Gene mi Mağdur?
Halkı, kin ve düşmanlığa teşvik etmekten mahkum oldu. Ama, o hep şiir okuduğu için hapse girdiğini söyledi. Şiir okuma masalını, anlatmaya devam ediyor ve “yersen” diyor. Biz de, “yiyoruz.”
Bu masal, artık bıktırdı. Ama, o anlatmaya devam ediyor. Aslında, ona bu konuda kızmaya hiç kimsenin hakkı yok. Çünkü, anlattıklarını zorla kabul ettirmek gibi bir derdi yok. Sadece “yersen” diyor, biz de “yiyoruz.”
Başbakan’ın, İstanbul Belediye Başkanı iken, eşinin memleketi Siirt’te yaptığı o konuşma, onun çok işine yaradı. İstanbul Belediye Başkanlarından hiç biri, şimdiye kadar hudutlarının dışına çıkıp hiç bir konuşma yapmamıştı. Yapsalardı, “Ne alaka?” denirdi. Ama, o yaptı ve iktidarın kapısını açan anahtarı cebinde buldu.
Söyledikleri, kimsenin gözünden kaçmadı. Adaletin ise, hiç kaçmadı. Yaptığı konuşmanın içinde okuduğu o şiir konuşmasıyla harman edilince, halkı tahrik edici ve bölücü bir konuşmaydı.
Mahkemeye verildi. Yargılanırken, “Referansım İslam” dedi ve iktidarın kapıları ardına kadar açıldı. Pınarhisar’daki 4 aylık dinlenme, onu bugünlere getirdi.
KEŞKE, KONUŞTUĞU GİBİ DAVRANSAYDI
Referansı “İslam” olanlar, insanların birlik ve bütünlüğü için çalışırlardı. Kimseyi, kimseye düşman etmezlerdi. Hak-hukuk gözetir, hiç kimsenin hakkını yemezlerdi. Bu yüce dinin haram kıldığı hiçbir eylemde bulunmazlardı. Allah’ı sever ve ondan korkarlardı. Hiç kimseyi Allah ile aldatmazlardı. Kendisini Allah’a benzetenlere tepki gösterir ve onlara haddini bildirirlerdi. Kul hakkı yemezler, hele “beytül mal” denilen devletin malına el sürmezlerdi.
Say, sayabildiğin kadar. Yani, referans aldığı İslam Dini’nin gereklerini yerine getirir, onun yasaklarından mutlaka sakınırlardı.
Başbakan, ne yazık ki bunların hep tersini yaptı. Ancak, o yaptıklarının aksini söyledi, söylemeye de devam ediyor.
Hele bir sözü var ki, herkese “Pes!” dedirtti. “Biz, bugünlere dürüstlüğümüzle geldik.”
Tıpkı, “Bir şiir okudum, mağdur oldum.” dediği gibi, şimdi de “dürüstlüğünün mağduru” olduğunu söylemek istiyor.
Ötekisini yediğimize göre, bunu da yiyeceğimizi sanıyor.
BÖYLE YARIŞ OLUR MU?
Şimdi, Ekmel Bey’le bir Cumhurbaşkanlığı yarışına girdi. Bir benzetme yaparsak, 100 metrelik yarışa 30 metre önden başladı.
Devletin bütün imkanları onun emrinde. Basın-yayın organlarının çok büyük bir kısmı ona çalışıyor.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, açtığı yardım hesabına yalakaların yardımları, yağmur gibi yağıyor, çığ gibi büyüyor.
Ama, o hala “Mağdur edildim.” masalına sığınıyor. Ve punduna getirip, hep bu masalı anlatıyor.
Üste çıkan erkek kedi’nin sürekli bağırması gibi. O hayvancık da hem üstte, hem de “mağdurum” diye bağırıyor.
Rahmetli anneannem, masal anlatmayı çok severdi. Ancak, bize hep aynı masalı anlatırdı. Önceleri, hoşumuza giden o masal çok sık tekrarlanınca, bizi iyice bıktırmıştı. O da, anlattığı masalın bıktırdığını nihayet anlamıştı.
Ama, Başbakan bir türlü anlamıyor.
***
Uyuşturucu, Kasıp Kavuruyor !
Değerli okuyucularım; Gençleri esir alan uyuşturucu illeti, toplumu kasıp kavuruyor. Açık söylüyorum; bu pislik, bu iktidar döneminde daha da yaygınlaştı ve 13 yaşındaki çocuklara kadar musallat olmaya başladı.
Büyük şehirlerde aleniyete dökülen bu pisliğin, okul önlerinde bile alım-satımı yapılıyor.
Ne yazık ki, küçük bir çevre olan ilçemizde de yaygınlaştığı söyleniyor.
Bu köşeyi izleyenler hatırlayacaklardır. Yakın bir geçmişte, “Uyuşturucu, Emniyeti de uyuşturmuş.” Başlıklı bir yazı yazmış ve bu konuya yetkililerle birlikte, herkesin dikkatini çekmeye çalışmıştım.
Daha sonra görüştüğüm İlçe Emniyet Müdürü’müz, bu ifadeden alındıklarını ancak, bu illetin üstüne ısrarla gittiklerini söyledi. Çalışmaları hakkında, ayrıntı da verdi. Müdür’ün beyanlarından, olayı dikkatle izledikleri anlaşılıyordu.
Ne v ar ki, bu pislik henüz ortadan kaldırılabilmiş değil. Telefonla arayan ya da yüz yüze geldiğimiz bir çok hemşerim, olayın vahametine dikkati çekiyor ve mutlaka tedbir alınmasını istiyorlar.
Daha açık bir anlatımla, çocuklarını bu illetin pençesine kaptıran ana-babalar çırpınıyorlar ve her ne suretle olursa olsun, devletin bu pisliğe bir çare bulmasını istiyorlar. Sözün kısası, çocuklarının kurtarılmasını istiyorlar.
Çok yaygın olan bu uyuşturucunun adı “Bonzai”ydi ve çok ucuz fiyata satılıyordu. Zehir tacirleri, böylece sürümden kazanıyordu. Ama, işin ucunda “ölüm” vardı,
Bildiğim kadarıyla, bu çok ciddi sorunu çözmek için yasalarımız yeterli.
Sırtları bir yerlere dayalı değilse; öncelikle gençliği esir alan bu “Zehir Tacirleri” ortadan kaldırılmalıdır.