Nazmi Çoban’a Köpeklik ve yalakalık yaparak geçinebilmek için, Saray’a geldiğiniz günden beri şahsıma ve gazetemize saldırıyorsunuz. Unutmayın ki, bir gün bu yalaktan mamanız kesildiğinde, tüyleri yolunmuş tavuğa döneceksiniz. Saray halkının, sizi biraz daha yakından tanıması için, bu açıklamayı yapmak zorunda kaldım. Pes-paya kimmiş, vatandaş o zaman kararını verecek. Sizi gidi alçak, soysuz ve aşağılık yaratıklar. Ben, şu ana kadar bu tür kelimeleri hayatım boyunca kullanmadım, ama siz beni mecbur bıraktınız ve bunları hakettiniz. Bundan dolayı, Saray halkından ve değerli okuyucularımızdan özür diliyorum. Onların affına sığınıyorum. Bu gibi pisliklerin haddini bildirmek zamanı geldi, hatta geçti bile.
Çok değerli Saray halkı ve değerli okuyucularımız. Saray Gazetesi adlı yayın organı olan bir gazetenin, kime hizmet ettiğini ve Saray’da barınabilmek için, kimlere kul-köle olduğunu, az çok tahmin edebiliyorsunuz. Çerkezköy’de oturup da, Saray’da gazetecilik yapmak, aklınıza ne getiriyor?“Sabah Saat 09.00’da Saray’a geliyorsunuz? Akşam olmadan, Saray’ı terk ediyorsunuz? Ondan sonra da, övünerek,“Biz, Saray’da gazetecilik yapıyoruz”diyorsunuz. Sizin Saray’da gazetecilik yapıp yapmadığınızı, “Kimi yalakalar, hiçbir yerde muvaffak olamamış beceriksiz ve basiretsizlerin Belediye’de toplanarak barınmaların” haricinde tüm Saray halkı çok iyi biliyor. Sizin maksadınız, Saray’da gazetecilik yapmak değil. Tamamıyla Belediyeden beslenmektir. Siz, Saray Belediyesi’nden beslenirken, yalakalığın ve dalkavukluğun daniskasını da, çok iyi beceriyorsunuz.Çünkü, çöplenebilmek için, bunları yapmak zorundasınız. Aksi halde, Saray Belediyesi’nden beslenemez ve Saray’da barınma şansınız olamaz.Çünkü, başka tutunacak hiçbir dalınız yok.“Denize düşen yılana sarılır” misaline dönmüşsünüz. İşin daha da doğrusunu soracak olursanız, beni alakadar etmez. Sizin, Saray Belediyesi’nden beslenip beslenmemeniz, beni çok ilgilendirmiyor. Ancak, gönül ister ki, adam gibi işinizi yapın.Başkaların aklıyla bizi karalamayın. Bunu, siz de çok iyi biliyorsunuz ki, yalakalık bir yere kadardır. Yalakalığın, sadık dostluğu da yoktur. Bunu da hatırlatmakta yarar var.
“BU KİŞİNİN, ALNINDAN ÖPMEK LAZIM”
Değerli okuyucularım, bir kişi var ki alnından öpesim geliyor. Diyeceksiniz ki, kim bu kişi ve neden alnından öpmek istiyorsun? Diyorum ki, bu kişi bu kadar ahmakları ve zavallılarıbir araya getirebiliyor vebunların hepsini bir kazığa bağlayabiliyor ise, bu kişiyi tebrik ederek, alnından öpesim geliyor.Hatta, içimden şu da geçiyor. Karşıma çıkıverse, hiç çekinmeden, “Gel kardeşim seni alnından öpmek ve seni kutlamak istiyorum” diyesim geliyor. Çünkü bu kişi, bu kadar ahmakları ve zavallıları bir araya getiriyor ise, o kişinin de hakkını vermekbenim de insani görevim.
İşte bu kişi, oyayın organı ile Belediye arasını, çok iyi koordine ediyor. Bu şahıs, bölgedeve Saray’da bu işleri çok iyi beceriyor ve bölgedeki pastayı kimseye kaptırmadan tek başına götürüyor. Böyle bir uyanık eğer bu kadar ahmakları,zavallıları ve acizleri bir araya getirerek, istediği şekilde kullanıyor ise, o adamında alnından öpmek lazım. Bu uyanık adam, finansman konusunda uzman. Ancak, habercilik ve gazetecilik konusunda bilgisiz veyetersiz. Habercilik konusunda, bilgisiz veya yetersiz olduğu da, şuradan ortaya çıkıyor.
Gazetede çıkan haberle, internet sayfasındaki haber farklı yayınlanıyor ise, bilgisizliği veya yetersizliği buradan ortaya çıkıyor. Niyetini belli eden bu durum, internet haberinde hata olduğunda, aynı hata gazetede de olurdu. Fakat internette paylaşılan haberde olmayan bir şeyi varmış gibi göstermek, haberi bu haliyle bir süre paylaşımda tutmak ve daha sonra ‘düzeltmek’ bunların asıl niyetini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Kaldı ki, haberinde yayınladığı resmi evrakla, görevlilerin isimleri mevcut olan bir belgeyi yayınlamanın ne kadar etik olduğu ortaya çıkmış oluyor. İşte, haber konusunda ne kadar bilgisiz ve yetersiz oldukları, böylelikle ortayaçıkıverdi. Yine kaldı ki, bir resmi belgeyiyayınlıyorsan, bu belgede görevlilerin ismini deşifre etmek ne kadar doğru bir habercilik anlayışıdır? Diye sormak gerekir.Bu da ayrı hata.
Değerli okuyucularım,aklıma ne geldi biliyor musunuz?(Kerizler olmasa, akıllılar geçinemez.) diye bir sözvar. Şimdi, bir uyanık çıkıyor, bu ahmakları ve zavallıları istediği şekilde kullanıyor. Bu sözün günümüzde ne kadar doğru olduğunu, her geçen gün daha iyi anlıyoruz.
Değerli Saray halkı, bunların maksadı gazetemizi ve beni yıpratmaya ve itibarsızlaştırmaya çalışmaktır. Varlığımızdan ve gücümüzden rahatsız olan Saray’daki bu bir avuç ahmaklar ve zavallılar, farklı kumpaslar kurarak, bir takım ayak oyunlarının peşindeler. Bu haberin aslı yok dediğinde, cevapları şu oluyor. “ÖYLE DİYORLAR” Bu yalakalar, “ÖYLE DİYORLAR” cevabı konusunda, artık uzman olmuşlar.
“ÖYLE DİYORLAR’
Değerli okuyucularımız, “ÖYLE DİYORLAR” haberi yapan bu kişi,bir yıl yanımda çalıştı. Aslında bu haberi de bu kişi yazmamıştır. Onu da buradan hatırlatmak istiyorum. Bu kişi nasıl haber yaptığını, çok iyi biliyorum. Tabi ki, her haberci haber yaparken, kendi penceresinden olaylara bakarak haber yapıyor. Aslında habercilik o değil. Habercilik araştırarak, doğru bilgiyi alarak haberi yazmaktır. Kirli bilgi ile değil. Veya kulaktan duymakla da değil. İşte, bu yalakalar bu şekilde haber yapıyor.
Geçtiğimiz günlerde benim eski çalışanımın kızı hakkında, yine yalan yanlış haber yaparak, Güya ben, eski çalışanımın kızının işyerine gidip, kızı tehdit etmişim. Kızın nerde çalışıp çalışmadığı dahi bilmiyorum. Bu da tamamıyla başlı başına bir yalan. Belki de bu yalanları gerçek sanıp, ancak daha çok kötü niyetle olmuş gibi senaryolar hazırlıyor. Bu kirli oyunlardan uzaktan yakından haberim bile yok. Anlaşıldı ki bu yalakalar, başkalarının talimatı ile haber yazıyorlar. Maksatları da, beni ve gazetemizi itibarsızlaştırmaktır. Hatta benim eski çalışanımın üzerinde gündemi sıcak tutarak, bizi karalamaya çalışmaktalar.
Bu gazete, 18 Ocak 2017 Çarşamba günü bir başlık atarak, beni ve gazetemizi karalayıp yalancılıkla suçlarken, akıllarınca yine bizi dürüstlüğe davet ediyorlar. Bu gazete her zaman olduğu gibi yine, “ÖYLE DİYORLAR” kulaktan duyma dedikodu ile haber yapmaktan öte gidemiyor. Çünkü, bu gazetenin haber yapma alışkanlığı araştırmadan sormadan, “ÖYLE DİYORLAR” sözleriyle haber hazırlamaktır. Yani başkaların talimatıyla habercilik yapıyorlar.
“SİZ NE KADAR DÜRÜSTSÜNÜZ?”
Bizim “Zaruri Bir Açıklama” haberimiz, bir takım bilgi kirliliğin olduğuna dair, doğru olanı kamuoyuyla paylaşma maksadıyla yapılmıştır.
Bu mektup içeriği, gazetemizde çalışan Şenay Çabuk adlı bayanın yediği kaba pislemesi, bana ve gazeteme yapmış olduğu ihaneti dile getirmiştir. Şenay Çabuk’un ahlaki zafiyeti yüzünden başı bir gün belaya gireceği konusunda da kendisine uyarıda bulunmuştuk. Ve sonunda, o da oldu. Olayın nasıl yaşandığını, daha önce de dile getirmiştim.
O mektup, eski çalışanımız, halen işyerimizle ilgili hesaplarımızı ve piyasadaki alacaklarımızı bize teslim etmediğini, ayrıca bu kadar uzun bir süre bir işyerinde çalışarak, bu işyerinden ayrıldıktan sonra bize ait olan donelerimizi bir başkasıyla paylaşarak, hainlik yaptığı belirten bir mektuptur. Benim yerinde kim olsa idi aynısına yapardı. Belki de daha kötüsünü düşünenler de olabilirdi.
Ama ben medeni davranarak, olayın çözülmesi için konunun yargıya taşınmasına taraftardım. Ve öyle de oldu. Çünkü, yargının vereceği karara saygı duyuyorum..
Bu mektup üzerine şikayetçi olan eski çalışanımız, Savcılık kararıyla gazetemizin bilgisayarları tarandı. Bu mektubun haricinde herhangi bir belgeye ulaşılmadığı ve yapılan aramada polis tutanağına CD diye böyle bir belgeye rastlanmadığı halde bu yalakagazete, “Polis tutanaklarında CD var” diyerek yalan haber yaparak, kamuoyunu yanlış bilgilendirirken, kendisi de haberin yalan olduğunu ve iki saat sonra gazetenin internet sitesindeki haberden, “CD” ibaresini kaldırdı. Bu mudur sizin doğru haberciliğiniz vedürüst gazeteciliğiniz? Şenay Çabuk denen bayan, ne kadar dürüst ise, demek ki sizde onun kadar dürüstsünüz.
ÇOK DÜRÜST İSENİZ, BELEDİYEDEKİ TACİZE NEDEN SESSİZ KALDINIZ?
Ey yalaka gazeteciler! Gazetecilik yapmak istiyorsanız, adam gibi işinizi yapın! Ona, buna gebe kalmayan! Başkasının gölgesinde gazetecilik yapmayın! Kendi imkanlarınızla ayakta durmaya çalışın! Koltuk değneği aramayın! Kurumlara sırtınızı dayayarak, yalakalık ve dalkavukluk yapmakla gazetecilik yapılmaz!Adam gibi işinizi yapın ki, insanlar size güvensin, saygı duysun. Aksi halde, hep böyle yalaka ve taraflı gazeteci olarak anılırsınız.
Saray’ın içi, yani yolları rezalet. Mahalle aralarına girilmiyor. İnsanlar çamurdan, kasisten feryat ediyor. Siz, bir basın mensubu olarak mahalle ve ara sokaklara hiç gidiyor musunuz? Siz, hiç çıkıp ta şu kenar mahallelerinden bir görüntü alarak, gazetenizde haber yaptınız mı? Yapamazsınız. Çünkü, yaparsanız yalaktanmamanız kesilir.
Çok dürüst gazetecilik yapıyor iseniz, Belediye’de dönen dolapları, tacizler, skandallar ve dönen öteki olayları neden bir gün gündeme getirmediniz ve getirmiyorsunuz? Belediye de çalışan bir bayan tacize uğradığı ve olay mahkemelik olduğu halde, neden adam gibi işinizi yapmadınız? Elbet yapamazsınız! Çünkü Belediyeden besleniyorsunuz. Daha doğrusu çöpleniyorsunuz.Belediyeye uğradığınız kadar, evinize ve işyerinize uğramıyorsunuz?
Madem ki kadın haklarını savunuculuğuna soyunuyorsanız, Bay Nazmi Çoban ve siz yalaka gazeteciler, Şenay Çabuk denen zavallı kadını, gece saat 03,30 sularında evinde, dostu tarafından dövülürken, neden sessiz kaldınız?Sizin Şenay Çabuk’u düşündüğünüz filan yok. Siz,Şenay Çabuk üzerinden bana ve gazeteme saldırmakla bir yere varamazsınız. Sizin gibi ahmaklar ve zavallıların oyununu çok iyi biliyorum. İşin esası şudur. Buldunuz bir zavallıyı, bana karşı kullanmaya çalışıyorsunuz. Gerçi bu zavallı da, kullanılmaya müsait olduğu için sizin de işinize geliyor. Yani, hepinizin işine öyle geldiği için, kim kimi kullanıyor ve bu oyunun sonunda kimin karlı çıkacağını da zaman gösterecek.
Sizin insan kullanma zihniyetinizi bildiğim için, bunları size fazla görmüyorum.
Yalaka gazeteciler, size daha söyleyecek çok sözüm var. Kalanları da gerektiğinde, peyderpey yazacağım. Bekleyin.
NOT: Haddini bilmeyene haddini bildirmek, öksüz çocuğu giydirmek kadar sevaptır.
Kalın sağlıcakla.
|