Padişahın biri halkının vergiye karşı hangi noktadan sonra direneceklerini test etmek ister. Bunun için vezirlerini çağırır.
Vezirleri huzura çıkar, saygılı bir şekilde beklerler.
Padişah;
— Köprülere adam koyun, geçenden bir akçe alsınlar! der.
Aradan bir süre geçtikten sonra Padişah vezirlerine sorar:
— Nasıl, halk hayatından memnun mudur? Herhangi bir şikâyet var mı?
Vezirler:
— Hiç bir tepki yok Sultanım!
— İyi o zaman. Köprünün diğer tarafına da bir adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın!
Aradan bir süre geçmiş, Padişah tekrar sormuş vezirlerine:
— Var mı halinden şikâyet eden?
— Yok!
Halkının tepkisizliğine kızan Padişah, gürlemiş:
— Köprülerin ortasına da birer adam koyun, gelip geçeni …. yapsın!
Aradan birkaç gün geçmiş, halktan bir tepkinin olmamasına içerleyen Padişah, çağırmış vezirlerini,
—Halkı dinleyelim hele bir, demiş. Gitmişler köye, Padişah sormuş:
— Halinizden memnun musunuz, var mı bir şikâyetiniz?
Ses yok. Padişah tekrar :
—Taş üstünde taş omuz üstünde baş komam! Var mı şikâyeti olan hemen söylesin! Diye gürleyince arkalardan cılız bir ses duyulmuş:
—Padişahım, o köprünün ortasındaki adam var ya!
—Eeee! demiş Padişah bir umutla… Ne olmuş o köprünün ortasındaki adama?
— Aksamları çok kalabalık oluyor, sıra uzuyor, eve geç kalıyoruz, mümkünse bir adam daha koysanız…
SANAL SOSYAL
Okulda, okul müdürü üç öğretmeni çağırıp şöyle dedi:
“Siz üç öğretmen, sistemde en iyi ve en uzman kişiler olduğunuz için, doksan tane seçkin üstün zekâlı öğrenciyi size vereceğiz. Bu öğrencilerin gelecek yıl da aynı hızla çalışıp çok iyi bir eğitim almalarını bekliyoruz.”
Üç öğretmen, öğrenciler ve öğrencilerin anne ve babaları bunun çok iyi bir fikir olduğunu düşünüyorlardı. O okul dönemi hepsinin özellikle hoşuna gitti. Okul bittiği zaman öğrenciler şehirdeki diğer öğrencilere göre yüzde 20-30 daha başarılıydı. Yıl sonu geldiğinde müdür üç öğretmeni çağırıp onlara:
“Bir itirafta bulunmak istiyorum. En zeki öğrencilerin 90’ı sizde değildi. Onlar ortalamanın biraz üstünde öğrencilerdi. O 90 öğrenciyi listeden tesadüfen seçtik” dedi.
Bu gerçeği duyan öğretmenler, öğrencilerde görülen yüksek başarının kendi öğretme kabiliyetleriyle ortaya çıktığını düşünmeye başladılar.
Ama okul müdürü:
“Bir itirafım daha var” dedi. “Siz de en başarılı öğretmenler değilsiniz! İsimlerinizi bir torbanın içine doldurduğum kâğıtların arasından rasgele seçtim. Siz inandığınız için başarılı oldunuz. Onlar da öyle…
LİMUZİN
Temel, bir gün köyüne kocaman kırmızı bir limuzinle gelince, bütün köy hayretler içinde kalmış. Temel hakkında hemen türlü dedikodular başlamış. En iyi arkadaşı Dursun, Temel'i yanına çekerek sormuş:
- Ula Temel, nerden buldun bu arabayı?
Temel başlamış anlatmaya:
- Bak Dursun, ben Anadolumla otoyolda giderken, bir kadın geldi ve onunla ormana gelmemi istedi. Kadının kırmızı bir Limuzini vardı ve büyüleyici güzellikteydi. Ben de etkisinde kalıp, kadınla ormana gittim. Kadın ormanda çırılçıplak soyundu ve dedi ki; "Neyimi istersen al , artık her şeyim senin!.." dedi. Ula ben salak mıyım? Limuzini alıp geldim işte uşağım!..
MASRAFSIZ HAYAT
Bu Bi Osmanlı Hikayesi
Abdülaziz Fuat Paşa ile beraber Paris’e gittiği zaman eski Şehremini muavini Ömer Faiz Efendi de maiyetindekilerle berabermiş. Hazret latifeci, nüktedan birisi imiş. Fuat Paşa Paris Şehreminine iadei ziyarete giderken Faiz Efendi’yi de belediyeci olmak münasebeti ile yanına almış. Laf arasında Paris Emini, İstanbul’un nasıl sulandığını ve masrafının ne kadar tuttuğunu sormuş. O zaman İstanbul sokakları sulanmazmış. Ömer Efendi Fuat Paşa’ya:
- Paşam, masraf yoktur; kahveci, berber, bakkal ve aşçıların himmetiyle sulanır. Bunların nargile suyu, çirkefi varken masrafa ne gerek var diyelim mi? demiş.
|