|
|||
HARDAL TOHUMU | |||
Tekin Sönmez | |||
Bir kadının tek bir oğlu vardı ve o da ölmüştü. Üzüntü içindeki kadıncağız ölü çocuğu bütün komşulara götürüp onlardan ilaç istedi. Herkes onun için:
“Aklını kaçırmış, çocuk ölü!” diyorlardı. Sonunda karşılaştığı bir adam kadına şöyle dedi:
“Sana çocuğun için ilaç veremem ama verebilecek bir hekim biliyorum.”
Kadın: “Lütfen söyleyin efendim, kimdir bu adam, nerdedir?” diye sordu. Adam cevap verdi: “Buda’ya git.”
Kadın Buda’yı buldu ve bağırdı, “Efendim! Oğlumu iyi edecek ilacı verin bana!”
Buda şöyle cevapladı: “Bir avuç hardal tohumu gerekecek.” Kadın sevinçle bunu bulmaya söz verince, Buda ekledi: “Hardal tohumu öyle bir evden alınmalı ki, orada kimse çocuğunu, kocasını, ebeveynini ya da dostunu kaybetmemiş olsun.”
Zavallı kadın ev ev dolaştı. Halk ona acıyor ve: “İşte hardal tohumu, al” diyorlardı. Ama “Ailenizde bir oğul ya da bir kız, bir ana ya da bir baba öldü mü?” diye sorduğunda aldığı cevap şu oluyordu:
“Heyhat! Yaşayanlar az, ölenler ise çok. Bize en derin üzüntümüzü hatırlattın.” Kadın yorgun ve umutsuz yol kenarına oturdu, parıldayıp sönen şehir ışıklarını seyretti. Sonunda gecenin karanlığı her yere hakim oldu. Kadın insanların kaderini ve hayatlarının parlayıp sönmesini düşündü. Kendi kendine şöyle dedi:
“Kendi derdimde amma da bencilmişim. Ölüm herkese geliyor. Yine de bu keder vadisinde her türlü bencilliği bırakan kişiyi, ölümsüzlüğe götürecek bir yol var.”
DEĞERLER
Bir gün bir adam tarlasından çok güzel bir mermer heykel çıkardı. Onu güzel olan her şeyi seven ve heykeli satın almak isteyen bir koleksiyoncuya götürdü. Koleksiyoncu heykel için yüksek bir ücret ödedi. Adam elinde parası eve giderken düşündü ve kendi kendine dedi ki:
“Bu para ne hayatlara değer! Bir insan bu paranın hepsini bin yıldır toprağın altına gömülüp unutulmuş cansız bir taş beden için nasıl verebilir?” Koleksiyoncu ise heykeline bakarak düşündü ve kendi kendine dedi ki:
“Ne kadar güzel! Ne kadar canlı! Nasıl bir ruh bunu düşlemiştir kim bilir. Bin yıllık tatlı uykusuyla ne kadar taze. Bir insan bütün bunları cansız, düş gücü olmayan parayla nasıl değiştirebilir?”
NİYE HALA TAŞIYORSUN
Çamurlu ve yağmurdan batmış yolda yürüyen iki Zen Bilgesi bir çamur gölünden karşıya geçmeye çalışan güzel bir bayana rastlarlar.
Aralarından yaşça büyük olanı kadının yanına gelir ve onu kucağına alarak çamur gölünün karşısına geçirir. Genç öğrencinin hayranlık dolu tedbirli bakışları arasında onu yolun kuru tarafında nazikçe yere indirir.
Kadını eğilerek selamlayan bilge ve öğrencisi çamurlu yolda ilerlemeye devam ederler. Genç öğrenci yol boyunca asık yüzlü ve suskun kalır. Tepeleri aşarlar, vadilere inerler, köyleri geçip ağaçlı ormanlara varırlar. Aradan o kadar saat geçtikten sonra, genç öğrenci dayanamaz ve diğerini azarlamaya başlar,
“Bilgelerin kadınlara dokunmadığını biliyorsun! O kadını niye taşıdın?”
Bilge genç olana dönerek gülümser. “Genç kardeşim, düşüncelerin ne kadar yüklü! Ben saatler önce onu yolun karşı tarafında bıraktım. Sen niye hala onu taşıyorsun?”
|
|||
Etiketler: HARDAL, TOHUMU, , |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.