Anadolunun bir köyünde, Ahmet Ağa'nın dişi eşeği kızana gelmiş, her gece sabaha kadar anırıyormuş. Bu durumdan hem Ahmet Ağa, hem de komşuları rahatsız oluyormuş. Köyün yaşlılarından biri akıl vermiş:
- Yukarı köyde bol erkek eşek var, oraya götür; eşeği çiftleştir.
Ahmet Ağa da bindirmiş eşeği traktörün römorkuna, gitmiş 10 Kilometre uzaktaki yukarı köye, eşeği çiftleştirmiş. Erkek eşeğin sahibi Ahmet Ağa'yı uyarmış:
- Eğer tutarsa; senin eşek ot yer, tutmazsa; çamura yatar. Eşek çamura yatarsa; getir, yine çifleştiririz.
- Peki.
Ahmet Ağa, bindirmiş eşeği traktörün römorkuna, tutmuş aşağı köyün yolunu. Sabah olunca, eşeğin çamura yattığını gören Ahmet Ağa, bindirmiş eşeği traktörün römorkuna, hadi bakalım yukarı köye, götürmüş, getirmiş; eşek yine çamura yatmış, yine götürmüş, getirmiş; eşek yine çamura yatmış. Ahmet Ağa yılmamış, bu götürme, getirme işi bir ay devam etmiş, ama eşek yine çamura yatıyormuş. Her gün taktörle bir yukarı köye, bir aşağı köye gide gele iyice bıkan Ahmet Ağa, yeni bir günün sabahında yorgun argın uyanmış, pencereden bakan karısına seslenmiş:
- Ülen garı, bak bakalım; bizim eşek yine çamura mı yatıyor, yoksa ot mu yiyor?
- Hayır ağam, çamura yatmıyor.
- Hele şükür be, yaşasın!.. Tuttu, tuttu!..
- Hayır ağam, hemen sevinme. Eşek traktörün römorkuna binmiş, seni bekliyor!..
EPİKTETOS
Birisi Epiktetos’a bir kişinin onu yerdiğini söyledi.
Epiktetos, ileri sürüleni yalanlamaya kalkışmadan, şu cevabı verdi:
“Bunu söyleyen hiç şüphesiz başka eksiklerimi bilmiyormuş, eğer bilseydi sadece bunu söylemekle kalmazdı.”
Epiktetos’a ölüm hakkında ne düşündüğü soruldu.
Cevap verdi: “Saati gelince öleceğim, ama kendisine verileni geri veren bir adam gibi öleceğim.”
Epiktetos’a katlanması en zor olan şey nedir diye sordular.
Cevapladı: “Aklını kullanan bir adama akıllıca olmayan şey kadar katlanılamayacak bir dert yoktur.”
MEVLANA
Mevlana’ya günün birinde öğrencilerinden biri sorar:
“Efendim… neden böyle kendini gece gündüz müziğe verirsin?”
Mevlana şöyle der: “Çünkü müzik benim için cennetin kapılarının gıcırtısıdır.”
Öğrencisi: “Ben gıcırdayan kapıları sevmem.”
O zaman Mevlana şu yanıtı verir: “Çünkü sen bu kapıları yalnızca kapandıkları sırada duyuyorsun. Ben ise açıldıkları sırada duyarım.”
ZENON
Filozofların sözlerini kısa bulduğunu söyleyen birine,
“Doğru söylüyorsun.” dedi, “Olabilse aslında heceleri de kısa olmalı.”
Saçma sapan konuşan bir delikanlıya, “İşte bu yüzden daha çok dinleyelim daha az konuşalım diye, iki kulağımız ve bir ağzımız var.” dedi.
|