Mahalle bakkalı, yanına çırak aldığı delikanlıya alışveriş hakkında öğütler veriyormuş:
- Mesela bakkal dükkânına bir müşteri geldi, bir paket çay istedi, dükkânda çay yoksa ne yaparsın?
- "Çay yok" derim.
- Olur mu öyle şey?
- Peki, ne demeliyim?
- Müşteri senden çay istediği zaman, çay yoksa, yerine kahve vermeyi teklif edeceksin. Alışverişte yok yoktur. Müşteri dükkanda bulunmayan bir malı istediği zaman, onun yerini tutan başka bir şey önereceksin. Müşteri senden bir kilo mercimek isterse, dükkânda da mercimek yoksa; bir kilo bulgur vermeyi teklif edeceksin, anlaşıldı mı?
- Anlaşıldı efendim.
Bakkalın bir işi çıkmış, dükkânı çırağına emanet edip giderken yine uyarmış:
- Söylediklerimi sakın unutma, hadi bakayım göreyim seni!..
Az sonra bakkala bir adam gelmiş; bir şişe zeytinyağı istemiş. Çırak bakmış zeytinyağı yok, ustasının öğrettikleri aklına gelmiş:
- Zeytinyağımız kalmamış efendim, isterseniz yerine bir şişe gazyağı vereyim!..
Adam da bir lâhavle çekip gitmiş. Aradan bir dakika geçmiş geçmemiş, içeri bir kadın girmiş; tuvalet kâğıdı istemiş. Çırak dükkanda tuvalet kâğıdı kalmadığını görünce demiş ki:
- Tuvalet kâğıdımız kalmamış efendim, isterseniz yerine zımpara kâğıdı vereyim!..
NASIL OLAYIM?
Kayserilinin biri, Amerikada bir hemşerisiyle karşılaşmış. Bir barda oturup, biraz sohbet ettikten sonra, hemşerisi sormuş:
- Ne iş yapıyorsun burada?
- Geldigimden beri aynı fabrikada calışıyorum?
Arkadası kızmış:
- Yahu hemşerim, ne bicim Kayserilisin sen? Onca zamandır çalıştın da, hâlâ çalıştığın fabrikanın sahibi olamadın mı?
- Olamadım hemşerim.
- Neden?
- Fabrikanın sahibi de Kayserili, nasıl olayım?
ASİL RUH
Bu Bir Osmanlı Hikayesi
1854 senesi kış aylarında Silistre kalesini muhasara eden Ruslar, bir avuç Osmanlı askeri karşısında zor durumlara düşmüşlerdi. Ağır kış şartlarında erzakları tükenmiş, çoğu açlık ve soğuktan kırılıyordu.
Zabitlerine:
-Açız!... ekmek, ekmek... diye bağırdıklarında, zabitler:
-İşte kale... zaptedin, orada karnınızı doyurun... diye cevap veriyorlardı.
Nihayet aç kalan Rus askerleri Osmanlı siperlerine yanaşarak:
-Ekmek... diye cılız ve sararmış ellerini uzatıyorlardı. Osmanlı askeri de asil ruhlarını isbat etmek için süngülerinin ucuna ekmek takıp Rus siperlerine uzatıyorlar ve kanlarına susamış olan Rusların aç karınlarını doyuruyorlardı. Bu iyiliklerine Rusların verdiği cevap ise şu oldu: şehri zaptedemiyeceklerini anlayınca yağlı paçavraları ateşe verip, şehre fırlatarak yangınlar çıkardılar. Bu yangınlar bir felaket halini aldı. Tam bu sırada gelen bir derviş:
-Ey Müslümanlar korkmayın!... Moskof Kadir gecesi kaçacak, Müslümanlar muzaffer olacaktır, diyerek askerin maneviyatını arttırdı.
Hakikaten ertesi gün Kadir gecesiydi ve Ruslar bütün ağırlıklarını alarak, Silistre muhasarasını bir müddet için bırakıp, mağlup bir vaziyette gittiler. Silistre müdafileri de kale burçlarından ezanlar okuyarak zafer şenlikleri yaptılar.
|