Susuzluktan kıvranan bir köy halkı, nefesi kuvvetli, "Bir dua etti mi gökten rahmet boşalıyor." diye namı yürüyen kasabadaki hocaya haber salıp getirmişler. O gece hoca efendi, bir güzel ağırlanmış, yedirilmiş, içirilmiş sabah namazından sonra hep birlikte yağmur duasına çıkılmış. Hoca dua etmiş, köylü ellerini açıp amin demiş, dua bitmiş, köye dönüyorlar, onlar yağmur beklerken hava açmış, pırıl
pırıl güneş. Köye yaklaşırken,homurtular başlamış:
- Ne biçim hoca bu yahu?
- Hani bir okuyacak bir üfleyecek, gök gürleyecek yağmur yağacaktı?
- Güya karşı köye gitmiş, daha ellerini açıp duaya başlarken, gökten rahmet boşanıvermiş.
Sonunda muhtar hocanın yakasına yapışmış:
- Hani hoca yağmur yağacaktı, ne oldu?
Hoca demiş ki:
- Size yağmur yağmaz!
- Niye yağmasın? Hocaysa hoca, duaysa dua, daha ne istiyorsun?
- Siz bana güvenmediniz!
- Ne demek güvenmedik? Güvenmesek kasabadan alır buraya getirir miydik? Aldık, getirdik, paranı peşin verdik, sen dua ettin, biz amin dedik, daha nasıl güveneceğiz?
- Siz yalnız bana değil, töğbe estağfurullah, Allaha da güvenmediniz. Sizin kalbiniz bozuk!
Köylü hep birden itiraz etmiş:
- Haşa sümme haşa, nereden çıkarıyorsun bu lafları?
Hoca efendi elindeki şemsiyeyi göstermiş:
- Bre zındıklar eğer güvenseydiniz, hepiniz yağmur yağacak diye şemsiyelerinizi yanınıza alırdınız.
Hani nerede şemsiyeniz? Bir ben güvendim, şemsiyemi aldım, lakin o da yetmedi!..
NEREDEN BİLSİN
Avcılar kendi aralarında atıp tutuyorlarmış. Avcının biri söz almış:
- Geçenlerde İstanbulda Belgrad Ormanında ava çıkmıştım. Birde ne göreyim? Karşımda 5 metre
boyunda bir ayı.
Avcılardan biri itiraz etmiş:
- Hadi be sen de!.. İstanbulda Belgrad Ormanında ayı ne arar?
Sözünün kesilmesine sinirlenen avcı demiş ki:
- İyi be kardeşim, Allahın ayısı oranın Belgrad Ormanı olduğunu nereden bilsin!..
DEĞİRMEN TAŞI
Bu Bir Osmanlı Hikayesi
19. yy. âlim ve şairlerinden Gaziantepli Hasırcızade Mehmet Ağa, devrinin en nüktedan kişilerinden biriymiş. Dönemin devlet adamlarından Fuat Paşa ile de tanışıklığı olan Hasırcızade Mehmet, Paşayla görüştüğü bir gün, gözü onun parmağındaki yüzüğe takılmış. Fuat paşa sormuş:
- Taşına mı bakıyorsunuz?
- Evet Paşam.
- Elmastır.
- Ne faydası var, yani ne getirir?
- Yüzük taşı ne getirecek Mehmet Ağa?
- Benim de babadan kalma iki taşım var, senede yüz altın getirirler.
- Yaa, ne taşı bunlar?
- Değirmen taşı paşam.
|