Ay Halimiz Vah Ahvalimiz nasıl olacak sonumuz! Bizlerden beslenenler, bizim duygularımızla alay edenler, bizi sömürenler, bizim sırtımızdan inmeyenler ve bizi hamal gibi kullananlar bunun hesabını nasıl verecek?
Türkiye genelinde her gün farklı eylemlerin aktörü olan zihinlerimiz ve suçsuz yere parmaklıklar ardında güneşe hasret bırakılan fikirlerimiz. Kimileri düşüncesinden ve özgürlük istediklerinden. Kimileri inancında ve başörtüsünden. Kimileri bu ülkede eğitimi parasız istediklerinden mahkum olanlar. Kimileri de bu ülkede yıllardan beri insanların duygularından, düşüncelerinden ve dürüstlüğünden beslenip bir yerlere gelenler. Bu sömürücülerin işi gücü kendi çıkarlarında başka hiç bir kimseyi düşünmeyen bu tacirler aynı yöntemle devam ediyorlar.
Hepimiz birbirimizin aynısıyız, hepimiz aslında kendi gölgesinden bile korkan zavallılarız. Hep bir tarafa sırtımızı yaslama kaygısındayız aksi halde un ufak olup kayboluyoruz. Sistemin simsarları sarmış etrafımızı, bir yere ait değilsen mesafe kat edemez, mevki sahibi olamaz, sınavlardan geçerli not alamaz. İnandığımız ve istediğimiz gibi yaşayamıyoruz, yaşadığımız şekilde inanmaya başlıyoruz ve hatta çoğu zaman neye inandığımızı ve niçin mücadele ettiğimizi bile unutuyor yavaş yavaş kimliğimizden uzaklaşıyoruz. Tüm bunlara rağmen geleceğimiz karantina altındaymış gibi bir güvence veriliyor. Ancak dönüp bir baktığımızda söylenenlere ve bir de uygulamalara hiç alakası olmayan bir dünyada yaşıyoruz. Hâlbuki hepsi palavra.
Bunların hiç biri tesadüfen olmuyor. Biz birilerinin sürüsü olmayı kabul ettiğimiz sürece çobanın gösterdiği yöne gitmeye mahkumuz. Üstelik sorgusuz sualsiz. Ne sağcısı hakkıyla savunuyor görüşünü ne de solcusu. Ve netice de hiç kimseler halinden memnun değil. Herkes esaretin çirkinliğinden ve özgürlüğe duyulan hasretten bahsediyor. Ne bekliyordun ki güzel yurdumun güzel insanı.. İnsanlar mevkileri altında ezildikçe özgürlüğüne kavuşamaz….