ads
DOLAR 42.51 ₺
EURO 49.50 ₺
STERLIN 56.69 ₺
G.ALTIN 5,751.25 ₺
Ç.ALTIN 9,538.15 ₺
BİLEZİK 5,320.36 ₺
BTC 92,356.24 $
ETH 3,163.57 $
BİST 0.00

    Al Sana Van Minüt !

    Yayınlama: 3 Haziran 2010 Perşembe 23:02 Kaynak: Haber Merkezi Editör:

    Al Sana Van Minüt !

    Tayyip Erdoğan’ın bu çıkışı, onu kahraman yaptıysa da, önce İsrail’le, sonra da Amerika’yla arasını açtı. Soğuk savaş döneminde Rusya’ya yaklaşmak isteyen Menderes’in ipini çeken Amerika, şimdi de İran’la yakınlaşmak isteyen Erdoğan’ın ipini çekmeye hazırlanıyor.

    Önce, bir hikayeyle yazıya başlayalım.

    Allah, Musa Peygambere gönderdiği bir adı da “Eski Ahit” olan Tevrat’ta, Ortadoğu’nun önemli bir bölümünü İsrailoğulları’na yurt olarak bıraktı. Onlarsa, Filistin bölgesini tercih ettiler ve “Vaat edilmiş topraklar” olarak burayı kullandılar.

    Olayı, Kur’an-ı Kerim de doğruladı. Yüce Yaradan Maide Suresi 20 ve 21 nci ayetlerinde, “Hani, Musa kavmine demişti ki ; Allah’ın üzerinizdeki nimeti hatırlayın. Hani o, içinizden peygamber çıkarmıştı. Sizi, hükümdar kılmıştı. Diğer toplumlardan hiç birine vermediğini, size vermişti. Ey Kavmim; Allah;’ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın ardınıza dönmeyin. Yoksa, ziyana uğrayanlar olursunuz.”

    İşte, aynen öyle oldu. Yahudilerden oluşan İsrailoğulları, önce kendilerine gönderilen kitabı (Tevrat’ı) tahrif ettiler. Daha sonra da, Kuran’da belirtildiği gibi, kendilerine verilen nimetlere (toprağa) arkalarını döndüler ve yurtlarını kaybettiler.

    Dünyanın bir çok bölgesine dağılan Yahudiler, ticari buluş ve ahlakları ve de pratik zekaları sayesinde, gittikleri her yerde kimi horlanmalarına rağmen, tarih boyunca barındılar. En büyük dostluk ve yakınlığı da, Osmanlı İmparatorlarından gördüler.

    SON İSRAİL DEVLETİ NASIL KURULDU ?

    1920 den itibaren Filistin topraklarına hakim olan İngiltere, bu bölgede yaşayan Yahudi göçmenlerle Araplar arasındaki sorununun çözümünü, Birleşmiş Milletlere bıraktı. O sırada Filistin topraklarının % 35 i Arapların, % 6 sı ise, Yahudilerin kontrolu altındaydı.

    İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’da meydana gelen Nazi katliamında 6 milyon Yahudi feci şekilde öldürülmüş, diğer Yahudiler ise, bu topraklara sığınmışlardı.

    29 Kasım 1947 günü Birleşmiş Milletlerde yapılan oylamada, toprakların % 56 sı Yahudilere, % 44 ü Filistinlilere bırakıldı. Filistinliler, bu bölüştürmeyi haksız buldular ve kabul etmediler. Ve, hala kabul etmiyorlar.

    Bu bölüştürmede Kudüs, uluslararası bölge ilan edildi. İngiltere’nin, 15 Mayıs 1948 günü bölgeden tamamen çekilmesiyle, son ve bağımsız İsrail Devleti, böylece kurulmuş oldu.

    İSRAİL’İ, BİRAZ DAHA TANIYALIM

    Tevrat’a göre “İsrail” sözcüğü, “Allah ile uğraşan” anlamında ve Yakup Peygamber için kullanılmıştır. Bir adı da İsrail olan Yakup Peygamberin, 4 karısından 12 oğlu oldu. Bunlar, daha sonra Yahudi halkını oluşturan 12 kabileyi meydana getirdiler ve o sebeple Yahudilere “İsrailoğulları” dendi.

    Batısında Mısır ve Akdeniz, doğusunda Ürdün, kuzeyinde Lübnan’la komşu olan İsrail devleti, 20.772 km2 lik bir toprağa sahiptir. Onlar, Kudüs’ü Başkent ilan etmelerine rağmen bu kabul edilmemiş, Başkenti halen Tel Aviv’dir.

    1967 de yapılan Arap-İsrail Savaşında, Gazze Şeridi, Batı Şeria, Kudüs’ün Araplara ait bölümü ve Golan bölgesi, Mısırın kabul etmesi üzerine İsrail’e bırakılmıştır. Ve ondan sonra, kavga hiç bitmemiştir.

    TÜRKİYE’NİN, İSRAİL SİYASETİ

    Bağımsız bir devlete kavuşan İsrail, geçen 62 yıl içinde Birleşik Amerika’nın himayesinde kalmıştır. Amerika, İsrail Devleti ile Ortadoğu’da çok önemli bir üs ve varlık sahibi olmuştur. ABD, bu süre içinde siyasi, askeri, ekonomik, kültürel velhasıl hiçbir yardımı İsrail’den esirgememiştir.

    İsrail de, sırtını dayadığı Amerika sayesinde, Ortadoğu’da güçlü bir ülke konumuna girmiştir.

    NATO ya girdiğinden beri Amerika ile iyi bir müttefik ve sadık bir dost olan Türkiye, Amerikanın İsrail siyasetini benimsemiş, Müslüman-Arap dostluğuna rağmen, İsrail’le hep iyi ilişkiler içinde olmuştur.

    Bu ilişkiler, askeri anlaşmalar ve müşterek askeri tatbikatlara kadar uzanmıştır.

    TÜRKİYE – İRAN – AMERİKA

    Şah Pehlevi’nin devrilmesinden sonra Amerika ile yıldızı bir türlü barışmayan İran, İsrail’le de bir türlü dostluk kuramamış ya da kurmamıştır. İran’daki “molla” rejimi, İsrail’i Ortadoğu’da önemli bir tehdit olarak görmüş, Türk-İsrail dostluğunun bozulması için gizli ve açık büyük gayret göstermiştir.

    AKP nin iktidara gelmesinden sonra İran’la Türkiye arasındaki olumlu gelişmeler, İsrail kadar Amerika’yı da endişeye düşürmüştür. Buna rağmen Amerika öfkeyle değil, daha çok yakınlaşma ve daha çok yardımla bu dostluğun devamını arzu etmiş, nitekim Başkan Obama seçildikten hemen sonra, ilk olarak Türkiye’yi ziyaret etmiştir.

    AKP’NİN YANLIŞ SİYASETİ

    Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidarının ilk yıllarında İsrail ile gayet iyi ilişkiler kurmuş, yaptıkları anlaşmalar Türkiye-İsrail dostluğunun öyle kolay kolay bozulamayacağını göstermiştir.

    Ne var ki, geçen zaman içinde her şey tersine dönmüş, İsrail’in özellikle Filistin’e yaptığı saldırılar, bu bölgedeki insan hakları ihlalleri ve İsrail’in Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı tutumu, Türkiye’yi bu ülke ile ilişkileri gözden geçirme noktasına getirmiştir.

    İşte Türkiye bu ilişkileri gözden geçirirken, esas hatayı Amerika’ya rağmen İran’la anlaşarak yapmıştır.

    AL SANA “ VAN MİNÜT ”

    Hatırlanacağı üzere, Ocak 2009 ayında Dünya Ekonomik Forumu İsviçre’nin Davos kentinde toplanmış, toplantının 29 Ocak günü yapılan “Gazze ve Ortadoğu’da Barış Modeli” adlı oturumuna katılan Recep Tayyip Erdoğan, herkesi hayrete düşüren önemli bir çıkış yapmıştır. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’le yan yana otururken toplantının yöneticisine kızan Erdoğan, “Van Minüt” yani “Bir dakika” ya da “Dur bakalım”anlamında, yöneticiye şiddetli bir tepki vermiştir. Daha sonra, Şimon Peres’in şahsında İsrail’i katliam yapmakla suçlayarak, toplantıyı terk etmiştir.

    Erdoğan’ın tepkisi, özellikle Türkiye ve Arap halkı üzerinde çok olumlu bir etki yaratmıştır. Ancak, diplomatik nezaket kurallarına aykırı bulunan ve büyük şaşkınlık yaratan bu davranışla, Türk-İsrail ve Türk-Amerikan siyaseti ve dostluğu büyük yara almıştır. Hatta, “Erdoğan bu hareketi, Türk-İsrail ilişkilerini bozmak için kasten yaptı.” diyenler bile olmuştur.

    SON GEMİ OLAYI, HER ŞEYİ BİTİRDİ

    Uluslararası İnsani Yardım Vakfı’nın (İHH), 33 devletten temin ettiği yardımı bu ülkenin temsilcileriyle Gazze’ye ulaştırmak için 500’e yakın kişiyle yola çıkardığı 5 gemi, uluslararası sularda İsrail tarafından durduruldu. Gemiler ve yardımlar alıkonuldu. Çıkan çatışmada 10’u Türk, 16 kişi öldürüldü.

    BM Güvenlik Konseyi hemen toplandı. Olay kınandı. Türkiye, haklı olarak büyük tepki gösterdi. İsrail, haksızdı. Çünkü, İsrail’in bu hareketinin hiçbir kurala uyan tarafı yoktu.

    Bu olayla, Türkiye-İsrail ilişkileri onarılmaz bir noktaya geldi. Ve, İsrail’le aramızdaki her şey bitti.

    Kuşkunuz olmasın ki, bu olayda doğrudan olmasa da, ABD yine İsrail’e arka çıkacak ve zarar “Van Minüt” ten sonra, yine Türkiye’nin hanesine yazılacaktır.

    İRANIN URANYUM ZENGİNLEŞMESİ, BİZİ FAKİRLEŞTİRECEK

    Mahmut Ahmedi Necad’ın İran’da Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra başlattığı Nükleer Enerji çalışmaları, hem komşusu olarak bizi, hem de bütün dünyayı rahatsız etti. Çünkü, İran’ın amacı enerji elde etmek değil, nükleer silah üretmek ve başta Amerika olmak üzere, herkese gözdağı vermekti. Son çare olarak da, bu silahı kullanmaktı.

    İran, bunu uluslararası kurallara uygun olarak yapmakla birlikte, olabilecek bir çılgınlığı hiç kimse önleyemezdi.

    Amerika, bunu tasvip etmedi. Vazgeçilmesini defalarca istedi. Keza, Birleşmiş Milletler de, olayın önemine dikkat çekti. Ancak, AKP iktidarı bu konuda da İran’dan yana oldu ve Amerika’ya rağmen bu ülke ile ilişkilerini geliştirmeye devam etti.

    Şimdi anlaşılan o ki, İran’ın Uranyum zenginleşmesi, Amerikanın ülkemize sırt çevirmesiyle bizi fakirleştirecek. Bu fakirleşme sadece maddi anlamda değil, önemli bir dostu kaybederek, bunun zararını başka bakımlardan da mutlaka göreceğiz.

    “Bu nasıl olacak?” derseniz, onu da anlatayım.

    AMERİKA, TAYYİP ERDOĞAN’IN İPİNİ ÇEKİYOR !

    Dikkat ederseniz, son zamanlarda dış yardım gelmemeye başladı. İMF ile yeni anlaşmalar yapılamıyor. Söylediklerinin aksine Türkiye değil, İMF buna yanaşmıyor. Çünkü, Türkiye’nin borcu çok büyüdü. Türkiye’de, “özelleştirme” adıyla satılabilecek başka bir şey kalmayınca, dış ödemeler artık zorlaşıyor. ABD, artık eskisi gibi Tayyip Erdoğan’a kefil olmuyor.

    Ülkeler arasındaki dostlukların tamamı, siyasi ve ekonomik çıkarlara dayanır. Çıkar bitince ya da işbirliği yaptıkları kişi iktidardan düşünce, onun yüzüne bile bakmazlar. Oğlunun düğününe gelen İtalyan Başbakanı Berlusconi, Tayyip Erdoğan iktidardan düşünce onu tanımayacaktır.

    27 Mayıs İhtilali’nin 50 nci yıldönümü olan geçen hafta, Adnan Menderes’in son Amerika seyahati konuşuldu. 1959 yazında, Amerika’dan istediği yardımı alamayan Menderes, Rusya’ya yöneleceğini ve Moskova’ya gideceğini söylemişti. O sırada Amerika’ya yaptığı seyahatte, büyük bir hayal kırıklığına uğramış ve “İpinin, artık Amerika tarafından çekildiğini” anlamıştı.

    Çünkü Amerikan Başkanları, Amerika’yı ziyaret eden Devlet ve Hükümet Başkanlarını Beyaz ev’in kapısında karşılarken, dönemin Başkanı Eisenhower, Menderes’i çalışma ofisinin ortasında karşılamıştı. Türk Büyükelçisi Suat Hayri Ürgüplü’ de gazetecilere dönerek fısıltı halinde, “Menderesin, Amerika tarafından ipinin çekildiğini” söylemişti.

    Nitekim, 7 ay sonra Amerika’nın da desteklediği bir askeri darbeyle Menderesin gerçekten ipi çekilmiş ve asılarak idam edilmişti.

    ***

    Dikkat ederseniz Amerikan Başkanı, Tayyip Erdoğan’a artık eskisi gibi sıcak yaklaşmıyor. Nitekim, Beyaz ev’deki son görüşmesinde görüşme çok kısa sürmüş, Türk Dışişleri Bakanı görüşmeye alınmak istenmemişti.

    Birkaç yıl önce de, Amerika’nın Tayyip Erdoğan’dan yüz çevirmeye başladığını anlayınca Erdoğan’ın Başdaşmanı Cüneyt Zapsu Amerikan yetkililerine, “Bu adamın ipini çekmeyin. Bunu kullanın.” demişti.

    ABD, AKP iktidarından almak istediğini almıştır. O sebeple, AKP ye artık ihtiyacı kalmamıştır. Tayyip Erdoğan’ın İran’la yakınlaşan Ortadoğu siyaseti, önce İsrail’i ve sonra da kadim dostu ve müttefiki ABD ni rahatsız etmiştir. Başka bir söylemle, Tayyip Erdoğan ve partisi artık güven kaybetmiştir.

    Soğuk savaşla birlikte dünyada kutuplaşmalar kalktığına göre, “sağ-sol ideolojileri” de artık tarih olmuştur. Amerika her zaman, kendisiyle iyi geçinecek ve çıkarlarına set çekmeyecek ya da karşılıklı çıkarları gözetecek yönetimleri iş başında görmek istiyor.

    İktidar olma yarışında bayrağı eline alan Kemal Kılıcdaroğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisi, Amerika’yı hoşnut eden, ancak Türkiye’nin çıkarlarını öne çıkaran bir siyasetle, bir Amerikan dostu pekala olabilir.

    İlk Yorumu Sen Yaz
    code