadelesi içinde Ankara'da kurulan T. B.M.M. Hükümeti de, Büyük Lenin'in yardımıyla dış düşmanlara karşı savaşı sürdürüyordu. Bu sıralarda Sovyet ülkesinden gelen yardımın Karadeniz sahilinden Ankara'ya kadar getirilmesini, kucaklarında silâh ve askerî malzeme taşıyan Türk kadınları gerçekleştiriyorlardı. Bu kadınlar, erleri, oğulları, kardeşleriyle birlikte düşmana karşı çıkıyorlardı. Ama bu dönemde kendilerinin hiçbir toplumsal hakları yoktu; yine de vicdanlarının sesine uyarak vatan müdafaasına katılıyorlardı. Türk kadınlarının insanî ve toplumsal haklarını tanıyan tek örgüt, Komünist Partisiydi.
1921 yılının başlarında, Mustafa Suphi ve 14 arkadaşı, Türk burjuvazisinin eliyle Karadeniz'de boğularak feci bir biçimde yok edilmişlerdi. Bu olay derin bir nefretle karşılanmıştı. Bundan başka, Ankara'daki merkezi Komünist örgütünün 18 üyesi hapse atılmıştı. Bu gibi feci olaylar Komünist kadınları çok üzüyordu. Bir yandan burjuva cellâtlarını protesto etmek, bir yandan da işsiz kadınların ağır durumlarının hafifletilmesini talep etmek amacıyla, Komünist Süleyman Selim yoldaşın Ankara dolaylarındaki bağında kadınların genel toplantısı yapıldı. 8 Mart Uluslararası Kadınlar Bayramının önemini açıklayan, Şerif Manatov Yoldaşın bildirisi oldu. İkinci sorun olarak, kadınların durumunu düzeltmek, onlara iş sağlamak için bir kadınlar örgütü seçildi. Önceden hazırlanmış olan tüzük onaylandı. Sonra T. B.M.M.'ne Türk Kadınları adına bir bildiri gönderilerek, Komünistlere, Mustafa Suphi ve arkadaşlarına gösterilen vahşilikler protesto edildi. Kadınlar örgütünün Ankara'daki ilk 8 Mart bayramı, Türk Komünist hareketi tarihin sayfalarında şerefli bir yer tutmaktadır." (Kaynak: Tunçay, 1991, s. 513)
Kadın konusu sermaye odaklı sistemlerin istismarına açık bir konudur. Bu konu hakkında
bilimsel ne kadar çok çalışma yapılsa azdır. Kadın ezilen, sömürülen bir cinsiyet olarak erkek hakim, üstün toplumların sürdürücü gücüdür. Üstün düzendenkapitalist sisteme kadar, kadınların tarihin değişik şartlarında hep ikinci planda durmuşlardır.
Kadının yegane görevi doğurmak ve hizmetçiliğin ötesine gidememiştir. Kapitalizmin
getirdiği yeni dünya düzeninden sonra kadınlar ezilmişliğin içinde kendilerine yeni bir yol
bularak örgütlenmeye başlamış, ezilen işçi sınıfın problemleri arasında kendi cinsiyet
ayrımlarının sorunlarını da işlemeye başlamışlardır. Yeni akımların içinde kendilerini savunanfikirler üretmişlerdir.
Siyasal katılma, çağdaş demokratik bir olgudur ve anayasal temele sahiptir. Bireyler hem
siyasal alanla ilgili eylemlere katılır ve siyasi mekanizmayı etkiler, hem de siyasetten
etkilenir. Siyasal alanda da aktif rol oynayamayan kadın, zaman içersinde bunu değiştirmek
için uğraşmıştır. Sivil toplum örgütlerinin desteğiyle ortak bir platformda buluşmuş, yapılan
çalışmalarla bilgilendirip, daha bilinçli hale getirilmiştir.
Amaç ev kadınları ve çalışan kadınlar arasındaki siyasaldavranış farklılıklarını tespit etmeye yöneliktir. Ev kadınları ve çalışan kadınların siyasal davranışları, siyasal tutumları ve siyasal parti tercihlerinde oluşan farklar alanaraştırması ile sınanmaktadır. Bireylerin demografik, sosyo-ekonomik özelliklerinin siyasal katılma davranışı üzerinde etkisi olduğu bilinmektedir. Özellikle cinsiyet siyasal katılımını etkilemekle birlikte, kadınların sahip oldukları sosyo-ekonomik özellikler de kendi aralarında farklılıklar oluşturmaktadır.
Çalışma, dört bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde siyasal katılma,
siyasal davranış, siyasal kültür ve siyasal toplumsallaşma kavramları açıklanmıştır.
İkinci bölümde, siyasal katılmaya etki eden sosyo-ekonomik faktörler ele alınmıştır.
Üçüncü bölümde dünyada ve ülkemizde kadınların siyasal hakları elde etme süreçleri
ve siyasal katılımları, ülkemizde kadınların siyasal davranışları ele alınmıştır.
Dördüncü bölümde, Tekirdağ ilinde 1000 kadın üzerinde yapılan alan
araştırmasıyla ev kadınları ve çalışan kadınlarının siyasal eğilimleri tespit edilmiş ve
aralarındaki siyasal davranış farklılıkları araştırılmıştır.
Sonuç olarak, kadınların sahip oldukları sosyo-ekonomik özellikler de kendi
aralarında farklılıklar oluşturmaktadır. Genel olarak ev kadınları siyasal davranışları
açısından daha muhafazakar, çalışan kadınlar ise daha dışa dönük davranışlar ortaya
koymaktadır.