|
|||
ÖNCE KIYAFETLERİ DOYURMALI | |||
Tekin Sönmez | |||
Sultan sarayda görkemli bir şölen vermişti. Nasrettin Hoca de saraya gelen güzel güzel giyinmiş misafirleri izliyordu. Sonra kendi üzerindeki paçavralara dokundu ve şenliğe katılan insanların üzerindeki şık saten ve ipeklerle karşılaştırdı. Karnı açlıktan gurulduyordu. Ziyafet sofrasındaki güzel yiyecekleri düşündü. Karnının açlığının etkisiyle saray kapısına doğru yürüdü ve kendini muhafızlara tanıttı. Geleneklere uygun olarak misafirperver bir şekilde isteği geri çevrilmedi, muhafızlar şölene katılmasına izin verdiler. Muhafızlar onu ziyafet masasının en sonuna oturttular. Sonra lezzetli yiyecekler tepsilerle iyi yetişmiş garsonlar tarafından masaya getirildi fakat masanın sonuna Nasrettin Hoca’nın oturduğu yere gelindiğinde tepsiler boşalmıştı. Nasrettin Hoca üzgün bir şekilde kullanılmamış tabağının başından kalkarak saraydan dışarıya çıktı. Sonra zengin bir arkadaşının evine giderek olanları ona anlattı. “Senden bir takım kıyafet ödünç alabilir miyim?” dedi. Arkadaşı ona zengin kıyafetler ve ona uygun şık bir sarık verdı. Nasrettin Hoca saraya geri döndü ve muhafızlara kendini tanıttı. Muhafızlar onu iyi kıyafetler içinde görünce ona inanmadılar , onun ziyarete gelen bir prens olduğunu düşündüler ve onu önünde eğilerek selamladılar. Muhafızlar ona eşlik ederek onu içeriye masanın en başına oturttular. Yeniden tepsiler dolusu yemek sofraya geldi. Bu sefer garsonlar Hoca’ya tabağını lezzetli yiyeceklerle doldurdular. Çok geçmeden bütün herkes Hoca’ya bakmaya başladı. Koluna sos döktü, sarığına içecek döktü, bütün mantosunu yemekle kapladı. Sonunda yanında oturanlar çekinerek: “Neden şık kıyafetinizi kirletiyorsunuz ?” diye sordular. “Eğer kıyafetim şimdi kötü görünüyorsa çok özür dilerim.” dedi Hoca. “Fakat bu yemekleri yememe vesile olan bu kıyafetler, o yüzden doymak önce onların hakkı.” SAPAN Adamın biri aklını sapanla bozmuş; nerede bir karış lastik bulsa, hemen sapan yapıp, evlerin camına taş atıyormuş, sonunda akıl hastanesine kapatmışlar. Akıl hastanesinde bir yılı dolduran adam, başhekimin odasına gitmiş: TUT ŞU DEVEYİ Çölde yollarını kaybeden Temel ile Dursun, günlerdir hem yemeğe hem de kadına hasret kalmışlar. Gözleri dönen iki kafadar çölde bir deve yakalamışlar, deveyi tutmuşlar, ama boyu uzun gelmiş. Temel, Dursun'un omuzuna çıkmış, bu sefer de deve aşağıda kalmış. Tam o sırada karşıdan telâşla koşan bir kadın, Temel ile Dursun'un yanına nefes nefese gelip yalvarmaya başlamış: |
|||
Etiketler: ÖNCE, KIYAFETLERİ, DOYURMALI, , |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.