ads
DOLAR 42.53 ₺
EURO 49.56 ₺
STERLIN 56.76 ₺
G.ALTIN 5,748.04 ₺
Ç.ALTIN 9,538.15 ₺
BİLEZİK 5,320.36 ₺
BTC 92,309.78 $
ETH 3,161.98 $
BİST 0.00

    ZAVALLI

    Yayınlama: 28 Aralık 2011 Çarşamba 23:15 Kaynak: Haber Merkezi Editör:

    ZAVALLI

    Onu çok iyi tanıyorum. İnsan olma maskesini makamından alan biri o. Öğretmen olur öğrencisini, müdür olur memurunu, iş yeri sahibi olur çalışanını ezer ve bundan büyük bir zevk alır. Takım elbisesinin dik durmasını kravatıyla sağlar, ayakkabısını aşağılık kompleksiyle boyar ve şişine şişine gezer. Kimi öylesine bir havaya girer ki, insanlarla konuşunca bir yerlerinin eriyip gittiğini düşünür.
    Onu çok iyi tanıyorum. Getirildiği makama layık olmadığının, her akşam aynasına baktığında ayrımına varır, kinlenir ve makamın verdiği yetkilerle sabah hırçınlaşarak etrafına kin kusar. Çünkü o bilmediğini öğrenmek erdemini hiçbir zaman tanımamıştır. İnsan noksanlarını görüp öğrenen, bilgisiyle de sıradan biri gibi varlığını sürdürebilme erdemine sahip olandır. Yoksa herkesin kendine göre yetkin olduğu bir yanı vardır ve kimse her konuda bilgili olduğunu söyleyebilecek kadar da aptal olamaz.
    Onu çok iyi tanıyorum. Çünkü o, benim, sensin, biziz. Bazı yaşamlar sıra dışıdır, koşullar yaratır bunu. Çokluk yaşamlar ise sıradandır. Bu sıradanlık yine koşullar gereği bir çizgide doğar büyür ve yiter gider. Bu yaşamda, çok büyük istekler yanıt bulamaz, yapı gereği de doğaldır. Sıra dışılıkta ise eylem alanı genişlediğinden istekler de tek boyutluluktan çıkar. Yaşamında öğrenciliğin tüm aşamalarından geçmiş, öğretmen olmuş, muhasebe müdürlüğü, personel müdürlüğü, editörlük, inşaat işçiliği yapmış birisinin yaşamı doğal olarak geçtiği alanların sonucu sıra dışıdır. Ve o insan bu aşamaları geçerken yaşantısını içselleştirebilmiş ve insan paydasında değerlendirebilmişse, birçok olaya çok geniş acıdan bakmak zorundadır. Bu bakış, insan olarak da görevidir. Örneğin: Lise de öğretmenisiniz ve sınıfa giriyorsunuz, öğrencilerinizle tanışıyorsunuz ve onlara öğretmenin yol gösterici olduğunu ve de lisenin üniversite için geçilmesi gereken bir aşama olduğunu aktarıyorsunuz. Ayrıca emeğe saygılı olmalarını ve gelecekleri adına bilmeleri gerekenleri öğrenmelerinin şart olduğunu söylüyorsunuz. Ve yaşamınızda bunu uyguluyorsunuz. Sizin tek derdiniz insan gibi yaşamak ve öğrencilerinizi insanca bir yaşamanın bilgisine yöneltmek. Çünkü başarınızın tek ölçüsü öğrencilerinizin varacağı nokta. Dershane yok, kendi öğrencisine parayla ders vermek yok. Bu da kendinizi sürekli yetiştirmek demek. Bir gün, sınıfınıza müfettiş giriyor. Öğrencilere sorular soruyor ve öğrenciler her sorunun yanıtını anında veriyorlar ve bir soru da herkes susuyor, siz dahil. Ve müfettişe o soruyu bir öğretmen olarak ‘ben de bilmiyorum’ diyorsunuz tüm öğrencilerin önünde. Müfettiş bozuluyor ve teşekkür ederek sınıftan çıkıyor. Teneffüste davranışınızın yanlışlığını söylüyor ve de siz davranışınızın arkasında olduğunuzu aktarıyorsunuz. Müfettiş aylar sonra sizin haklılığınızı bir mektupla teslim ediyor. Bunun öğrenciler açısından sonucu çok görkemli. Çünkü onlara söylediklerinizi yaşamınızda da gösteriyorsunuz. Siz baskı yapan bir güç değil, yol gösteren bir yıldız gibisiniz.
    Onu çok iyi tanıyorum. Çünkü o, benim, sensin, biziz.
    Biraz düşünürsek ve yalnız yaşama şansımızın insan olarak mümkün olmadığını anlayabilirsek, birçok gerçeğin ayrımına varır ve çözümleriz. Elbette yöneticiler de bu koşulların içinde yaşıyorlar ve onların da sorunları vardır ama yönetici olanlar bu sorunlarını erteleyebilme ya da yansıtmadan çözme yeteneğine sahip olandır.
    Zavallı, gerçeğini saklayan ve insan maskeleriyle varlıklarını sürdürmek isteyenlerdir. Gerçeğin çıplaklığı müthiş güzeldir, biraz anlamaya çalışalım.
    Acaba ‘tavşan korktuğu için mi kaçar, kaçtığı için mi korkar?’
    Cevap: Sizde…

    Saray, 22 Aralık 2011.

    İlk Yorumu Sen Yaz
    code