Türkiye’nin, doğu ve güneydoğusunda kağıt üzerinde bir “Özerk Kürdistan Devleti” kuruldu bile. Şimdi, bu devletin fiilen hayata geçmesi için çalışılıyor. İktidarın tavizkar tutumu ve milletin ilgisizliği, ülkenin bölünmesini giderek hızlandırıyor. “Uyan Borusu” çoktan çaldı, ama duyan yok ki.
Yerel bir gazetenin, küçük bir köşesinden DÖRT senedir haykırıyorum. “Türkiye bölünüyor. Siyasi iktidar hıyanet, halkımız gaflet içinde.” diyerek, defalarca yazdım. Eskilerin deyimi ile sakalım olmadığı için sözümü önemseyen olmadı. Başka bir söylemle, rütbemizin küçüklüğünden, lafımızın büyüklüğü anlaşılamadı.
Seçim sandığına giden iki kişiden biri iktidarı destekleyince, iktidara bel bağlayan bölücüler işi iyice azıttılar. Çünkü, ülkeyi yönetenlerden ciddi tepkiler gelmeyince, bölücüler hedeflerine her gün, ama her gün adım adım ilerliyorlar.
Bölücüler, Başkent kabul ettikleri Diyarbakır’da 15 gün önce, “Demokratik Özerklik” adıyla bağımsızlıklarını, yani Türkiye’den koptuklarını ilan ederken bekledikleri tepki gelmeyince, artık hedeflerine doğru korkusuzca gidiyorlar.
DEMOKRATİK TOPLUM KONGRESİ “KARAR ORGANI”
Bölücüler, kurdukları ve kısa adı DTK olan Demokratik Toplum Kongresi ile artık seri kararlar almaya başladılar. Kongre, geçtiğimiz haftanın sonunda yaptığı toplantıya 43 ilden tam 484 üye çağırdı. Adlarına “Halk Delegesi” denilen ve milletin ve de devletin gözü önünde yaptıkları seçimle belirlenen bu kişiler, 30-31 Temmuz’da Diyarbakır’da yapılacak olan toplantıya katılacaklar. Ne toplantısına mı? Oluşturdukları ya da kurdukları “Özerk Kürdistan Parlamentosu”nun ilk oturumuna katılacaklar.
Bölücüler, yaptıkları özerklik ilanından sonra, Özerk Kürdistan’ın böylece ilk Meclis toplantısını yapmış olacaklar. Seçilen 484 üyeden başka katılımlarla delege sayısı 850 olacak. Bu mecliste, Başkent ilan ettikleri Diyarbakır, tam 70 delegeyle temsil edilecek.
TÜRK MEDYASI KİMDEN YANA?
Bir-iki TV kanalı ile bir-iki gazetenin dışında, korku ve çıkar endişesi ile sırtını iktidara dayayan medya, bölücüleri kınamak yerine, onların adeta yayın organıymış gibi yayınlar yapıyor. Ne verdikleri haberlerde, ne de köşe yazılarında ülkenin bölündüğünden dem vuran ve endişe ortaya koyan hiçbir yazı görülmüyor.
İstanbul’un ortasındaki Gazi Mahallesi’nde terör estiren bölücüler şimdi de Zeytinburnu’nda ortalığı talan ediyorlar. Güvenlik güçleri, amirlerinden aldıkları talimatlara uyup, olayları seyretmekle yetiniyorlar. Geçen haftanın sonunda ortalık savaş alanına döndüğü halde, sadece 72 kişi yakalanıyor. Savcılığa çıkarılan bu terör estiricilerin 57 si, ilk ifadeden sonra serbest bırakılıyor. Bu düşünceyle, bölücünün ve teröristin önü hiç alınabilir mi?
Değerli okuyucularım, bölücü örgütün hakim olduğu doğu ve güneydoğudaki halkımız, adeta diken üstünde oturuyor. Halkın büyük bölümü korku ve tehdit altında. Çözümün “Bölünmek” olduğu hususu, halka zorla kabul ettirilmek isteniyor. Devleti yönetenlerse, devletin kudretini göstermek yerine, örgütün elebaşı’sı ile pazarlık derdinde.
ORDU, GERÇEKTEN “KAĞITTAN KAPLAN” MI?
Baksanıza, emekli olanlarından başka Orgeneral’inden Astsubayına kadar bir çok muvazzaf subay hapiste yatıyor. Şehit cenazeleri gelmeye devam ediyor. “Şehitler ölmez, vatan bölünmez.” lafı, artık hiç kimseye inandırıcı gelmiyor. Çünkü, şehitler ölüyor ve vatan bölünüyor.
İktidarın, Askerin yerine Polisi öne çıkaracağı, Ordu’yu Polis’in kontrolüne sokacağı lafları ortalıkta dolaşıp duruyor.
Bu lafları duydukça ya da okudukça, CHP li Süheyl Batum’un sözleri hep aklıma geliyor. Nasıl gelmesin ki? Orduya “Kağıttan Kaplan” diyen Batum’a, hiçbir yerden tepki gelmedi. O da, söyleminden geri dönmedi.
Ben, yine de değerli vatandaşlarımıza buradan seslenmeye devam ediyorum. “Uyan borusu” çoktan çaldı, ama biz uyumaya devam ediyoruz. Tıpkı, yatılı okullarda okuyan öğrencilerin, sabahları kalkması için çalan o zil nasıl hiç kimsenin hoşuna gitmiyorsa, bu “Uyan borusu” da galiba bizim hoşumuza gitmiyor.
Belli olmaz. Üstümüzden yorgan gittikten sonra, belki biz de uyanırız.